SESSİZ İÇ ÇEKİŞLERİ

112 3 10
                                    

 

               SESSİZ İÇ ÇEKİŞLERİ

 

       Hayatın zelzeleleriyle yıkılmış, içinde kopmuş ipleri birleştirmeye çalışan bir genç kız…

 

      Adeta dağılma noktasına gelmiş birbirinden bağımsız olan bir aile…

 

     Her ne olursa olsun ayakta kalmayı başarabilen genç bir adam…

 

 

 

      Güneş, gecenin bir yarısı sessiz karanlıkta yavaş adımlarla hiç bilmediği sokaklarda yürüyordu. İçinde anlamlandıramadığı bir his vardı. Kimseye anlatamadığı. Kimsenin anlamadığı… Tek ışık kaynağı olan ayın da bulutların arkasına gizlenmesiyle ortam daha da karanlıklaşarak ürkütücü bir sessizliğe büründü.

 

     Güneş, bu zamana kadar duygularını gizlemeyi başardığı için şimdi de soğukkanlılığını koruyordu. Hiçbir zaman içinde bulunduğu durumdan taviz vermeyen, kimseyle paylaşmadığı duygularını içinde biriktirerek, dışarıya gösterdiği gülümsemesi ve gözlerine vermeye çalıştığı sahte parıltıyla genç kız adeta şekilden şekle giriyordu. Böyle yalnız kaldığı zamanlar ise var gücüyle bağırıyor, göz pınarları kuruyana kadar ağlıyor ve şimdiye kadar içinde tuttuğu şeyleri sanki karşısında birisi varmışçasına anlatarak sakinleşmeye çalışıyordu. Şimdiyse makyajının akmasına izin vererek gözlerinden süzülen yaşların yere birer birer düşmesini izliyordu. Gözüne kestirdiği bir taşın üstüne oturarak gözlerini kapadı. Bir müddet sonra cebinden büyük bir istekle çıkardığı laneti pipet yardımıyla içine çekti ve kendini bir kuş gibi hafif, havalarda uçarken buldu. Yüzüne yayılan gülümsemesiyle birlikte ayağa kalkarak geldiği yoldan geri döndü.

 

****

 

      Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte uyanan Güneş camın kenarındaki mavi renkli küçük koltuğa oturarak dışarıyı izlemeye başladı. Saf ve temiz dünyayı…

 

       Galiba bir ilkbahar sabahıydı. Ağaçlar renklenmiş adeta dans ediyorlardı. Sevimli kuş cıvıltıları her yerde yankılanıyordu. Okula koşuşturan çocukların sesleri ve ürünlerini satmaya çalışan esnaflar ortama ayrı bir neşe katıyordu. Eskiden onların evleri de böyleydi. Kahkahaların eksik olduğu bir saniye bile yoktu. O güne kadar…

 

       Güneş, gözlerinin dolmasını umursamadan kendini tekrar o günlerde buldu. Onu çukura sokan günlerde..

 

        Herkes gibi normal bir yaşantıları vardı. Şehrin gürültüsünden uzak uçuk pembe tonlarında iki katlı küçük,  içi tamamen Elçin Hanım’ın zevkiyle donatılmış ,  ünlü ressamların tabloları ,  ipek halılar ve paha biçilemez süs eşyaları ile hoş bir görüntü kazanan evleri ;  evlerinin önünde çeşit çeşit çiçeklere yer veren ferah , çam ağacının yanında Güneş’in salıncağına ev sahipliği yapan huzurlu bir bahçeleri ve Güneş’in gizli sığınağı . Çok çok mutlulardı. Taa ki Güneş 11 Nisan Cuma sabahı içinde büyük bir korkuyla uyanana kadar. O gün Güneş için kabustan da öteydi. Uyandığından beri içinde bir his vardı. Kötü giden şeyler. Okuldan çıkıp hızlı hızlı eve gitmeye başladı. İçi daralıyordu. Biran önce eve varıp yatmak, gözlerini sımsıkı yummak istiyordu, bir daha hiç açmamak üzere. Evin kapısından adımını attığı an babası – Kemal Bey- ve annesini – Elçin Hanım- ikili kanepede ifadesiz bir şekilde otururken buldu. Güneş yeni başlayan baş ağrısı ve içinde bir miktar merak duygusuyla karşılarındaki koltuğa yerleşti. O andan sonra annesinin ağzından çıkan sözcükler beynine teker teker kazınmıştı. O dakikalar onun için hiç geçmedi. Kendini hep suçlu hissetti ebeveynlerinin bu kararına. Artık hayat denen şey ondan günışığını almış geriye sadece kapkara bir boşluk bırakmıştı.

SESSİZ İÇ ÇEKİŞLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin