Ah Kelepce|4

189 40 353
                                    

  Hızla İnstagram'a girerken takip istekleri kısmını açtım. Gördüğüm isimle telefonumun ellerimden kayıp banka düşmesi bir olmuştu! 

"Baba!" derken gözümden bir damla yaş daha kayıp gitmişti. Şaka gibi bir şeydi. Telefonumu yerden alırken sayfadan çıkıp tekrar girdim, defalarca yeniledim sayfayı. Bu gerçek olamazdı, böyle bir şeyin olması imkansızdı.

Erdem BAYRAKTAR yazısının üzerinde gezdirdim elimi uzun süre. Babamın gülümseyen resmine baktım. Hızla profile girmemle gördüğüm manzara içimde bir şeylerin kopmasına neden olmuştu. Ailecek ne kadar fotoğrafımız varsa hepsi sayfada uzanıp gidiyordu, çoğu benim bile kaybettiğim, senelerdir göremediğim fotoğraflardı. Göz yaşlarımla ıslanan telefona bakarken son resmin üzerine tıklayıp açılmasını bekledim. Son kez denize gittiğimizde annemin çektiği fotoğraftı bu.

Babam beni omzuna almış, yavaş yavaş suyun içine gidiyordu. Çok azda olsa ürkek bakmıştım o gün kameraya. Resmin altındaki yazıyı görmemle yaşlar göz kapaklarıma hücum etmeye başlamıştı.

"Seni çok seviyorum Pamuk." İlk kez insanların içinde ağlamaktan kaçmadım. Avazım çıktığı kadar ağladım o sahil bankında. Hıçkırıklarımın biri kesilmeden bir yenisi ekleniyordu.

Babam bana küçükken hep Pamuk derdi. Ona bunun nedenini sorduğumda beni kucağına alıp etrafında döndürürken "Pamuklar yumuşaktır. En ufak rüzgarla bile uçabilir. Havada usul usul süzülürler fakat bazen şiddetli rüzgarlarda oradan oraya savrulurlar. Tüm bunlara rağmen yere düşerken hiç zarar görmezler." Beni yere bırakırken konuşmasına devam ediyordu.

"Sende bir pamuk gibi ol güzel kızım. Yumuşak ol, insanlara iyi davran. Küçük şeylerle mutlu olmayı bil. Bir gün çok kırılsan bile sonrasında hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam et."

Söyledikleriyle kocaman bir gülümseme yerleşmişti yüzüme. "Söz veriyorum babacığım, ileride en güzel pamuk ben olacağım."

Ama ben verdiğim sözü tutamamıştım. Onlar benden gidince, hiçbir şey olmamış gibi yoluma devam edememiştim.

Sahildeki insanlara aldırış etmeden ayağa kalkıp denizin dibine kadar geldim.

"Pamuk'un verdiği sözleri tutamadı baba. Pamuk'un gidişinin ardından hoyrat rüzgarlarda savruldu. Tüyleri koptu onun, üzerine tonlarca yük yüklendi. Pamuk'un artık usul usul süzülemiyor havada baba."

Dizlerimin üzerine çökerken giderek çılgınlaşan denize baktım. Dalgalar daha sert çarpmaya başlamıştı kıyıya.

"Artık dayanamıyorum baba. Bununla başa çıkamıyorum. Mutluymuş gibi yapmaktan, yalan yere gülümsemekten çok yoruldum. Yeniden geçmişe dönemez miyiz baba? Sen hiç gitmemiş olsan, annem hala yanımda olsa. Sen yine beni dizlerine yatırıp saçlarımla oynasan, benimle dalga geçsen, bana öğütler versen, bana bir masal anlatsan olmaz mı baba?"

Omzuma değen bir el hissettiğimde hızla arkamı dönmüştüm. Karşımda benim yaşlarımda bir genç duruyordu. Gözlerine baktığımda hafif buğulu olduğunu fark ettim. Omzundaki eli saçlarıma değerken "Baban kadar güzel anlatamayacağıma eminim ama istersen ben sana bir masal anlatabilirim." dediğinde hayatımda hiç yapmayacağım bir şey yapmıştım.

Başımı omzuna yaslarken o deniz kenarında öyle durmuştuk. O bana bir masal anlatmıştı, bense sadece ağlamıştım. Orada kaç saat geçti bilmiyorum. Etraftan insanlar gelip geçiyor, şaşkın gözlerle bizi izliyorlardı. Bu benim umrumda değildi, onun da pek umrundaymış gibi durmuyordu.

"Ve masal mutlu sonla biter," derken ellerini saçımdan çekip benden biraz uzaklaşmıştı. Hiç tanımadığım bir yabancının omzunda saatlerce ağlamıştım ve onun yaptığı tek şey beni rahatlatmak olmuştu.

AH KELEPCE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin