Normalde insanların bana dedikleri hiçbir şeyi umursamazdım. Hatta dalga bile geçebilirdim ama önemli olan bunu söyleyen kişiydi ve bu kişi Justin olunca işler tersine dönüyordu. Resmen bana küçük sürtük demişti ve bu beni aralıksız 5 yıl boyunca ağlatabilirdi. Nasıl bu kadar düşüncesiz davranabiliyordu? Bu hakaretinin beni çok üzeceğini en iyi kendisini biliyordu. Ben böyle düşünürken kafamı öne eğmiştim ve kafamı kaldırdığımda Justin'in gözlerime içine bakıyordu, kollarımı daha sıkı sıkmaya başladığında konuşmak aklıma gelebilmişti. Benim bile zor duyduğum bir sesle “Bitti mi? Eğer bittiyse gidebilir miyim, lütfen?” diyebilmiştim. Gözlerim yanmaya başlamıştı. Bu sözlerimden sonra Justin'in boş bulduğun anda onu hafifçe ittirerek yukarı çıkmaya başladım. Umarım gözlerimin dolduğunu görmemiştir. Koşarak rastgele bir odaya girip kapıyı kapattım. Işığı açma gereği duymadan pencerenin yanına gidip ağlamaya başladım. Bir erkeğin beni bu hale getirebildiğine inanmıyordum. Okuldaki kızlar sevgililerinden ayrıldığı zaman ayrılık dönemlerinde hep depresyona girdiklerini ve çikolata manyakları olduklarından bahsederlerdi, her zaman bunları anlatılırken gülerdim. Fakat şu an olmayan sevgilimin beni terk edişine ağlıyordum. Ağlamaktan etrafı bulanık gördüğüm anlarda pencereden dışarı baktığımda burdan odamın çok net göründüğünü fark ettim. Arkamı dönüp burasının kimin odası olduğunu anlamaya çalıştım. Lambayı yaktım ve etrafa göz gezdirmeye başladım. Oda da en çok mor ve beyaz renkler kullanılmıştı. Oda çok tanıdık geliyordu, bu odaya hiç bu gözle bakmamıştım ve büyük ihtimalle burası Justin'in odasıydı. Tam böyle düşünüyorken duvardaki Beyoncé posteri bu düşüncemi doğruladı. Şu lanet evde girecek başka oda yokmuş gibi Justin'in odasını bulmuştum. Bu fırsatı değerlendirip hiç incelememiş olduğum odasını incelemeye başladım. Justin'in onun odasında olduğumu anlamaması için parmak uçlarımda çalışma masasına doğru yürüdüm. Eğer bu zamana kadar Justin'i biraz olsun tanımışsam tahminime göre değer verdiği ve kimsenin görmesini istemeyeceği şeyleri çalışma masasının etrafında bir yerlere koyardı. Böyle düşünüyordum çünkü arabasında birçok şeyi torpidosunda saklardı. Sandalyeyi çektiğimde sandalyenin üzerinde duran dürbünü fark ettim. Dürbünü elime alır almaz kapı açıldı. Kafamı kapıya doğru çevirdiğimde Justin'le göz göze geldik ve “Bu dürbünle ne yapıyorsun?” diye sordum. Sanırım bu soru onu haklıyken haksız duruma düşürmeye yetebilirdi. “Sadece bazı geceler gökyüzünü izlemek için kullanıyorum. ” Biraz fazla ön yargıyla yaklaştığımı fark ederek utanma gereği duydum. Onun her gece beni bu dürbünle izlediğini düşünmüştüm. “Ağlıyor muydun?” diye bir soru ve yanaklarıma değen iki yumuşak eli hissetmeden kendime gelememiş ve şaşkınlıkla dürbüne bakakalmıştım. “Hayır, ben sadece..” derken ellerini yanaklarımdan çekip hızla kapıyı kapattı ve kilitledi. “Bak Kailey, az önce sana ne kadar sinirlendiğimi ve birinin bana hakaret etmesini nasıl karşıladığımı biliyorsun. Sana o şekilde konuşmak istemedim ama sen sınırlarını zorladın. Şimdi daha fazla tartışmaya sebep olmadan bu konuşmayı burada bitirelim ve 2 saat öncesi gibi müzik dinleyelim, olur mu?” Açıkçası, şaşırmıştım. Böyle bir tepki beklemiyordum. Odasında bulunduğuma hiç takılmadan bu konuşmayı yaptığına daha fazla şaşırmıştım ve şaşkınlığımı daha fazla gizleyemeyerek birazcık da kekeleyerek “Peki, çocuklara uyumaları gerektiğini söylemeliyim.” diyerek odadan çıktım. Çocukların hala uyumamış olması için Tanrıya yalvarırken odaya daldım ve onlar çoktan uyumuşlardı. Sonuç olarak korktuğum yine başıma gelmişti ve Justin'le yalnız kalmış sayılırdık. Her ikisini de öperek odadan çıktım, yüzümü yıkamak ve akmış olduğunu tahmin ettiğim makyajımı düzeltmek için banyoya girdim. Saat gece 3ü gösteriyordu ve eğer Jeremy'lerdeysek bizimkiler uyumuş olduğumuzu düşünerek burada kalmamıza birşey demezlerdi. Ama bu sefer Jeremy'ler de eve gelmemişti ki büyük ihtimalle onlar da bu geceyi bizim evde geçireceklerdi. Az önceki Justin'le yalnız kalma ihtimalleri yerini netliğe bırakmıştı. Çocukları saymazsak sabaha kadar bu lanet evde onunla yalnızdık ve sanırım okula da beraber gidecektik. Banyoya girdiğimde aynaya bakıp ta korktuğumu fark ettim. Bu halimle Justin gözlerimin içine bakarak o muhteşem konuşmasını(!) nasıl korkmadan yaptığını düşündüm ve makyajı çıkartıp yüzümü güzelce yıkadıktan sonra banyodan çıktım. Kalbimin hızla çarptığını hissedebiliyordum. Odasına girdiğimde Justin üzerini değiştiriyordu. Altındaki siyah eşofmanı ve üstsüz çok tatlı durduğunu söylemeliydim. Kapıyı çalmadan içeriye dalınca hazırlıksız yakalandığını düşünerek utanacağını sanmıştım ama beklediğim gibi olmadı. Gayet rahat bir şekilde önceleri dokunmama bile izin vermediği telefonunu göstererek “Telefonum orada, şifresi 1994, ben banyodan çıkana kadar kafana göre takıl, müzik te dinleyebilirsin. Uyuyakalırsan eğer gözünü açınca beni göreceğinden emin ol.” diyerek banyoya girdi. Ekranında Maria'nın fotoğrafının olduğunu düşündüğüm telefonun kilidini açtım ve karşıma küçükken Jeremy'lerin ormanda her zamanki gibi balık tutmak için satın aldıkları kulübenin önünde Justin'le çekildiğimiz fotoğrafı gördüm. Bu benim için çok büyük birşeydi. Ondan böyle bir davranış beklemiyordum. Sanırım ona bağlanmaya başlamıştım. İlk olarak fotoğraflarına baktım ve gerçekten şok olmuştum. Küçükken çekildiğimiz çokca fotoğraf ve benim fotoğraflarımdan çoğu bu telefondaydı. Bir yanım bu gördüklerime inanmak istiyorken diğer yanım Justin'in piçliklerinden biri olacağını düşünmek istiyordu. Justin'in fotoğraflarına bakarken kendimi kaybetmiştim ve hemen bu faslı bitirerek müzikleri açtım. Ben tüm bunları yapana kadar Justin banyodan çıkmış ve bana doğru geliyordu. Uyumamış olmam onu şaşırtmıştı bunu gözlerinden görebiliyordum ve yanıma uzanıp elini omzuma koyup yavaşça beni kendine çekti. Üşümüş olduğumu düşünmüş olmalı ki yatağının altındaki yorganı tek hamlede oradan çıkartarak üzerimize serdi. Tam bu sırada ışığın açık olduğunu anımsayarak bana tatlı bir bakış attı ve kalkıp ışığı kapattı. Artık tamamen rahattık. Işık kapalıydı, ikimiz sıcak yorganın altında neredeyse birbirimize kenetlenmiş durumdaydık. Justin telefonu eline aldı ve Katy Perry parçalarından birini açtı. Bense sadece Justin'in soluklarını hissetmekle meşguldüm, Katy Perry yerine Justin'in nefesini hissetmek daha çekiciydi.
Wattpad üzerindeki ilk hikayemiz, aslında ikimizde bu hikaye yazma işinde o kadar da iyi değiliz. Sınavlarımız çok yoğun olduğu için bölümleri geç paylaşıyoruz ama biraz anlayışınız lazım :) Her neyse iyi okumalar umarım beğenirsiniz.
+5 vote ve +2 yorum.