Birinci deneme: Bulanık
İkinci deneme: Aa karşı da çekyat varmış.
Üçüncü deneme: Tablo ne kadar da bulanık.
Dördüncü deneme de yerimden sıçrayıp pencereye baktım ve "Oha lan! Akşam olmuş," diye bağırdıktan sonra dışarı koşup Ayaz'ın yanına gittim. Mangalın üzerinde bulunan ikiye bölünmüş balıkları yellerken oldukça sıkılmış görünüyordu. Beni gördüğünde ise yüzünde ki sıkılmış ifade yerini tiksinmeye bıraktı.
"Babannemin halası 91 yaşında ve o yaşta olmasına rağmen seni sekiz ile çarpıp dörde böler. Kâbustan beter görünüyorsun."
Ayaz'ın hakaretlerini umursamayıp söylediği diğer şeye takılmıştım. Gözlerimi yukarı dikmiş, bir gözümü kısıp diğerini açarak hesap yaparken bir yandan mırıldanıyordum.
"Babaannenin halası 91 yaşındaysa..." daha sonra pes edip gözlerimi Ayaz'a diktim ve "Babannen ve Nedim amca kaç yaşında ki?" Diye sordum. Ayaz, onca söylediği hakaretlerin içinden sadece buna takmış olmama şaşırmış vaziyette yüzünü ekşiterek "Cidden bir garipsin," diye söylenince omuz silkip "Normal olduğumu iddia etmemiştim zaten," dedim umursamaz bir tavırda.
"Sana normal ol diyen yok zaten komşu kızı. İnsan ol, o bana yeter."
Saatlerce uyumama rağmen ayakta durmaktan yorulup Ayaz'ın yanında ki piknik masasına geçerken Ayaz "Babannem 66 yaşında ve babam da 42 yaşında," deyince kafam da bu sefer de Acaba babaannesinin babası kaç yaşındadır, soruları dönmeye başladı ama daha sonra bu teyze, dede, anne diye uzar gider ve Ayaz sinirlenir ve o balıklar yerine beni mangal da pişirir diye kafamı iki yana sallayarak bu düşünceden arındım ve etrafa baktım.
Güneş yeni batmıştı ve yaz olmasına rağmen etrafı kuru bir soğuk kaplamıştı. Omuzlarımı yukarı çekip ellerimi, kollarımı ısıtmadı için aşağı yukarı kollarıma sürtmeye başladım. Mangal da kızaran balıkların kokusunu arada bir içime çekerken istemsizce gözlerim de kapanıyordu. Bu ortam da bu koku öylesine güzeldi ki. Kalbim olmasa şu an çok mutlu olabilirdim aslında.
Ayaz önüme balık dolu bir tabak koyduğunda düşüncelerimden arınıp balıklara baktım. O sırada karnımın ne kadar aç olduğunu, bunu belli edercesine guruldayan karnımdan anladım ve tabağımın yanında bulunan çatalı yok sayarak ellerimle balığa giriştim. İlk olarak attığı ağa takılan o küçük balıklardan birini elimke ortadan ikiye böldüm ve kılçığını çıkartıp ağzıma attım. Karnım cidden acıkmıştı.
"Bu an guinness rekorlar kitabında yerini bulmalı bence."
Yemeğin tadına varmak için kapanmış gözlerim Ayaz gereksizi konuşunca açıldı ve soru sorarcasına bakmaya başladı.
"İlk defa bu kadar uzun süre sessiz kalabildin de. Uyuduğun zaman hariç."
Ağzıma bu sefer büyük balıktan büyük bir lokma atıp bir kaç kez çiğnedim ve daha fazla sabredemeden ağzım doluyken konuşmaya başladım.
"Komşu çocuğu uyku ve ve açlık sayılmaz zaten. Normal debyemek yeme ve uyuma üzerine programlanmış koala bedenim acıktığı an çok büyük değişiklikler gösterebiliyor. Eğer yetişkin bir Selin konuşmuyorsa; ya karnı acıkmış, ya uyuyor, yada ölmüştür." Ayaz O tuttuğum balıklar haram zıkkım olsun dercesine bana bakarken ağzımda ki lokmayı yutup kendi yanaklarımı sıkarak "Ne kadar tatlıyım ben böyle ya," diyerek kendimi şımarttığımda Ayaz suratını ekşiterek bir kaç saniye daha bana baktıktan sonra bana daha fazla bakmaya katlanamayıp mangal da duran balıkları da kendi tabağına alarak masaya oturdu ve yemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Komşu Çocuğu
HumorKlasik bir ergenlik geçiren Selin'in hayatı sevgilisinin onu en yakın arkadaşıyla aldattığını gördüğü gün değişir. Onları gördüğü her yerde mutluluklarını bozmayı yaşam felsefesi haline getirmiş Selinin bu macerasında yaşadığı travmaları atlatması y...