Elimde bavulumla havaalanından yavaşça çıktım. En büyük hayalim olmasına ve gerçekleşmesi için çok çalışmama rağmen hiç tanımadığım başka bir ülkede olmak gerilmeme sebep oluyordu. Derin bir nefes alıp yeni ve farklı hayatımın nasıl olacağını düşündüm. Bavulumu sıkıca kavrayıp kalabalığın arasından çıktım. Öncelikle yurt açılana kadar bir yer de kalmalıydım. Bunu da önce den ailem ayarlamıştı. Korece bilmesemde ingilizcem çok iyiydi. Cesaretimi toplayıp etrafıma bakıp kime sorsam diye düşündüm. Gözüme kestirdiğim bir kızın yanına gidip taksiye nerede binebileceğimi sordum. Kız sandığımdan daha sıcakkanlı bir şekilde nerede binebileceğimi gösterdi. Teşekkür edip kızın tarif ettiği yere gittim. Biraz bekledikten taksinin geldiğini gördüm. Taksiye binip elimde otelin isminin yazdığı kağıdı uzattıp "Beni buraya götürür müsünüz?" Diye sordum. İngilizce bilmediğinden olacak ki yüzüme öylece baktı. Kağıdın üstündeki otelin ismin gösterdim. Adam gülümseyerek kafasını tamam anlamında salladı. Arkama yaslanıp taksi ilerlerken dışarıyı izledim. Gözlerimi kapatıp Seoul' un serinletici havasını içime çektim. Sıradan ve basit hayatım artıl sona erdi. Şimdi çalışmalarımın karşılığı olarak istediğim kadar gezmenin ve eğlenmenin vakti.
Taksinin durmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp gözlerimi açtım. Adam bana elleriyle bir yeri gösterip birşey anlatmaya çalışsa da anlamadığım için kafamı sallayıp parayı ödedikten sonra taksiden indim. Elimdeki kağıttan otelin ismine bakıp aramaya başladım. İnsanlara soruyordum ama tarif ettikleri yere gittiğimde nedense otelden daha çok uzaklaştığımı hissediyordum. Koca şehirde oteli nasıl bulacam diye düşünerek her yeri aradım ama oteli bulamadım. Neredeyse akşam olmuştu ama ben halen elimde bavulumla oteli arıyordum.
Taksicinin bana anlatmak istedi şey otelin nerede olduğuydu herhalde. Karanlık iyice bastırınca yakındaki parktaki banklardan birine oturup ne yapacağımı düşünmeye başladım. Oteli bulamıyordum ve şu an nerede olduğumla ilgili hiçbir fikrim yok. Ayağa kalkıp oteli soracak birilerini aramaya başladım. Sonunda birilerini buldum ama herhalde sevgiliydiler ki durmadan öpüşüp koklaşıyorladı. "Ahh gerçekten mide bulandırıcı." Diyip arkamı döndüm. Tam gidecekken yaa başka kimseye rastlamasam diye düşündüm. "Ada kendine gel gidip sormak dışarda kalmaktan daha iyidir. Mide bulandırmanın sırası değil." Diye kendimi teselli edip geri döndüm. Halen koklaşan sevgililerin yanına yaklaşıp kıza bakarak "Pardon!!" Diye seslendim. İkiside birlikte kafasına kaldırıp bana bakınca kıza elimde ki kağıtta yazılı olan otel ismini gösterdim.
"Buranın nerede olduğunu biliyor musunuz?" Diye sordum. Kız bana 'bu kız ne diyor be' der gibi bakıyordu. Yanında ki çocuğun: "O İngilizce bilmiyor." Diyen sesini duydum karanlık olduğu için yüzünü net göremiyordum.
Elimdeki kağıdı alıp baktı. Kafasını kaldırıp bana neresi olduğunu söyledi ama yüzüne öylece baktığımı görünce hiçbir şey anlamadığı anladı. Yanındaki kız da durmadan konuşunca beynim bir birine girmişti. Çocuk ayağa kalkıp sevgilisine bir şey söyleyip bana döndü. "Ben seni götürürüm, gel benimle."
Yani içimin fesatlığından değil ama aklımdan bin türlü şey geçiyordu.
"Teşekkürler gerek yok ben giderim" deyip arkamı döndüm. Hiç bilmediğim bir ülkedeydim ve adımlarımı o'na göre atmalıydım.
"Bir dakika, tek başınıza hiç bir yere gidemezsiniz. Özellikle de bu saate." arkamdan gelen ses ile gözlerimi devirdim.
"Yapacak bir şey yok. Size güvenecek değilim." dedim ima ile arkasındaki kızı gösterirken. Birden arkasındaki kıza bakıp daha sonra bana baktı ve sırıtarak
"Üzgünüm tipim değilsin" Dedi. "Ne saçmalıyorsun sen yaa?" "Sana iyilik yapmak isteyende kabahat. Ne istersen yap çok da umrumda."
Arkamı dönüp hızlıca oradan uzaklaştım. Neden o ukaladan yardım istedim ki?
°°°
İlk hikayenin başlangıcını attık. Hadi bakalım hayırlısı. Sizce bu bölüm nasıldı?
Bir dahaki bölüm de ne olacak?
Yorum ve votelerinizi bekliyorum.
27.08.2017