Kendi sesimi duyamayacağım kadar kalabalıktı için, yalnızlığımı içime atıp izlemekten başka çarem olduğuna inandıramadım balonları, hep bi havalanma isteği. Ne de olsa ; Kurtulacak bir liman kalmadığında sevilir Gökyüzü. Belki de hep bu yüzdendir Hayallerimin bi ucundan atlama hevesi...
Gidişin ne şiir ne de yazılar yazdırdı sigara kokan parmaklarıma.
Şarkılar söylemekten kısıktır belki de; ince - buruk sesim, kendi kulaklarımı çınlatan.Sen bensizliği seversin bilirim, seni özledim.
Aynı zamana aynı yıldızı seyretmeyi sığdırmak da vardı, oysa şimdiki parçalı bulutlu Gökyüzüm e güneş dahi yabancı.
Ay ışığından toplanmış notalara isimler vermek gibiydin, adımlarımı saymak dahi gecelerimden bu kadar çalmazdı.
Özlemek uğruna ölmemek için gerekliydi belki de....Ben seni beklerim, ölüm beni.
Sana kavuşamadan sarılır bana diye korkarım karanlıktan.
Ellerim üşümeye başlıyor bu şehrin zamansız sağanaklarının ortasında. Soluk nefesim uzak kalıyor ceplerimden ötürü, bi el atıversen diyorum. Aklım başıma geldi geleli 79'a vurmuştur yaşım, fakat sen hala içimde esir kalmış dumanın 19luk direnişi.Beklemeyi zamana bırakan sokak lambaları sönük kalıyor yüzümü tırmalayan arsız siyaha. çıkmayacağı belirsiz sokaklarda dolaşır geceyi içine çeken karamsar bulutlarım. Bir su damlası içine bin düşünceyi sığdırmaya çalışan topuklarımın tekleyen sesinde boğulur gülüşlerim. Saat desen yersiz zamana yenik düşen güzellikler kadar aceleci tavrına mahkum.