Doğrusal cebire giriş dersi ve hocanın o sırada anlattıkları Ece'yi hiç mi hiç
ilgilendirmiyordu.O , aksine amfinin arkasında oturduğu için mutluydu çünkü bu sırada rahatça Can Yücel 'in şiirlerini okuyabiliyordu.Okuduğu ikinci el şiir kitabında, özellikle ondan önce okuyan veya okuyanların altını çizdiği yerleri pür dikkat inceliyordu. Bunu yapmak onun için bir nevi dedektifçilik oynamak gibiydi .Çünkü başka insanların hangi dize veya satırlardan etkilendiğini görmek ,onların neler hissettiklerini anlamaya çalışmak Ece'yi çok başka dünyalara götürüyordu . Eğer okuduğu kitap birinci el olsa belkide bazı yerleri hiç düşünmeden öylesine geçicekti ama böyle olunca titizlikle notlarını alıyor ,hayatta insanların çok farklı hikayeleri olduğunu düşünüyordu.
Şiir kitabını okurken bir anda gözleri altı çizilmiş dizeye takılıp kaldı.Sevmek Seviyorum Demek Değil,Yüreğinde Hissetmektir...
Ve Aşk Yanında Olanı Sevmek Değil,
Bazen Gelmeyecek Birini Beklemektir.
Can YücelEce bir anda bu satırları okur okumaz çok sık yaptığı hayallere daldı.Bu hayaller biraz değişik olabiliyordu.Bazen bi savaşın ortasında ,bazen Mısır da Kleopatra'nın tahtında oturuyor , ara sıra Paris'te aşık olduğu mösyö ile gezdiği oluyordu, bir müzikalde veya korsanların onu esir aldığı oluyordu.Bu kurduğu senaryoları ara sıra not ediyordu kim bilir belki bir gün tiyatro oyunu sergilenir veya beyaz perdeye uyarlanırdı... Mühendis olacağı yoktu bu gidişle .Hocanın şu an derste ne anlattığı konusunda hiç bir fikri yoktu.Zaten kalıcaktı büyük ihtimal . Bu durumu hiç umursamayan ,Ece Can Yücel'in bu dizesini okur okumaz ,sanki amfi bir anda bir saraya dönmüştü . Ve üzerindeki kot pantolon ve çoğu kızın pek de tercih etmeyeceği t-shirt bir saray elbisesine dönüşmüştü.
Çok eski çağlarda ailesi dönemin saygın ailelerindendi .Düzenlenen yemeklerde , balolarda kendisi hep göz kamaştırır,herkes onu pür dikkat incelerdi. Tam da ailesine yakışır hareket eder, davranışlarına dikkat ederdi. Etmek zorundaydı, yoksa ailesinin itibarı ne olurdu ? En yakın arkadaşı, kendisi ile hemen hemen aynı yaşlarda olan yardımcısıydı. Ona içini döker onunla konuşurdu ; yardımcı ise kasabalarındaki sevdiği genci ona anlatır, hayallerini paylaşırdı. Ece bu hikayeleri imrenerek dinlerdi. Kendisinin konumunda olmak isteyen belkide bir sürü insan vardı ama o mutlu değildi ki ... Yardımcısı gibi kalbinde birini hissetmek , sevmek istiyordu bunun kim olduğu ise onun için hiç önemli değildi. Zorlama hareketler , yapmacık gülümsemeler, dedikodular... Bunlardan kaçmak istiyordu. Tabi durum maalesef bu kadar kolay olmuyordu .Evlenme çağına gelmişti. Ailesine göre tabiki bu beyfendi , zengin saygın bir konumu olan ,aileye yakışır bir beyfendi olmalıydı . Ece'nin düşüncesinin ne olduğu pek bir önemi yoktu . O sarayının balkonunda çaresizce kurtarılmayı bekliyordu. Kim bilir Romeo'su şu an nerededir ? Beklemekten başka bir çaresi yoktu . Can Yücel 'in dediği gibi " Bazen gelmeyecek birini beklemektir "
Hocanın " Ders bitti arkadaşlar " demesiyle kot pantolonu tekrar üstündeydi. Oturduğu balkon tekrar amfideki eski sıraya dönüşmüştü. Sonunda dedi içinden ve telefonuna baktığında 2 cevapsız arama ve bir kaç mesaj vardı. Mesajlara baktı operatörden ve kampanya mesajları. Başka bir mesajı görmekten korkmuştu ki rahatladı şu an buna hazır değildi.Aramaların biri annesiydi .Büyük bir ihtimal akşam hastanede nöbete kalacağını söylemek için aramıştı.
Annesi işinde oldukça başarılı , kendisini tamamen işine adamış bir kalp cerrahıydı. Tek düşündüğü kariyerine daha da yıldızlar ekleme , daha da daha da.... Babası ise başka bir hastanede genel cerrahtı. Onun da annesinden pek bir farkı yoktu . Anne ve babası Ece küçükken boşanmışlardı .Çünkü 2 yüksek zekada beyin , bir evde çok iyi sonuçlar vermiyordu. Sürekli bir ego savaşı vardı, ben daha iyi bilirim , daha iyi yaparım ... Ece zamanında anne ve babasının birbirlerinin IQ değerlerine aşık olduklarını düşünüyordu . Şu anda da bu istemediği mühendislik fakültesinde olmasının sebebi ise , bu yüksek IQ seviyesinin ürünü olan kız ne yapabilirdi ki ?Diğer cevapsız arama ise yakın kız arkadaşı Dicle'ydi. Dicle'nin aradığını görür görmez ona, bugün onunla alışverişe çıkacağı için söz verdiği aklına geldi. Hiç gitmek istemiyordu , pek keyfi yoktu nerden çıkmıştı bu şimdi ? 2 haftada 3 kere Dicle'ye ders çalışmam lazım , kulüp toplantısı var , babama gideceğim gibi yalanlar attığı için artık sanırım başka bir yalan uyduramazdı. Dicle'yi de anlıyordu çünkü Dicle kendisinin büyük bir depresyonda olduğunu düşünüyordu.Yani evet son zamanlarda içine biraz kapanmıştı. Partilere pek gitmiyor buluşmaları ektiği doğruydu. Dicle kendisini 30 kere daha aramadan ( yapmışlığı vardı ) aradı
- Sonunda Ece !
-Selam ee şey ...
- Şey falan yok okul çıkışındayım bekliyorum çabuk ol !
- Delisin
- Bunu bir iltifat olarak kabul ediyorum umarım üzerinde o saçma tshirtlerinden biri yoktur
- .....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Tutam Hayal Bir Tutam Gerçek
ChickLitEce' nin iç dünyasında neler olmuyor ki ? Kendisini sanata adamış bir kız olan Ece kendisini neyin ortasında bulacağını kim bilir ?