Mezarlığın yamuk merdivenlerinden yavaş yavaş çıkan insanlara diktim gözlerimi. Herkes ne kadar da güzel üzgün numarası yapıyordu. Ağlayanlar da vardı,saçma sapan konuşanlar da. Bense hiçbir numaraya ihtiyaç duymadan yüzümdeki içten tebessümle gülümsüyordum.Benim canım yanmıyordu çünkü. Az sonra mezarlığın başına gelmiştik.
Herkes durdu ve tabutu tutanlar omuzlarındaki fazlalığı yere indirdi. Mezar zaten önceden açılmıştı. Tabutun kapağını kaldırdılar ve içindeki ölü bedeni cezasını çekmesi için toprağa bıraktılar. Herkes sırayla birer kürek toprak atıyordu. Mezar ağzına kadar toprakla dolunca geri çekildiler. Hoca kuranı okudu ve sonra o can alıcı soruya gelmiştik.
- Meftaya hakkınızı helal ediyor musunuz?
-HELAL OLSUN.
Herkes bir ağızdan aynı şeyi söylemişti. Ama ben bir şey demedim.
Çünkü benim diyeceklerim iki kelimeye sığdırılamayacak kadar ağırdı. Herkes yavaş yavaş giderken ben ve kardeşim gibi bildiğim arkadaşım Nergis mezarlığın başında öylece duruyorduk. Nergis koluma dokununca birden kendime geldim ama başım hâlâ mezara dönüktü.
-Babanın cennete gideceğini düşünüyor musun? diye sordu Nergis.
Kafamı yavaşça ona çevirdim.
- "Sırtımdaki onca izden sonra mı? Hiç zannetmiyorum. O benim tüm hayallerimin katili."sonlara doğru sesim kısılmıştı.
-"Sen de haklısın koskoca 17 yıl, insanın affetmesi biraz zor oluyor sanırım."bunu söylerken başını yere eğmişti. Herkes gibi o da biliyordu,kimse onca yaşanan dan sonra benimle vicdan muhasebesi yapamazdı...
-Hadi gidelim,bak burda kalmak sana iyi gelmeyecek.
-Sen git,benim söyleyeceklerim var.17 yılın acısı,nefreti,öfkesi var dilimde.
-Olmaz,seni burda yalnız bırakmam.
-Nergis sen git benim ona söyleyeceklerim var.
Bunları söylerken hafif bir tebessüm etmiştim.
-Emin misin?Bak kalabilirim.
-Hadi git artık Nergis.
-Tamam.
Nergis arkasını döndüğünde bende kafamı mezara çevirdim.
-Vay bee.Koskoca Sinan Alkan'a bak sen. Yıkılmaz,yenilmez,alt edilemez. Ne oldu şimdi? Bütün pisliklerini alıp gittin. Ya ben,ben senin bıraktığın pisliklerle boğuşuyorum. Hayatımda,hayallerimde,çocukluğumda bıraktığın pisliklerle. Neden sevmedin beni ha? Neden? Ben senin kızındım.
Bunları söylerken gözlerimi kapatmıştım. Çünkü açarsam ağlardım. Ve ben şunu çok iyi öğrenmiştim ki : ağlayınca hiçbir şey geçmiyordu. Ve sen gözyaşlarını kendin siliyordun. Seni ağlatanlarsa göz yaşlarının bedelini asla ödemiyordu. Arkamdan bir çift kol bana sarılınca yüzümde acı bir tebessüm oluştu. Bu Yiğitti. Nergisin kuzeni. Biz hep beraber büyümüştük. Ben,ikizim afran,nergis,yiğit ve o. Ateş. Ateşle çocukluktan gelen bir bağımız vardı. Babamın ortağı Kemal amcanın oğluydu. Babam karanlık bir adamdı. Ve biz yıllarca o karanlığın içinde hapsolmuştuk. Ne zaman bir ışık görecek olsak babam hemen oraya gölgesini düşürürdü.
- İçindekileri döktüysen gidelim mi?
- Benim içimdekileri dökmem için birkaç ay burda kalmam gerekir.
- Aslında buraya gelmezsin sanıyordum.
- Neden? Ben o kadar kötü bir evlât mıyım?
- Hayır sen çok iyi bir evlatsın ama o iyi bir baba değildi.
Yiğit bunları söyledikten sonra yavaşça ellerimi onun kollarının üstüne koydum ve ayrıldım ondan.
- Haklısın, hadi gidelim.
- Alya..
- Efendim.
- Ateş seni mezarlığın önünde bekliyor. Rana teyze seni alıp eve getirmesini söylemiş sanırım.
Bunu duymamla elimi alnına koymam bir olmuştu.
- Ah anne ah.
- Galiba Rana teyzede anlamış seni kendi haline bırakırsa eve geri dönmeyeceğini.
- Beni biraz yalnız bıraksa aslında kendi..
- Seni yalnız bırakınca ne olduğunu biliyorum ben. Ve bence biz hiç o konulara girmeyelim.
- Yiğit ben aştım artık onları. Artık ağlamak ,üzülmek yok.
- İnanmalı mıyım?
Dedi tek kaşını kaldırarak.Gülerek başımı salladım.
- İnanabilirsiniz.
- Aferin benim Alya'ma.
Tam ağzımı açacakken başörtümün birden başımdan alındığını hissettim. Arkamı döndüğümde ise Ateş'in bana gülerek baktığını gördüm.
- Ateş, hani sen kapıda bekliyordun? Ne oldu bir dua da sen mi okumaya karar verdin?
- Hayır , güzellik seni almaya geldim. Almaya ve eve götürmeye. Rana teyzemin kesin emri var al ve gel dedi.
- Sanırım artık gitsek iyi olacak, yoksa Rana teyzem bizi hiç hoş karşılamayacak.
- Haklısın,hadi eve.
Dolu dolu çıktığım merdivenlerden yarı yarıya hafiflemiş bir şekilde inmiştim. Arabaların yanına gelince Yiğit kendi arabasına doğru yürümeye başladı. Bende tam kendi arabama doğru gidecektim ki Ateşin sesini duydum.
- Benim arabamla gidelim istersen.
- Ateş ben biraz yalnız kalsam iyi olur. Evde görüşürüz.-Evde-
Evin önüne geldiğimizde Afran'ı merdivenlerde otururken gördüm.
Gidip yanına oturana kadar geldiğimi fark etmemişti. Birden kafasını bana çevirince kaşlarımı çatmıştım. Bana sorgulayan gözlerle bakıyordu.
- Afran, bir şey mi oldu? Neden öyle bakıyorsun?
- Yaptığı hiç bir şeyin bedelini ödemeden öldü.
Derince bir nefes aldım ve başımı olumsuz anlamda salladım.
- Yaptıklarının bedelini ödemek için öldü.
Bu konuşmadan hemen sonra keskin bir sessizlik oldu. Ve biraz sonra büyük bahçe kapısından içeri iki araba girdi. Yiğit arabadan indiği gibi yanımıza geldi. Bu sırada biz de ayağa kalktık. Yiğit hemen elini Afran'a uzattı. Onlar erkekçe tokalaşırken Ateş daha yeni arabadan iniyordu.
- Başınız sağolsun kardeşim.
- Eyvallah.
Arkadan Ateş'in geldiğini gören Afran elini Ateş'e uzattı.
- Hoş geldin.
- Hoş buldum kardeşim. Başınız sağolsun. Rana teyzem nasıl?
- Yıllarca başında esen felaket rüzgarı artık olmadığı için gayet iyi.
- Herneyse kapatalım artık şu konuyu. Afran Nergis geldi mi?
- Geldi. Sahrayla birlikte senin odandalar.
- Sahra burada mı?
Ateş'in sorusu üzerine gözlerimi ona diktim.
- Evet burda da sen niye bu kadar şaşırdın? Sanki kızın gelmediği yer.
Afran'ın sözleri üzerine Ateş kafasını yere eğmişti.
- Ateş,lan yoksa..
Yiğitin sözleriyle gözlerimi kocaman açtım.
- Ateş,inşallah yine kıza bağırıp çağırmadın.
- Of, bağırmadım sadece..
- Sadece ne Ateş?
- Sabah biraz tartıştık, Sahrada sinirlendi tam odadan çıkacakken ben de arkasından..
- Yine anneme benziyorsun,onun gibi kaçıp gidiyorsun dedin.
Ateş'in sözünü ben tamamlamıştım. Sahra Ateş'in kardeşiydi. Ve anneleri onları daha 7 yaşında bırakıp gitmişti.
Ve sahra annesinin neredeyse kopyasıydı. Hemen eve girip yukarı çıktım. Odamın kapısını açmamla Sahra''nın yaşlı gözlerini bana çevirmesi bir olmuştu. Hemen yanıma gelip bana sarıldı.
- A-alya ban-a dedi ki ..
- Şşş biliyorum. Ateş anlattı her şeyi.
- Alya yemin ederim bana vursa bu kadar acımazdı canım. Hiçbir sözü bu kadar dağlamazdı yüreğimi.
Bunu söylerken elini kaldırıp kalbinin üstüne koymuştu. Yavaşça yatağın üstüne oturttum onu. Nergis'te gelip hemen yanımıza oturdu.
- Sahra güzelim bak yapma böyle. Ateş'te çok üzgün, çok pişman.
- Ben bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum.
- Tamam konu..
- Kızım, sen mi gel.. Sahra badem gözlü kuzum benim ne oldu niye ağlıyorsun sen?
Sahra anneme öyle bir baktı ki annem Sahra'yı ayağa kaldırıp sarıldı ona.
- Yine mi güzel kuzum benim?
Sahra yavaşça başını salladı.
- Sahra.
Kapıdan gelen tok sesle arkama döndüm. Ve elinde papatyadan yapılmış bir taç tutan Ateş'le göz göze geldim.
- Acaba küçük kuzu abisini affedebilecek mi? Çünkü küçük kuzunun abisi çok pişman ve kardeşi onu affetsin diye her şeyi yapmaya hazır.
Bunları söyledikten sonra birkaç kez gözlerini kırpıştırmıştı. Ve bu hareketi Sahra'yı yatıştırmaya yetmişti. Sahra bir yandan gülüyor bir yandan da gözlerini siliyordu.
- Sen dua et kızım senin abin en azından senden özür diliyor. Benim ki pişman bile olmuyor.
- Alya'm ben senden neden özür dilemiyorum biliyor musun?
- Neden?
- Çünkü ben seni kırmıyorum.
Bu söylediği beni güldürmeye yetmişti. Ve ben şunu bir kere daha anlamıştım: babam benim ilk kahramanım olmaya bilirdi ama bunun bir önemi yoktu. Çünkü benim Afran adında bir ikizim vardı. Ve o benim ilk kahramanım olmuştu.Arkadaşlar bu benim ilk kitabım, yani yanlışlarım olabilir. Ancak bu hatalarımı bana bildirirseniz gelecek bölümler daha özenle yazılır. Umarım hikayemden memnun kalırsınız. Ve lütfen sadece okuyup geçmeyin,oy verin. Multide karakterlerimiz var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENDEN GEÇEN DOĞRULAR
Teen Fiction- Babanın cennete gideceğini düşünüyor musun? diye sordu Nergis. Kafamı yavaşça ona çevirdim. - "Sırtımdaki onca izden sonra mı? Hiç zannetmiyorum. O benim tüm hayallerimin katili."sonlara doğru sesim kısılmıştı. -"Sen de haklısın koskoca 17 yıl, i...