Sabah Rihanna'nın muhteşem sesiyle uyandım. Bu ses nerden geliyor diye düşünürken kıçım sert bir yere çarptığında düştüğümü anladım ve Rihanna'nın sesinin telefonumdan geldiğini fark ettim. Sinirlenerek telefon alarmımı kapattım. Her sabah böyle uyanmak zorunda mıydım ki? Paytak paytak yürüyerek banyoya girdim. Aynaya baktım ve korkarak kaçtım bu aynadaki canavar neydi böyle? Kumral saçlarım birbirine girmiş, dün sürdüğüm rimel akmış ve gözlerim geç saatlere kadar kitap okumaktan şişmişti. Yüzümü yıkıyorken aklıma bugünün Cuma olduğu geldi ve sevinç dansımı yapmamak için kendimi zor tuttum. Banyodan çıkıp odama girmemle annemin içeride olduğunu fark ettim. Her zaman ki neşeli ifadesiyle bana bakıyordu. "Günaydın" dedi sabah kalkmış olmamın verdiği huzursuzlukla anneme baktım. Sabahları huzursuz olduğumu bildiği için bana takılmadan aşağıya indi. Ben de en sevdiğim sweatshirt'ü üstüme geçirerek altıma vazgeçilmezim olan siyah skinny pantalonu giydim. Aşağıda annem, babam, Katheryn duruyordu. Annemle babama günaydın dedim. Annemin gönlünü almak için yanağına kocaman sulu bir öpücük kondurdum ve yerime geçtim. Ağır olmasını beklediğim fakat elime aldığımda hafif gelen mısır gevreği kutusunu en sevdiğim tabağıma boşalttım. Katie'ye kötü bir bakış atarak "Bunların hepsini sen mi yedin, küçük cadı?" dedim. Katie ise en masum bakışını atarak "Tabii ki ben yemedim canım ablacım" dedi. Onun bu tavrına gülerek sütü tabağıma döktüm. Tam keyifle mısır gevreğimi yiyorken annemin sesi bu keyfimi bozdu. "Akşam Pattie bizi yemeye çağırdı Katie sen Jaxon ve Jazmyn'le oynarsın, Kailey Jeremy senin notları biliyor bu yüzden biraz Justin'le ders çalışmanı rica etti. Jeremy'yi kırmazsın umarım." Tam ağzımı açmak üzereyken annem lafı ağzıma tıkarak "Peki tatlım. Zaten bunu kabul edeceğini biliyordum. Sizi seviyorum, görüşürüz." diyerek babamla beraber evden çıktı. Beni zorlu bir akşam bekliyordu.
*
Okula girmemle Maria'nın küçük düşürücü bakışları altında ezilmem bir oldu. Aslında güzel ve seksi bir kızdı.Uzun koyu kahverengi saçlarını kömür rengi gözleri tamamlıyordu. Onun yanında Justin'i gördüm fakat beni görmemezlikten geliyordu. Justin'le aramızda fazla bir muhabbet yoktu. Sadece ailerimiz haftada 1-2 defa buluşurdu ve bizde onların yanında otururduk. Aslında sadece ben otururdum Justin genelde evde olmazdı ama evde olduğu zamanlar Katie'yle çok iyi anlaşırlardı. Bazen Katie'nin Justin'i benden daha fazla sevdiğini düşünmüyor değilim. Ben böyle düşüncelere dalmışken Maria'nın sinir bozucu sesini duydum. "Kalemim yere düştü verir misin, ezik?" dedi. Ciddi anlamda bu sürtükle uğraşacak havamda değildim. "İki tane kolun var gibi gözüküyor. Eğer başka erkeklerin şeyinden kolunu çekersen o kalemi yerden alabilirsin diye düşünüyorum." dedim. Suratı asılmıştı göz ucuyla Justin'e baktım, kendini gülmemek için sıktığından dolayı yüzü kırmızı rengini almıştı. Aslına bakılırsa yakışıklı bir çocuktu. Evet, evet çok yakışıklıydı bal rengi gözleri insan kendine hapsediyordu. Hele o saçlarına dokunmamak için çok zor duruyordum. Ona hiçbir zaman böyle bi gözle bakmamıştım. Zaten Maria'yla takıldığı için nasıl bir erkek olduğu belli oluyordu. Okulda altına almadığı kız var mıydı acaba? Zilin çalmasıyla ordan uzaklaştım ve dolabıma gittim. Ders programını elime aldım. İlk dersin geometri olduğunu öğrenmemle çığlık atmak istedim ama maalesef ki bir Lydia değildim. Sınıfa girip cam kenarına oturmamla Justin içeri girdi. Ne mükemmel(!) derslerimiz ortaktı. Tek boş yer olan yan sırama oturmak zorunda kaldı. Justin gelince biraz gerildim o da bunu anlamış olmalı ki bana her zaman ki piç gülümsemesinden atarak "Korkma seni yemem." dedi. Justin yanımdayken nasıl ders dinleyecektim acaba? Öğretmen geldiğinde herkes ayağa kalktı sadece Justin kalkmamıştı. Onun bu rahatlığına çok sinir oluyordum. Öğretmen ders anlatmaya başladı. Justin hala bana bakıyordu. Bu bakışlardan çok rahatsız oldum biraz kafa dağıtmayı düşünerek belki milyonlarca kez okuduğum Açlık Oyunları kitabını çantamdan çıkardım. Kabarık ve yıpranmış saçlarımı toka yardımıyla dağınık bir topuz yaptım. Tam kitabımın kapağını açacaktım ki ensemde sıcak ve yumuşak bir el hissetmemle irkilmem bir oldu. Justin, topuzumu yaparken farkında olmadan ensemde bıraktığım bir tutam saçı topuzuma sokuşturuyordu. Bugün bana fazla mı yakın davranıyordu yoksa ben mi ona çok dikkat ediyordum?