Serin rüzgar yüzüme çarparken oturmuş gecenin karanlığını bu kadar harika gösteren boğazı izliyordum. Nefesimi dışarı üflemiş ve pencereyi kapatıp sert rüzgarın tenimi okşamasına engel olmuştum. Gece gözleri yumduktan sonra lanet kabuslar uykumu bölmüştü...
Hala Keremin yaptığını düşünüyordum, evet! Saate baktığımda sabaha az kaldığını gördüm. Bende lanet uykudan vazgeçip, dışarıda yürümenin iyi olacağını düşündüm. Üstüme rahat birşeyler geçirip yanıma mp3'ümü de alıp hazırım deyip zafer gülümsememi yaptıktan sonra ev sakinlerinin uyanmamasına da dikkat ederek parmak uçlarımda aşağı indim ve dışarı çıkıp müthiş havayı ciğerlerime kadar çektim. Moralim bozuk olduğu zaman hep bunu yapardım.
Kulaklıklarımı takıp sahilde yürümeye başladım. Biran aklıma şu iki ayda yaşadığım şeyler geldi...
...Babamın biricik kızı olduğumu düşünürken bir kardeşim olduğunu öğrenmiştim. Üstelik, babamın yanında bile görmeye dayanamadığım, sanki babamı elimden alıcakmış gibi hissettiğim, onları her yanyana gördüğümde parçalara ayrıldığım biri... Şimdiden bana acımaya başladınız demi? Ben babamın tek kızıydım, onu kimseyle paylaşamazdım, o bir tek benim kahramanımdı. Ama daha bitmedi sonra naptım o hayal kırıklığıyla gidip hastanenin çatısından atladım. Tanrı aşkına kim gidip hastanenin çatısından atlar ki? Durun, durun daha bitmedi!
İki senedir deli gibi aşık olduğum adam beni herkesin içinde rezil etti. Neyse bu konuyu kapatalım konuşmak istemiyorum.. İnanın siz bile sıkılırsınız . Ama aklıma katılan tek şey, Ne olursa olsun nefret etmem dediğim adamdan dün gece iğrendim.. Hiç bişey hissetmedim sadece iğrenme ve büyük bir hayal kırıklığı...
Şuan tek düşündüğüm şey ise nasıl hissedeceğimi, nasıl davranıcağımı, kime güveniceğimi bilmiyor olmam.. Ama tek emin olduğum şey bundan sonra aşkımdan gebersem de hiçbir erkeğe kolay kolay güvenmicek olmam...
Biliyorum içinizi fazla kararttım... Üzgünüm ama benim hayatımda bundan ibaret işte.. Büyük bir boşluğun içine düşmüş gibi hissediyorum kendimi.. Bağırıyorum, haykırıyorum ama kimse sesimi duymuyor. Öyle oturmuş elimi uzatmış ve beni bu boşluktan çıkarıcak birini bekliyordum. Kahramanımı bekliyordum...
.... O sırada yanımda bir beden hissettim. hala yüzüne bakmadığım kişi bana "Selam" dediğinde sesi çok tanıdık gelmişti. Sonunda kafamı çevirip bakmayı akıl ettiğimde bunun Aksel olduğunu gördüm. Bi dakka bi dakka Aksel mi?
"Aksel senin ne işin var burda ne işin var?" diye yüzüne karşı konuştuğumda o hiç istifini bozmadan "Güneşin doğuşunu izlemeye geldim Melis, bir sakıncası mı var?" diye ukalaca konuştuğunda, madem beni sinir etmek istiyor ben de onu ederim de mi? "Öyle mi? Şaşırdım" dediğimde "Neye şaşırdın?" diye yüzüme sorarcasına bakmıştı. "Bilmem senin gibi birinden beklemezdim" dediğimde çarpık bir şekilde gülümseyip "Daha şaşırıcağın çok şey olucak güzelim.. Bu arada ben nasıl biriymişim" dediğinde beklediğim cevap buydu diye düşünüp sırıttım ve "Kavgacı, kaba, kendini herkesten üstün gören, sürekli birilerine sataşan ve " diye devam edicektim ki "Bu kadar yeter anladım" deyip sözümü kesmişti. "He, bide ukala" dediğimde "Sende benden farklı değilsin" demişti.
Bu laf kavgasını uzayacağını düşündüğümden cevap vermeyip güneşin muhteşem ilk ışıklarının yüzüme vurmasıyla gözlerimi kapatıp gülümsedim...
Akselin "Nasıl oldun? Yani dün akşamdan sonra" demesiyle güneşle olan oynaşmama son verip "Gördüğün gibi hayat devam ediyor" diye ukalaca söylendiğimde o sadece sırıtmıştı.
Yarım saattir oturmuş hiç konuşmadan denizle bakışıyorduk.. Bu sessizlik bana iyi gelmişti. Konuşmasak bile sanki birbirimizin içinde kopan fırtınaları duyuyor gibi hissediyorum. Neden bu ukala şeyin bende değişik bi etki yarattığını hala anlamasam da sanırım birbirimize fazla benziyoruz diye düşündüm..
Sessizliği bozan taraf o olmuştu...
"Melis, sen bu hikayenin en masun parçasısın biliyor musun?" demesiyle ona döndüm. "Bu da ne demek şimdi" dediğimde sesim iyice kısılmıştı. "Melis, bak ben sadece seni uyarıyorum Etrafındaki insanlara dikkat et."
"Aksel ne demek istiyorsun açık konuş." diye çıkıştığımda Akselin birşeyler bildiğini ve sakladığını anlamıştım.
"Benden bu kadar gerisi sana kalmış. Sen sadece söylediklerimi aklından çıkarma." dediğinde iyice sinirlenmiştim.
"Neden sana güvenim? Belki bu da oyunlarından biri, Şimdi de Kereme bir oyun oynamak için beni kullanmadığını nerden bilim?" dediğimde kaşlarının çatıldığını ve çenesinin kasıldığını gördüm...
Aksel'in Ağzından :
Bu sözler üzerine iyice sinirlenmiştim. Benim tek derdim onu uyarmak ve daha çok üzülmesini engellemekken o bana neler söylüyordu. O sinirle ağzımdan dökülen kelimelerin sonradan farkına varmıştım. Ama artık çok geçti...
"Oyun ha! Oyun" diyip pis bi gülümseme atım ve devam ettim.
"Gözünü aç Melis gözünü! Asıl büyük oyunu ben değil onlar sana oynuyor!!...