Saçlarını şapkasının içine iyicene yerleştirdi. Omzuna belki aşk belki nefret dolu cümlelerin olduğu mektupların ve resmi evrakların bulunduğu çantasını taktı. Bu işi yapmayı seviyordu. İnsanları mutlu görmek. Ellerine aldıkları her zarfta mimiklerini seyretmek hoşuna gidiyordu.
Sadece dağıtım yaptığı semtte sadece bir kişiyi hiç görememişti. Zaten pek evden çıkan birisi değilmiş duyduğuna göre. Her hafta bir mektup gelirdi o eve ama orada yaşayan adının Hamza olduğunu bildiği adam hiçbir mektubu posta kutusundan almıyordu. Yine onun evinin önüne gelmişti.
Açık mavi renginde iki katlı tatlı bir evdi. Bahçesi bakımsızdı, çiçekler solmuştu. Evin etrafını saran çitler beyaz renge boyanmış üstüne renk renk çiçekler çizilmişti. Sanki buraya bir perinin sihirli değneği değmiş, sonra peri burayı terk edince her şey tersine dönmüştü. Bahçe kapısından içeri girdi. Beyaz posta kutusunu açtı. Diğer mektuplar maalesef hâlâ oradaydı. Yeni mektubu da koyup posta kutusunu kapattı.
Eve bir bakış atıp diğer postaları dağıtmak için bahçe kapısına yöneldi. O sırada duyduğu kapı açılma sesi ile arkasına döndü. Yirmili yaşlarının sonunda olduğunu tahmin ettiği bir adam hüzünlü bir şekilde posta kutusuna bakıyordu. Hamza denilen kişi o muydu acaba? Hep Hamza denilen kişiyi yaşlı biri zannetmişti. Şimdi karşısında genç biri görünce şaşırması gayet normaldi. Adama uzun süredir baktığını fark edip hemen arkasını döndü, çıkışa yöneldi. Tam bahçe kapısını açacakken bir ses durmasını sağladı. Bu sefer ki kapı sesi değildi. Onun sesiydi.
"Merak ediyorsun değil mi? "
Dönüp ona baktım. Bana hüzün dolu masmavi gözleri ile bakıyordu. Çimlere oturdu ve bana oturmam için işaret verdi. Ben de gösterdiği yere tam karşına oturdum.
Derin bir nefes aldı. Sanki bu alacağı son nefesmiş gibi."O çok uzakta. Başka bir ülkede, hayalini yaşıyor ve mutlu yani ben öyle hissediyorum. Bana mektuplar yazıyor ama okuyamam. Mektuplarda sadece yazdıkları var. Sesi yok, kokusu yok, teninin sıcaklığı yok. Sadece bir kağıt parçası onlar. Hem sevseydi gitmezdi. Bu kadar mesafe sokmazdı aramıza. "
Acı çekiyordu bu her halinden belliydi ama yanıldığı konular vardı.
"Belki gitmek zorundadır. Hem mektuplar özeldir yazılan kişiler de. Onları okumalısınız belki o kafanızı kurcalayan şeylerden kurtulacaksınız. Lütfen onları okuyun. " dedim ve kalktım oturduğum yerden.
" Söz postacı kız, okuyacağım. " Bunlar kapıdan çıkmadan önce son duyduğum kelimelerdi.
Ertesi gün aynı saatte o eve gittim. Dünkü yerinde çimlerde oturmuş, önünde mektup zarfları yığılı bir şekilde onu karşımda görmek beni şaşırtmıştı.
Karşısına geçip oturdum. Yavaşça kafasını kaldırıp bana baktı. Masmavi gözlerini kırmızı renk kaplamıştı.
"Okudum. O ölmüş. Artık aramızda hiç aşılmayacak mesafeler var. "
......
Sonrasında ne oldu bilinmez. Hamza neler yaşandı? Postacı kız ne yaptı? Bu soruları kendinize sorun? Ve bir postacı kız sözü:" Size gelen mektupları okuyun. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Postacı Kız
Short StoryGelen mektupları okuyun. Onlar özeldir. Her bir satırı. Bu size bir postacı kızdan nasihat olsun. Bu isimle yazılmaya başlanan ilk eserdir. Kapak tasarım:Dowoffical Animecikertenkele