Bölüm-2

66 8 1
                                    

10 Yıl Sonra...                        11.04.2008

Sağa sola koşturanlar, saklanbaç oynuyanlar ve maç yapan çocuklar... hepsi çok mutlu görünüyor halbuki onlar da benim gibi annesini ve babası olmayan çocuklar. Garip bir his anlatamayacağım bir durum.

Her sene olduğu gibi bahçenin ortasında duran görkemli meşe ağacının tepesine çıkmış sokakta annesi ve babasıyla gezinen çocukları izliyordum.

Bana annemin beni dünyaya getirirken öldüğünü babamın sa çoook önceden bir uçak kazasında öldüğü söylenmişti yani anlayacağınız dünyaya 2-0 yenik başlamıştım.

Hayatta yanlız olmak cidden çok zor bir durum özellikle de o gün doğum gününüz ise. Yeni bir yaşınıza yanlız giriyorsunuz, kimseniz olmadan...

Ben düşüncelere dalmışken Aşşağıdan yetimhanenin hademesi Mustafa abi bağırdı
- YAĞIZ! BEN SANA KAÇ DEFA DIYECEGIM SU AĞACA ÇIKMA DIYE. IN ÇABUK AŞAĞI IT HERIF. LEYLA HANIM SENI GÖRMEK ISTIYOR.

Ses etmedim, etmeme de gerek kalmamıştı lafını bitirir bitirmez çoktan gitmişti. Leyla hanım yetimhanenin müdüresi idi. Mustafa abi, abi dediğime bakmayın siz ilk zamanlar döverek abi dedirtmişti müdüre Leyla hanım sinirini Mustafa abiden çıkarırken oda gelip bizden çıkarırdı. Ama bir gün gelecek yaptıklarını bir bir hesabını soracaktım kendime söz vermiştim.

Bana attığı ilk dayağını unutamiyorum. Koşarken yanlışlıkla masasına çarpmıştım o gün benim için ölüm ile ilk karşılaşmam diyebilirim iki gün boyunca ne yemek ne de bir damla su vermeden dayak atmıştı. Bu zaman zarfın da da  Müdüre hanima yetimhaneden kaçtığımı söylemiş. Ordan hiç çıkamayacağımı düşünürken sarı saçları beline kadar inen teni güneş kadar beyaz olan bir kız adeta güneş gibi doğdu o kız Esra idi belki de yetimhanede ki tek arkadaşım diyebilirim ve o kız beni ordan kurtarmıştı.

Ağaçtan yavaş ve sakince inip ağır adımlarla müdüre hanımın odasına gitmeye başladım Leyla hanim çok nadir bizi yanına çağırır onda da azarlar odamıza gönderirdi.

Kapının önünde iki saniye durdum derin bir nefes alıp kapıyı tıklattım
- İçeri gel evladım.

"Evladım." Bu kadının kafasına sabah meteor düşmüş olmalı yoksa imkansız bu sözleri Leyla Hanımdan duymak.

Kapıyı yavaşça açıp kafamı içeri uzattım
- Girebilirmiyim Leyla hanım.

Leyla hanım içeri girmemi ister gibi elini hareket ettirdi. İçeri girer girmez o ağır parfüm kokusu resmen burunuma hücum etti. Leyla hanımın karşısında ki koltuğa oturmuş adamı sonradan fark etmiştim nereden baksak en az elli yaşında kır saçlı uzun boylu ve temiz giyinimli bir kişi idi. Yetkili bir kişi olması gerek ki Leyla hanım adeta değişim geçirmişti. Konuşması güzelleşmiş kendine çeki düzen vermişti. Ben odaya girer girmez kır saçlı adamın yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Ufak bir tebessüm ile karşılık verdim.

Leyla hanım sanki acelesi varmış gibi başladı konuşmaya
- Gel bakalım Yağız. Seni Prof.doç.dr Sinan Gümüş bey ile tanıştırıyım.

Düşündüğüm gibi önemli birisi idi ama benimle ne alakası vardı?

Başımı ufakça sallayıp kendimce 'Merhaba' dedim. Leyla hanim sözüne devam etti
- ve bu bey seni evlat edinmek istiyor nedenini bende pek anlamadım ama yinede seninde fikrini almak istedik.

Bu anın bir gün geleceğini biliyordum ama doğum günümde olacağını hiç düşünmemiştim. Bir Leyla hanıma bir de adının Sinan olduğunu öğrendiğim adama bakıyordum. Neden dir bilmiyorum ama o adama kanım ısınmıştı. Belki de yüzünden hiç düşürmedigi gülüşü yüzünden dir. Ufak bir iç çekip
- Siz nasıl uygun görürseniz Leyla hanım.

Dedim. Nede olsa kaç yıl sonra ilk defa bir kişi beni evlat edinmek istiyordu.

Sinan bey tam yanımda idi ve benim sözlerimden sonra yüzünde ki gülümseme iyice büyümüş ve cok memnun olmuş görünüyor du.

Leyla hanım beni eşyalarımı toplamam için odama gönderdi. Az da olsa buradan kurtulduğum için sevinmiyor değildim. Mustafa abi de benimle beraber gelip sözde yardım edecekti.

Camın önüne geçti, sigarasını yaktı ve gözlerini bana dikti
- Bir an senden hiç kurtulamayacağım sandım piç kurusu.

Beni sinirlendirmek hoşuna gidiyordu, birsey yaptığım zaman eline beni dövmesi için koz vermiş olacaktım o yüzden hiç duymamış gibi yapıp eşyalarımı toplamaya devam ettim. Leyla hanim Sinan bey ile yetimhanenin çıkış kapısında bizi bekliyor du.

-YAĞIZ!

Bu ince ses. Hızla arkamı döndüm ve merdivenlerden gözleri aglamaktan şişmiş altın sarısı saçları birbirine girmiş halde koşarak aşağı inen esranın sesi idi.

Koşarak yanıma geldi ve tüm gücü ile öyle bir sarıldı ki o an zaman yavaşlamış her şey gözüme daha güzel gelmeye başlamıştı.

Geri çekildik elinde kırmızı renkli bir kağıt ile bana bakıyordu.
- Doğum günün kutlu olsun Yağız , bizleri hic unutma olur mu.

Dedi. Icimde tarif edemeyeceğim duygular doğdu bir anda.
- Sizleri asla unutmam.

Diyerek verdiği kâğıtı cebime koydum. Kimsenin görmemesi için de elimden geleni yaptım.

Koşarak Leyla hanımın yanına gittim beraber dışarı çıktık. Leyla hanım
- Hayatta bol şans küçük adam. Umarım hersey gönlünce olur.

Yüzünde sahte olduğu her halinden belli olan gülümseme takınarak beni Sinan beyin yanına itti.

Artık ordan ayrılmıştım, özgürlük.

Kapının önünde siyah renk son model bir araba görünce adeta şok oldum. Itiraf edeyim ben daha çok külüstür, toz içinde bir araba bekliyordum. Sinan bey şaşırdığımı anlamış olacak ki arabaya binmeden ufak bir kahkaha atıp
- Yoksa yetimhaneye gerimi dönmek istersin ufaklık.

Sözünü bitirir bitirmez hemen kapıyı açıp arabaya bindim. Sinan bey halen gülüyor du.

Uzun süren yolculuk canımı sıkmıştı Sinan beye dönüp
- Sormam da bir sakınca yoksa siz nerede oturuyorsunuz acaba.

- Eve gitmiyoruz ufaklık, biraz daha beklemek zorundasın.

Biraz şaşırmış halde
- Peki nereye gidiyoruz efendim.

- Bak şimdiden anlaşalım, biliyorum hemen bana baba demiyecegini ama en azından 'sizi' yada 'efendimi' kullanma beni amcan olarak görebilirsin.

- Amca mi?

- Neden olmasın ki amca baba yarısı değil mi.

Halen gülmeye devam ediyordu, ne yalan söyleyeyim kıskandım adamı, her şeye gülebiliyor du.

- Peki "Amca" nereye gidiyoruz?

- Insan on yaşına bir kez girer öyle değil mi Yağız.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Devam edecek...

DövüşçüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin