Hira'dan Yükselen Nur / ÂN KKTC

155 4 0
                                    


Bismillahirrahmanirrahim

Ebrehe olayı hakkında:

''Gagalarında ve pençelerinde taşıdıkları taşları bıraktıklarında, isabet alanlar yenilmiş ekin yaprakları gibi delik deşik oluvermişti. Orada ölenler, ölmüştü. Kalanlar ise geriye kaçarken yolda helâk olmuştu.'' (syf. 6)

Allah'ın evini yıkma düşüncesinin cezası zahirde yok edilmek, ahirde ise cehennem çukurlarıdır.

Peygamberimizin (s.a.v.) doğumu sırasında gerçekleşen mucizeler hakkında:

"Hakikat şuydu; Kisra'nın sarayı değil, zamanın iki süper gücü olan İran ve Bizans'ın saltanatıydı, zulüm ve azgınlıklarıydı. Sönen ateş, Mecusilerin tapmakta oldukları bin yıllık ateş değil; tüm dünyadaki küfür ve inkâr ateşiydi. Kuruyan şey, Save gölü değil; putperestliğin ve şirkin sapkınlığıydı." (syf. 7)

Yani onlar sadece birer sembolden ibaretti. Üstat Bediüzzaman, "Çok âdi perdeler içinde mühim işaretler verilir, ehli anlar." diyor. Nitekim öyle oldu da. Bazı Yahudiler ve Hristiyanlar bu işaretleri anladılar, vaveyla ettiler.

"Beni Sa'd kadınları, süt çocukları almak için Mekke'de. Sütanneler, emzirme parasını bolca almak için zengin aileler arıyordu. Resulullah (s.a.v.) yetimdi. Henüz doğmadan, babası Abdullah vefat etmişti. Sütannelere önerildiği halde O'nu almaya yanaşmıyorlardı. 'Babası olmayınca annesi bize ne verebilir ki?' diyorlardı." (syf. 8)

Yetim olduğu için kimse O'nu almamış, Halime annemiz de başka bir bebek bulamadığı için Peygamberimizi almıştı. "Ancak bunu bulabildim." diyerek gelmişti kocasının yanına. Hâlbuki kucağında Kâinatın Efendisi'ni taşıdığını nereden bilsin?..

Peygamberimiz (s.a.v.) gittiği yeri bereketlendirmişti, Halime annemizin evinde akmayan dere akmıştı. O (s.a.v.); yağmura, ekine ve besiye bereket kaynağı olmuştu.

Daha sonra küçük Muhammed'in (s.a.v.) kabini yarıp yıkayan birileri olduğu söylentileri etrafta dolaşmaya başlayınca, Halime annemizin eşi bu durumdan korkmuş ve çocuğun ailesine teslim edilmesi gerektiğini beyan etmişti.

Efendimiz (s.a.v.) 6 yaşındayken annesi Âmine ve dadısı Ümmü Eymen ile Medine'de, dayılarının yanında babasının mezarını ziyaret etmişti. Mekke'ye dönüşte, Ebva köyünde Annesi rahatsızlanmıştı ve ölmeden önce "Her yeni, eskir; her canlı ölür. Ben de öleceğim, fakat gam yemem. Temiz bir çocuk doğurdum. Dünyada büyük bir hayır bırakıyorum." demişti.

Annesi ölünce dadısı Ümmü Eymen, Peygamberimizi (s.a.v.) dedesi Abdulmuttalib'e teslim etmişti. Kısa bir süre sonra dedesi de ölünce O'na amcası bakmaya başlamıştı.

Peygamberimiz (s.a.v.) küçük yaşta önce babasını, daha sonra da annesi ve dedesini kaybetmişti.

"İleride yükleneceği ağır bir Risâlet vazifesi vardı. Ona şimdiden hazırlanılması gerekiyordu. Tevekkülün zirvesinde en güç musibetlere göğüs gerebilecek yapıda yetişmeliydi.'' (syf, 9)

Rahip Bahira olayı hakkında:

Ebu Talip ticaret için Şam'a gidiyordu. Resulullah (s.a.v.) 12 yaşlarındaydı. Amcasına "Beni burada mı bırakacaksın?" deyiverince, amcası O'nu yanından hiç ayırmayacağına dair söz vermişti.

Mübarek Şam topraklarından Busra'da konaklamak için durduklarında, Rahip Bahira kervanın üzerindeki bulutu fark etmişti. Daha sonra ne olduğunu anlayabilmek için kervanı yemeğe davet etmişti. Hâlbuki böyle şeyler hiç âdeti değildi. Bu yüzden herkes çok şaşırmıştı. Kervan, Peygamberimizi (s.a.v.) bineklere bakması için bırakıp yemeğe gitmişti. Rahip Bahira yemeğe gelenleri tek tek kontrol etti fakat aradığını bulamayınca "Başka kimse kaldı mı?" diye sormuştu. Kervandakiler Peygamberimizin (s.a.v.) olduğunu söylemişlerdi. Rahip O'nu da çağırtmıştı. Görür görmez O (s.a.v.) olduğunu anladı ve Ebu Talib'e Yahudilere karşı Peygamberimizi korumasını, O'nu Mekke'ye geri götürmesini söylemişti.

Düşünsenize. Karşınızda Resulullah (s.a.v.). Birden önünüze çıkmış. Yavaş yavaş sizin olduğunuz yöne doğru geliyor. Ve siz O (s.a.v.) olduğunu anlıyorsunuz. Muhteşem bir duygu. Evet, o bir rahipti. Ama kitabında yazanı iyi biliyordu. Mesela buna örnek olarak Mehdi (a.s)'ı da verebiliriz. Onunla ilgili işaretler var elimizde. Veya İsa (a.s)...

Kitabın bu kısmına kadar, Peygamberimizin (s.a.v.) nübüvvetlik görevini öğrenmeden önceki hayatı ile ilgili kısa bilgiler verilmiş, O'nun mucizeleriyle ilgili birkaç şey anlatılmış. Buradan sonra yazar, Peygamberimize (s.a.v.) Hira mağarasında gelen ilk emir ''İkra!'' ile başlayıp Mekke'nin Fethine kadar olan dönemde daveti, hicreti ve savaşları anlatmış.

Genel olarak kitapla ilgili söyleyebileceklerimiz:

Üslup açısından basit kalmış bir kitap ve çok fazla yazım hatası bulunuyor.

Yazarın sahabeler hakkında kurduğu birkaç cümle, çok göze batıyor. Niyeti iyi olsa da edebe uygun olmayan cümleler kurduğunu düşündük.

96 sayfalık ince bir kitap. Diğer siyer kitaplarına nazaran farklı konular üzerinde yoğunlaşılmış. Savaşlarla ilgili bölümler üzerinde daha çok durulmuş.

Genel olarak çok faydalı olmayan fakat bir oturuşta rahatça okunabilecek bir kitap.

Velhamdulilahi Rabbil Alemin  .

Mayıs Ayı Tahlil Notları - 2017Where stories live. Discover now