GİRİŞ

9 2 0
                                    

Bilincim yavaş yavaş yerine geliyordu. Gözlerimi açtığımda kendimi bir tuvalette buldum, karşımda bir tane hademe duruyordu. Yaşlı adam, diken diken olmuş sakallarının arasından sırıttı:

"Dün gece çok içtin herhalde genç!"

Bu sözler yüzüme tokat gibi çarparken peçetelerin arasına sıkışıp kaldığımı fark ettim. Kollarımı dahi bulamıyordum. Teki çıkmış olan ayakkabılarımın sidik kokusunu duyunca yutkundum. Hademe elindeki paspası çeşmeye yaslayıp bana dolanmış olan peçeteleri üstümden çıkarmama yardım etti. Tuvalet çok sessizdi. Çeşmeden sızan su bile bu sessizliği bozamıyordu. Yaşlı adam ben peçetelerden arınınca şapkasını eline alarak merak ettiği soruyu sordu:

"Evlat, ne oldu?"

Yaşlı adamın gözlerine baktım. Haklıydı ne olmuştu? 

"Meryem gidiyor." Sesim yükselmişti. "Meryem Fransa'ya gidiyor, onu son bir kez görmeliyim."

Çıkan ayakkabımı hızlıca giyerek merdivenlerden fırladım. Aşağıdaki kapıdan çıkarak kendimi dışarı attım. Derin bir nefes alarak Meryem'in dediği havaalanına koşmaya başladım. Saat 8.43'ü gösteriyordu. Uçak 9 civarında kalkacaktı. Oraya zamanında ulaşmalıydım. Tabi siz şimdi "Bu Meryem kim?" diyorsunuz. Açıklayayım, güzeller güzeli bir kız, benim aşık olduğum kız.." İsterseniz size hikayeyi baştan itibaren anlatabilirim. Tabi ki de istiyorsunuz...

PEÇETELERE SARILI PRENSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin