1.Bölüm: Klasik Karşılaşma

22 5 2
                                    

Bu harika ötesi kapağı yapan yarimnamka ya çok teşekkür ediyorum. Ramazan ayında çok mutlu etti beni. Seni seviyorum 😘

1. Bölüm: Klasik Karşılaşma✓

Klasik karşılaşmalar hikâyelerde olurdu. Birbirleriyle çarpışır defterler yere düşer ve beraber defterleri toplarlarken elleri birbirine değerdi. Sonra kız oğlanı veya oğlan kızı beğenir ve birbirinden hoşlanırlardı. Birbirlerini takip edip aşık olunca açılırlardı. Sonra sevgili olup sonsuza dek mutlu bir şekilde bir yastığa baş koyarlardı.

Evet benim hikayemde böyle başladı. Defterler yere düştü. Kulaklarımıza dolan sesle birlikte kalp atışlarımız da hızlandı. Nefesler birbirine girip birleşerek üniversitenin bahçesinde  dans ederek buhar olup başkalarına nefes oldular.

***

"Hocam.. hocam bir dakika, hocam!"

"Evladım geç getirdin. Kabul etmiyorum."

"Hocam iki dakikanın lafını yapmayın ya lütfen." şuan ne mi yapıyordum? 55 yaşındaki en sevdiğim(!) hocamın peşinden koşuyordum. Niye mi? Ödevi sadece 2 dakika geç getirdim diye. Sadece 2 dakika.

"Evladım ben bekçi değilim. Lara ne zaman getirecek diye seni bekleyecek değilim!"

"Hocam Allah aşkına ya! Trafik vardı ne yapabilirim?"

"Orası senin bileceğin iş." dedi ellerini havaya kaldırıp dudaklarını büzerek. Yarabbim sen bana sabır ver!

"Tamam hocam." şuan çok sinirliydim. Ben trafik var diye otobüsten inip yarım saat boyunca okula koştum sırf şu aptal ama çok önemli bir ödevi vermek için. Ne yapacağım ki ben şimdi? Offff.

Sinirden zemine ayaklarımla sert sert basarak bahçeye doğru yürüyordum. Kapıdan çıktım ve sağa döndüm. Dönmez olaydım. Başıma taş düşseydi de bayılsaydım şuraya. Allah'ım niye aksilikler beni buluyor? Neden?

Karşımda benden yaklaşık yirmi santim uzun olan ve dekanın oğlu duruyordu. Evet doğru dekanın oğlu.

Ve ne oldu? Elindeki kahve hem ödevime hem de üstüme döküldü. Üstümdeki elbiseyi hava sıcak olduğu için ince bir şey tercih etmiştim. Tercih etmez olaymışım. Şimdi içimdeki pembe puantiyeli sütyenim görünüyordu.

Ve şuan yanıyorum.

"Hüf, hüf, hüf yanıyorum yanıyorum." ellerimi aşağı yukarı sallayarak kendimi serinletmeye çalışırken elimdeki defterlerde yere düştü.  Ve ödevimin hazin sonu.

"Dur, bir dakika. Ne yapsak ki acaba?"
çok rahat konuşması benim daha da yanmama sebep oluyordu.

"Ya, git kantinden su al."

"Mantıklı." arkasına dönerek kantine yürümeye başladı. Yürüyor ya baya bildiğin yürüyor.

15 Dakika sonra

"Geldim."

Gelmiş. Baya gelmiş yani. 15 dakika sonra, benim cildim burda kıpkırmızıyken anca su getirmiş.

"Ba beyli bala bula bumburleyli bap bup getirseydin iyidi."

Bana öyle bir baktı ki "Bu sıcaklık senin beynine de mi işledi?" dermişçesine.

Ben de göz devirdikten sonra elin de ki şişeyi aldım hışımla.

"Gel sana yardımcı olacak birşey biliyorum." Elini bileğime götürdü ve çekiştirmeye başladı. İlk önce sağa döndük. İçimden bir ses türkü söylemeye başlamıştı bile.

Olabilir miydik?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin