Güzel bir cumartesi sabahıydı, saat 09:45'e kurulu olan çalar saatinin sesiyle uyanan Rüzgar Bey her sabah yaptığı gibi uyandıktan sonra bir süre yatağından çıkmadan öylece tavanı izledi. Yataktan kalktiktan sonra alt kata mutfağa indi kahvesini koydu dilimlenmiş ekmeklerinin arasına hardalını sürdü. Önce hardallı ekmeğini yedi o sırada ısınan kahvesini kahverengi kupasına koydu ve balkondan denizi izledi. Kahvesi bittikten sonra hazırlandı ve maraton hayatının bu günlük ayrılmış kısmı için ilk adımlarını attı.
Metroya yetişmek için acele eden rüzgar yolda tesadüfen gördüğü bir çiçekçiye girdi. Bir demet sarı papatya yaptırdı. Ve koşar adımlarla metroya yetişme yarışına devam etti, son anda yetiştiği metroya bindi. Her zaman olduğu gibi oturacak bir yer yoktu. Tutunacak bir yer aradı, buldugu ilk yere tutundu. Rüzgar hayattan o kadar kopmuştu ki yanında ona hayranlıkla bakan kadını bile farketmiyordu. Ama o kadın hiçbir işi olmadığı halde sadece bir kere tesadüfen o saatte o metroda karşılaştıkları için 3 aydır her gün aynı saatte o metroya biniyordu. Daha adını bile bilmediği bir adam için fazlaydı belki bu, varlığını bile farketmeyen Rüzgar için çok daha fazlaydı. Rüzgar ineceği durağa gelmişti. Aylardır aynı metroda yanyana gittiği Hayal Hanımı o gün farketmişti.
"Günaydın" diyip devam etti yoluna. Neden günaydın dediğini bilmiyordu rüzgar o an içinden onu yapmak gelmişti. Içinden gelenleri yapmayı severdi rüzgar.
Rüzgar için sıradan bir günaydın dı ama Hayal için bir günaydın dan çok daha fazlasıydı.
Eli ayağına dolaşarak oda "Günaydın" demişti kısık bir sesle Rüzgar'a.
Rüzgar çalışmakta olduğu şirketten içeri girerken çok neşeliydi. Herkese gülümseyerek günaydın dedikten sonra odasına geçti.
Şirkettekiler rüzgarın hayatında kimse olmadığını biliyordu ama elindeki papatya demetine takılmıştı gözleri.
Kendi aralarında ufak bir dedikodunun sonunda rüzgarın yakın arkadaşı Ege'nin duymasıyla son bulmuştu yapılan dedikodular.
Ege rüzgarın odasına girdi masanın üstündeki papatyalari gördüğünde konuşulanları şimdi anlamıştı.
Günaydın bile demeden "Oo Rüzgar Bey sarı papatya ha zevkli kızmış." Dedi alaycı bir tavırla ve ekledi "bizi ne zaman yakıştırmayı düşünüyorsun?".
Rüzgar gülerek karşılık verdi. "Tabiki hiçbir zaman".