2 ♡

18 3 0
                                    

Mert'in ailesinin herhangi bir mafya olacağı düşüncesini ve bu paranın nerden geldiğini hala çözebilmiş değildim ama aklımdaki bu fikirlere de bir anlam veremiyordum.

Bu nasıl bir evdi böyle? Pardon ev demişim, saray yavrusu? Abarttım tamam, villa yavrusu. Evet, kesinlikle böyleydi.

İçeri girdiğimizde bizi bekleyen Mert'le karşılaştık. Selam verip boş bir bar masasının önünde durduktan sonra etrafı süzmeye başladım.

Gerçekten tabir edemediğim şekilde 'boş' insan sürüsü kaynıyordu. Yani neden sevgilinle yiyişmek için bir partiyi tercih edersin ki?

İçimden yaptığım surat büzme şeklinin dıştan yaptığımı hissetmeyince aniden yanaklarımdan sıkıldım ve acıyla inledim.

"Ah!" Yanaklarımı tutarak acının hafiflemesini sağlamaya çalıştım. "Gerizekalı mısın kızım sen?" İrem'e öldürücü bakışlar attıktan sonra göz devirdim.

"İçinden çiftlerin neden burada yiyiştiklerini kendine sorup iğrenici yüz ifadesiyle dışarıya yansıttın. Haksız mıyım maviş?"

Kesinlikle beni çok iyi tanıyordu.

"Yani olabilir. Belki biraz." Gözlerine bakmamaya özen gösterdim.

Birden müzik değişti ve, Stanga-Remix çalındı. Bu şarkı güzeldi ve tam olarak buraya uyum sağlamıştı.

Delice eğlenen çiftlere baktıkça kusasım geliyordu ve ben bu isteği geri tepmek için kendimle cebelleşiyordum.

Biraz sonra Mert ve İrem'de sahneye çıktıklarında dans etmeye başlamışlardı. Masada bir kaç tane içki bardağı vardı. Daha önce hiç alkol almamıştım diyemem ama bu bir kereye mahsustu ve sadece yılbaşında sadece 3 yudum almıştım.

Sarhoş olursam neler olacağını bilmiyordum. O yüzden hiç vakit kaybetmeden denemeye karar verdim.

Denemekten ne zarar gelebilirdi ki?

Tekiladan bir shot attım ve ağzıma limonu alıp elime koyduğum tuzu yaladım. Şimdiden o içimdeki fırtınayı hissediyordum bile.

Bir kez daha shot attım,

Ve bir kez daha.

Kaç tane içtiğimi bilmeden kendimi bir yere atmak isterken buldum. "Çekil, çekil." Diyerek insanları itip banyoyu bulma arayışına girdim. Ama önüme kimin geldiğini, nereye vurduğumu bilmeden insanları itiyordum.

Bir kaç adım daha attıktan sonra bir şeye çarptım ve arkamdaki duvara kafamı vurdum. Zaten yerinde değildi, görüntüler iyice gidiyordu.

Kafamın acısı daha yeni geldiğinde elimde tuttum ve gözlerimi kapattım.

"Dur, bir de ben bakayım." Diyen kişiye baktım ama seçemiyordum kim olduğunu.

"Naber?" Dedim suratına bakarak. Afallamış gibi gözüküyordu ama hemen sonra gülümsedi. Yanağında kocaman bir gamze vardı.

Pardon sanırım o bir tünel çukuru.

Harika bir benzetme(!)

"Sen sarhoşsun." Hala gülümsüyordu. "Bunu anlamış olman çok güzel. Nerden anladın seni yetenekli çocuk?"

Dilimin ne söylediğiyle uzaktan yakından alakam yoktu. Kontrol elimden gitmişti ve ben sadece beden olarak vardım.

"Gel buraya." Dedi ve son olarak bacaklarımda ve sırtımda bir el hissettim.

Yukarı doğru yükseliyordum. Birden ölüm korkusu geldiğinde yanımdaki kişinin kim olduğunu umursamayarak ona sarıldım.

"Bana yardım et galiba ölüyorum." Kahkaha sesi duydum ama aldırmadan boğazına daha çok yapıştım.

"Ölüyorum diyorum, sen bir de gülüyor musun?"

"Seni sadece kucağıma aldım, ölmüyorsun." Gülmesini kesmiş bana bakıyordu. Bir kaç dakika suratına baktıktan sonra konuştum. "He iyi bari. Ölseydim sıkıntı."

Dişlerini dudaklarına bastırarak gülmesini engelliyordu. Bu haline takılmadım.

Beni bir odaya getirmişti. Büyük ve rahat bir yatağa değdiğimde gözlerimi kapatma hissiyle doldum. Yavaş yavaş uykuya kendimi teslim ettiğimde en son hatırladığım, siyah gözlerinin ne kadar belirgin olup o halde bile tek odak noktamın onun gözleri olmasıydı.

Gözlerim kapalı duyduğum tek şey ise ona ait olduğunu düşündüğüm sesti.

"İyi geceler, değişik."

Kafamın içinde bir sesler yankılanıyordu ama başımın ağrısıyla birleştikçe hiçte iyi olmuyordu. Gözlerimi hafifçe açmaya çalıştım ve yatıyor olduğumu fark ettim.

"Sanırım kendine geliyor." İrem sandığım kişinin sesiyle gözlerimi açtım. Yanıbaşımda elleriyle yanaklarımı tutan İrem, onun arkasında Mert ve yanında da tanımadığım bir çocuk vardı.

"Sanırım içkiyi fazla kaçırdım daha sonra bayıldım ve o yüzden burada yatıyorum değil mi?" Kaşlarımı kaldırıp İrem'e baktım.

Klasik, 'ne oldu bana?' triplerine girmeme hiçte gerek yoktu. O ana kadar herşeyi hatırlıyordum.

İç sesim ve ben bu sefer aynı fikirde olduğumuzdan dolayı karşılıklı göz devirdik.

"En azından zeki." Dedi tanımadığım çocuk ellerini göğsünde birleştirirken.

Ona da içimden dil çıkardım ama bunu gördüğünü sanmıyorum.

"Evet ve neden bu kadar içtiğini sormadan edemeyeceğim?" Yüzüne kondurduğu salak bir ifadeyle bana bakmaya başlayınca gülmemi engelleyemedim.

"Denemiş olmak için." Dedim gülümseyerek ve ellerimi zorda olsa iki yana kaldırdım.

"Canını okurdum ama, annemler tatile gidiyor ve sizde kalıyorum. Birlikte olacağımız için buna bolca vaktim olacak." Yanağıma sulu bir öpücük kondurdu ve ona iğrenici bakışlar attım.

"Birdahaki sefere şarap dene, tecrübesizliğine veriyorum baldız. Tekilayla başlanmaz." Deyip yanıma gelip saçlarımı karıştırdı Mert. Onun bu hareketine gülümseyip doğruldum ve o adını bilmediğim çocukla göz göze geldim.

Bir kaç saniye bakıştıktan sonra 'hayırdır' temalı bir bakış gönderdim.

Çocuk aynı ifadeyle bana bakmaya devam edince sinirlerim bozulmuştu.

Gözlerinin güzelliğinden bahsedemeyeceğim.

İçimden çığlık atarak kendime 'salak' demeyide ihmal etmeyerek dışarı çıktım. Parti çoktan bitmiş olmalı ki, hava aydınlanmıştı ama sabahın erken saatleriydi.

İrem'le birlikte bizim eve gitmek üzere taksi çağıracaktık. Ancak Mert bizi Doruk'un bırakabileceğini söyleyip taksiyle göndermemişti. Mert'in evde kalıp parti kalıntılarıyla uğraşması gerekiyordu.

Evet adı, Doruk'muş.

Buna takılmayıp arabaya bindim ve neredeyse yarım saate eve gelmiştik.

Çok yorgun olduğumdan hızlıca yatağıma gidip üzerine atladım. Bu duyguyu seviyordum.

MAVİ KUĞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin