Yüksek Sadakat/Katil ve Maktul
(Kesinlikle dinlemenizi öneririm)
***
Uzun,dönemeçli koridorda hıçkırıkları aciz,dokunaklı bir şekilde yankılanıyor.Kapıları kırmak istercesine tekmeliyor,bademciklerini yerinden çıkaracak şekilde bağırıyor,ara sıra da güçsüz düşüp yere kapaklanıyordu.Almakta zorlandığı nefesler ipince bir ipin üstünde dikenli topları döndürmeye çalışıp,beceremeyen bir cambaz olmuştu.Sevgilisinin çalışma odasına geldiğinde kolu çevirip açmak yerine onu kaybetme korkusuyla yerinde duramayıp tir tir titreyen elleri ile kapıyı yumruklayıp onun açmasını diledi,kilitlediği kapının arkasında ona çıkması için yalvaran şahıslar umurunda bile değildi..Ömer bu kapıyı açacak,onu kucaklayıp,sakinleştirecekti;"Ö-ömer oradasın biliyorum.Hadi çık."
deyip bir kaç kez daha sert yumruklara boğmuştu kapıyı.Islanmış yanaklarını kapıya dayayıp nefes almak istediğinde içindeki çocuk yine hırçınca bağırmaya başlamış,tekrar Ömer'in oradan çıkması için diretmişti kendisini.Kapıya zayıf bünyesinden katlarca fazla baskı uygulayıp yakındı acıdan evi yıkacak biçimde;
"Çıksana!Çıksana!Çık!"
dedi ve yere kapaklandı bir kez daha.Kapıyı kazımak istercesine tırnaklarını sürttüğünde tırnakları kırılmıştı.Canın acımasını istiyordu,onun canı acırken o nasıl rahat olabilirdi ki..Ayağa kalktı bir kaç kez acıtacak biçimde düştükten sonra.Acı feryatlarından,ağıtlarından kalbinin küçücük kaldığını hissettiğinde başını vurduğunda gıcırtılı bir biçimde açılmıştı kapı.
O an kalbinde hissetmişti onu,o,onunla nefes alırken şimdi onun nefes alamaması ihtimal bile değildi onun için.Korktu daha fazla ilerlemeye,ilerlerse boğulacaktı.Onun kokusu onu saracak ve nefes alamayacaktı.Odada duvarlar yoktu onun için,kokusuyla sarılmıştı oda.Kokunun dağılmasından korkmuştu.Kokusunu kaybetmekten korkuyor iken şimdi nasıl kaybetmişti onu.Hızlıca kapattı kapıyı.Kilitleyip yere fırlattı anahtarı.Ayakta kalması fazla sürmemiş yere çöküp saçlarını yolmak istercesine çekmeye başlamıştı.Acısını dindirmek için acı çekmek istiyordu.
"Çok korkuyorum Ömer!Gel hadi!"
dedi boğazını yırtmak istercesine.Bu sefer ayaklanıp yatak odalarına doğru yürümüştü,tökezleyerek.Ara sıra istemsizce çığlıklar atıyor,kendini duvardan duvara vuruyordu.Kapıya vardığında ayaklarını kullanmak yerine kapı koluna yüklenip ayakta kalmaya çalıştı.Kapıyı açtığında gözüne ilk parlayan şey loş bir karanlık olan odada parlayan ayna ve aynada gördüğü yüzü kendi tırnak izleri ile doluşmuş kızdı.Ayaklarını sürüyerek Ömer'in gömleklerinin bulunduğu bölmeye girdi.Bedenindeki uyuşukluğu hissetti,sanki her tarafına zehirli bir iğne batırılmış ve geriye ruhunun çürüyüp ölmesini beklemek kalmıştı.Çektiği azap dolu adımlardan sonra duvara tutunup askıdan rastgele bir gömlek geçirdi eline burnuna götürmekten her ne kadar çekinse de yavaşça kokusu yanaşmıştı burnuna.Sıkıntıyla oflayıp gözlerini büyüttü;
"Şaka canım..Ne olacak başka.Ben onu yatağın sol tarafında ararım,bu gömleğin yakasındaki o güzel kokuda değil."
"Değil."
diye fısıldadı birkaç kere daha.Sürünerek yatağın yanına geldiğinde hala fısıldıyordu,yatağa tutunup ayağa kalktığında gülümsedi seslice.Tamamlanmasına tek bir parça kala yakılıp kül edilmiş bir yap-boza benzetti kendini.Ama yok onsuz onun külleri bile olamazdı.Değil diye fısıldamaya devam ediyordu hala.
"Değil!Değil!"
diye bağırıp yatağı yere indirmişti bu sefer,sanki demirleri yalnızlıktan bir hapishanede tutulmuştu.Yalnızlık...-Lık ekinin bile onsuz koca bir haksızlık olduğunu düşünmüştü.Elindeki çarşaf elini serbest bırakması sonucunda düşmüş.O ise ayaklarına ateşten zincir bağlanmış bir çocuk edasıyla sürdürülen adımlar ile çıktı odadan.Daha çok şey vardı o odada yaşayacakları..
Tekrar koridora vardığında korkuluklara tutunup devam etmişti öldürün beni diye yalvaran adımlarına.Korkulukların aşağısındaki salona baktı..Ne kadar da büyük bir nimetti onun göğsüne yaslanmak,her korktuğunda başını yaslayacağı tek yerdi orası.Şimdi de korkuyordu,haddinden fazla..Hani şimdi neredeydi Ömer.Arkasında olup ona sinsi bir şaka yapmasını diledi,hiç kızmaz,hiç sorgulamazdı şakayı.Gülümsedi bir umutla arkasına döndüğünde ise düşmüştü yüzü Ömer'in yokluğunda;
"Oyun mu oynuyorsun?!Gel.Ya gel de ne olur sarılayım sana!"
deyip merdivenlerden inmeye başladı korkarak.Bu kadar korkmuş muydu ya?Bu korkuyu aşmıştı.İmkansızdı böyle bir şeyi yaşamak..Mutfağa adımlarını yönelttiğinde hafifçe baktı aralıktan.Ömer'i gördü,tüm cazibesiyle bir şeyler doğruyor aynı şekilde de tencereyi karıştırıyordu.Gülümsedi Defne göz yaşları içinde o sırada kulakları onun sesini içine çekmişti;
"Hadi Defne'm..Emine'yi alda gel,bak çorba yaptım,hava soğuk..Şimdi bu sıcak sıcak iyi gider."
Sadece duvarların duyabileceği bir kahkaha atmıştı Defne.Çıplak ayaklarını soğuk zeminde sürüdüğünde kollarını ona doladı ve kokusunu içine çekti Defne.Kapattı gözlerini,bırak da tadını çıkarsın onca korkudan sonra bu anın.Boşalmış ve kabarmıştı kalbi o anın tüm rahatlığıyla..Gözlerini açtığında ise boşta kalıp birbirine bağlanmış elleri gördü..Bu sefer kendinden korktuğu için ağlamaya başlamıştı.Buradaydı Ömer..Yanındaydı..İçindeki cam kutuyu balta ile kırdıkça canına batıran kızın bu kadar şeytanice hareket edebileceği aklının ucundan bile geçmemişti;
"Ömer!Neredesin!Ya nereye gittin hemen..Sensiz korkuyorum biliyorsun.."
dedi kendisinin duyabileceği bir biçimde fısıldayarak.Tüm bedeni titriyordu artık,duymazdan geliyordu ya da duyamıyordu Defne diye yakınan insanları..Doğrama tahtasının üstündeki bıçağı eline alıp derisine bastırdı,doğramak istediği eli değil,kalbi idi oysa..Böylece hiçbir şey hissetmeyecek lakin bu kadar yanmayacaktı canı;
"Gidemezsin...Beceremezsin ki gitmeyi..Gitsende kalbini bırakırsın,aklını bırakırsın..Olmadı buzdolabına gelişi güzel asılmış bir not bırakırsın...Bu neyin nesi..Bu kadar uzak olmak senin neyine Ömer."
deyip yine ağlayarak salona doğru yürüdü.İstemsizce kıkırdıyordu hala.Elindeki bıçağa baktı,onun nefesini kesmeye yeterdi.Kutuyu kırmış,şaşmış kalmıştı bu sefer o minik kız.Artık batırdığı parçaların üstünde tepişiyor camlardan,acılardan bir duvar örüyordu ruhuna.Kim bozabilirdi ki bu duvarı.Bir tek o.Ama o..Hadi canım diye düşündü Defne.Şimdi bu bıçakla yanında olurum deyip kıkırdadı.Yavaşça bıçağı bileğinde gezdirdi.Kanayan elinden bıçağa bulaşmış kan ile lekeler oluşmuştu teninde.Gözlerini yumdu ve sessizce;
"Beni bekle sevgilim..Sana geliyorum"
diye içerlediğinde gelen sesle açtı gözlerini.Kızıydı bu.Emine'si.Ömer'den bir parçası.Canı..Anne diye ağlıyordu karşısındaki camda..O an aklına vurdu hançer misali geçmişi.Önce babasının sonr annesinin gidişi.Ne farkı vardı şimdi Defne'nin ona yaptığının.Bu daha mı adiceydi.Bırakamazdı onu öyle,hayatla yapayalnız..Önce babası sonra annesi..Elinden düşmüştü bıçak bu süreçte.Oflayarak yüzünü sıvazladı.Kabusun sonuna yaklaşmasını arzulayarak ayağa kalktı ve bahçe kapısına yöneldi,cama yapışmış buruk kızını görünce daha da şiddetlenmişti ağlaması.Hangi birine ağlayacaktı ki miniği.
"Bencilsin."
diye sessiz bir kelime döküldü dudaklarından.Ardından eli yavaşça kapıya gitmişti.Yine yavaş bir şekilde kapıyı açtığında diz çöküp kolllarını açtı hayattaki tek değerine.Meleği de hemen boynuna dolanmış annesi gibi ağlamaya başlamıştı..Ömer kokuyordu minik melek..Sadece dedi..
Sadece kızım için yaşayacağım..
Bölüm Sonu