Genç kız alnına düşen saçları sinirle soluyarak kulağının arkasına doğru atarak bağırmaya devam ediyordu. "Sizin iğrenç zevkleriniz yüzünden susmayacağız!" Sabahtan beri büyük bir toplulukla caddenin ortasında bağırıyordu yılmadan. Ne diye yılacaktı ki zaten? O da bir kadındı. Aklına geldikçe sinirlerine hakim olamıyordu. Üç gün önce, bir gece yarısı mekandan dışarı çıkan genç kadına taciz etmeye kalkmıştı kadının eski sevgilisi. Kadın da kendini korumak amacıyla savunmaya geçmiş ama olacakları hesaba katmadan arabayı adamın üstüne sürerek adamı ağır yaralamıştı. Suçlu kadın gibi gözüküyordu ama değildi. "Değil işte, kendini korumaya çalıştı o! Ya tecavüz etseydi o adam ona?" Diye düşündü Hilal. Bu ülkede sahiden kadın olmak zor işti. Bir kesimin savunma aracı ise "Kadının gecenin üçünde orada ne işi vardı?" Lafıydı. Bunlar aklına geldikçe sinirden aklını yitirecek gibi oluyordu genç kız. Ama bir umudu vardı bu mevzuyla ilgili. Olay mahkemeye taşınmıştı. İnanıyordu, kadın kazanacaktı bu davayı. Karşı tarafı savunan avukat olmaz diye düşünmüştü iki gün boyunca. Ta ki bugüne kadar. Burda toplanma sebepleri de tam bu yüzdendi aslında. Nasıl olur da aklı başında bir hukukçu o adamı savunurdu? O da mı "Kadın başına ne yapıyordu oralarda?" Diyecekti hakime? O avukatı görse üstünü başını parçalayacağından hiç şüphesi yoktu Hilal'in. Böylelerinden kurtulmalıydı bu ülke. Bu ülkenin gerçek adalet anlayışına sahip insanlara ihtiyacı vardı. Hele ki bunu meslek edinenlere. İşte tam bu yüzden hukuk okumayı seçmişti. Bunun bilincine erken yaşta varmış, geleceğini hep avukatlık hayalleri süslemişti. Bu yüzden bu davanın da peşini bırakmayacaktı. Evet, hala bir öğrenciydi ama bu gerçek elinden hiçbir şey gelmeyeceği anlamına kesinlikle gelmiyordu. Avazı çıktığı kadar bağırıyordu "Kimse o adamı savunan avukat çıksın karşımıza!" O bunları söylerken kendisine bakmakta olan bir çift göz gördü. Rahatsız oldu kendine bakılmasından ama o bakışlar tesir altına almıştı bile Hilal'i. Uzun boylu zayıf adamın hiçbir özelliği yoktu lakin bakışları... bakışları mest etmişti genç kızı. Kafasını sallayarak kendine gelmeye çalışarak onu kendine getiren ipeksi sesi duydu "Ben savunuyorum buyrun küçük hanım." Kendinden emin söylenmiş bu sözler genç kızın öfkesini arttırmıştı ama asıl öfkelendiren saniyeler öncesinde adam hakkında düşündükleriydi. Düşüncelerini zihninin puslu köşelerine fırlattı ve kendine döndü. Evet bu adam bir tacizciyi savunuyordu. Bir tacizci. Onca olaydan sonra gelmiş bir de karşısına gevşek gevşek "ben savunuyorum" mu diyordu? Saçmalık! Sinirle soludu Hilal. Büyük adımlarla adamın karşısına dikildi. "Ya demek sizsiniz o densiz!" Hayatında ilk defa bir avukata hakaret etmişti. Hayat işte, bunu da yaptırmıştı Hilal'e! "Olayın aslını bildiğinizi sanmıyorum. O yüzden hepiniz evlerinize dağılsanız iyi edersiniz." Dedi genç avukat gözlerini etrafta gezdirerek Hilal düşünceleriyle boğuşurken. "Siz daha yeni mezun olmuşsunuzdur! Siz ne bilirsiniz olayın aslını astarını?" Hilal öfkesini kontrol edemiyordu artık. Hiç söylemeyeceği sözler ediyordu sinirden. Hiçbir şeyin yaşla alakası olmadığını adı gibi bilmesine rağmen, buradan vurmaya çalışıyordu karşısındaki alaylı adamı."Medyadan oradan buradan duyduğunuz sözlerle insanları yargılayamazsınız. Eğer elde ettiğim bilgilere inanmasaydım ve benim için yeterli derecede o adamın haklı olduğunu göstermeseydi inanın bana savunmazdım." adamın ağzından sinirle bir tonda çıkmıştı bu sözler. Arkasını dönmüş giderken Hilal tam ağzını açmıştı ki genç adam ona doğru dönerek "Ha bir de olayı yaşa bağlayacaksanız, siz nereden biliyorsunuz olayın gerçeğini? Siz benden de küçük duruyorsunuz neticede. Ve emin olun burada eylem yapmak için de oldukça küçüksünüz, küçük hanım." Alayla söylemişti avukat bu sözleri. Hilal daha fazla dayanamadı "Sizin gibiler yüzünden ülke bu halde. O adam haksız. Tecavüz etseydi kadına ne olacaktı acaba? Nefret ediyorum sizlerden." Diye bağırdı sinirle. Hatta bununla da yetinmemişti. Karşısındaki adama bir güzel yumruk atmıştı. Adam neye uğradığını şaşırırken olaya tanıklık eden polis genç kızın kolundan tuttuğu gibi peşinden sürüklemeye başladı. Şimdi neye uğradığını şaşırma vakti Hilal'e gelmişti.
"Hadi yine iyisin, çıkıyorsun." Kafasını sesin geldiği yöne çevirdi Hilal. "Niye?" Gece boyunca burada kalmasına rağmen sorgulamadan edemedi polisin bu kararını. Kim çıkarmıştı ki onu buradan? Sonuçta bir avukata hakaret etmiş hatta yumruk atmıştı. Yaptığı için pişman değildi elbette ama bu kadar erken çıkmayı beklemiyordu. "Yumruk attığın avukat şikayet etmedi seni. Aramızda kalsın iyi benzetmişsin adamı. Allah insanı senin gazabından korusun kızım." Hilal düşünceler içindeyken yine o avukat lafını duyunca sinirlendi. Ha bir de şikayet etmedi diye ona minnettar mı kalacaktı? "Onun merhametine ihtiyacım yok benim. Gerekirse müebbet yatarım yine de medet ummam ondan." Bağırmıştı genç kız. O sinirle solurken polis ona doğru yaklaşıyordu. Kolundan tutup çekiştirirken "Hadi kızım, hadi uğraştırma beni." Diye söyleniyordu. Hilal daha fazla inat etmenin gereksiz olduğunu düşündü ve eşyalarını aldıktan sonra karakoldan dışarı attı kendini. Telefonunun ekranına baktığında bugün dersinin olduğunu hatırladı. Dehşetle açıldı gözleri. En önemli dersi vardı bugün! "Allah'ım her şey beni mi bulur?" Diye söylendi kendi kendine. Şansına karakolun karşısında bir taksi durağı vardı. Hızlı adımlarla oraya doğru yürüdü. Hemen boş bir taksiye binip gideceği yeri söyledikten sonra stresle arkasına yaslandı. İtiraf edemiyordu kendine lakin beyni ona oyunlar oynayarak gözlerinin önüne o gözleri getiriyordu. Kulaklarına melodi gibi gelen o sesi duyuruyordu. Aklından çıkmıyordu kehribar gözlü adam. Ne yapıp edip uzaklaştırmayı başarmalıydı. Taksi okulun önünde durduğunda dersin başlamaması için, içinden dua ediyordu. Kapıyı tıklatıp yavaşça içeri girince hocanın sınıfın ortasında durmuş bir şeyler anlattığını gördü. Sınıfa adımını attığı an bakışların ona çevrildiğini hissetti genç kız ama gözleri sadece bir kişinin üzerinde kilitlenmişti. "Olamaz!" Diye feryat etti içinden. "Dersime geç kalınmasından hoşlanmam." Dedi gözlerin sahibi. Bu gözlerin sahibi dün akşamüzeri kavga ettiği avukattı. Gece boyunca onun yüzünden kalmıştı o hücrede. Gelmiş bir de ne diyordu ona. Ama sakin kalmalıydı. Önemli bir dersin hocasıydı çünkü. Dersten sonra ederdi kavgasını, söylerdi sözünü. Bu yüzden gözlerini devirmemeye gayret göstererek "Özür dilerim, bir daha olmaz." Dedi. Gözlerini adamın gözlerine dikti meydan okurcasına. Avukat bakışlarını elindeki kalemin üzerinde bir süre gezdirdikten sonra gözlerini, ona doğru bakan kıza çevirdi. Onu da bir süre süzdükten sonra "Eğer bir bardak kahve alıp gelirsen, dersi dinleyebilirsiniz küçük hanım." Sınıf bu sözler üzerine alayla gülerek Hilal'e bakınca kızın içindeki öfke had safhaya ulaşmıştı bile. Sinirle karşısındaki bu ukala adama bakarken "Nasıl istersiniz kahvenizi?" Diye sordu. Sınıf birden gülmeyi kesince genç adam "Süt koyma yeter." Diye belirtti dudakları yukarı doğru kıvrılırken. Hilal her ne kadar sinirli olsa da sakin adımlarla sınıftan çıktı."Hocası" kahvesini sütlü istemediğini belirtse de bilerek bol sütlü bir kahve alarak sınıfa doğru adımlarını hızlandırdı. Sınıftan içeri sakince girmeye gayret göstererek hocasının karşısına dikildi. Kahveyi elinde tutmaya devam ederken adam kahvenin isteğinin aksine bol sütlü olduğunu fark edince "E ama bu sütlü." diyecekken sözlerini kesen boynundan aşağı akan sıcak sıvı olmuştu. Gözleri şok olmuş bir şekilde açılırken, karşısındaki kız muzaffer olmuş bir şekilde "Siz sütü sevmiyorsunuz ama süt sizi pek bir seviyor görüldüğü üzere." Diyerek çıkışa doğru koşar adım ilerledi. Kapıdan çıkmadan önce genç avukata bakmayı ihmal etmedi. Adam hala olayın şokunu atlatamamış bir şekilde Hilal'e bakarken, üstündeki gömleği teninden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Hilal son defa alayla gülümsedikten sonra kapıyı çarparak sınıftan dışarı çıktı.
Hilal okulun kafeteryasında otururken kendisine seslendiğini duyunca kafasını telefonundan kaldırdı. "Efendim?" Dedi. Sinirinden arınmıştı. Gelen çocuk "Leon hoca seni çağırıyor." Dedi nefes nefese. Kız, çocuğun yüzündeki endişeye ve heyecana anlam veremedi. "Kimmiş bu Leon hoca? Yeni mi geldi? Ne demeye çağırıyor beni?" Arka arkaya sıraladığı bu sorular karşısındaki çocuğu afalattı. Tam cevap verecekti ki "Tamam, tamam. Gidiyorum ben. Zaten bir gün başım belaya girmese şaşıracağım." Dedi Hilal yerinden kalkarken. Uzun koridordan geçtikten sonra karşısına çıkan ilk kişiye Leon hocayı sordu. Karşısındaki kızın parmağıyla gösterdiği yere bakınca olduğu yerde kalakaldı. Leon'un gözleri onu bulunca stresten bayılacaktı şuracıkta. Kızgın gözlerle ona doğru gelmeye başlayınca yutkundu Hilal. Tam önünde durdu. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Diye sordu Leon dişlerinin arasından. Gerçekten sinirlendirmişti bu sefer Hilal Leon'u. "B-ben." Diye kekeledi birden. Sonra kızdı kendine. Demin gözlerine bakamadığı adamın, kafasını kaldırarak tam gözlerinin içine baktı. "Yaptığımdan pişmanlık duymuyorum. Dünden de bugünden de." Kendinden emin çıkmıştı bu sözler ağzından. Leon derin bir nefes alarak sinirinden kurtulmaya çalıştı. "Bak başın belaya girmesin diye şikayet etmedim seni. Ama görüyorum ki bizim küçük hanım hala akıllanmamış." Kaşlarını kaldırarak sarfetmişti bu sözleri. Kızın yüzüne bakarak ne düşünmeye çalıştığını anlamaya çalıştı ama kızın yüzünden okunan tek ifade öfkeydi. "Sizin gibi bir şahsiyetle muhattap olamam. İster kızın, ister okuldan atın. Umrumda olmaz." Dedi Hilal ondan beklenmeyecek bir sakinlikle. Arkasını dönüp gidecekken "Olayın aslını öğrenmek istersiniz diye düşünmüştüm Hilal Hanım." Dedi Leon. Sözleriyle asi kızı durdurmayı başarmıştı. Hilal merakına, daha önemlisi adaleti arzulayan yanına yenik düşmüştü. Arkasını döndüğünde meraklı bakışları tekrar Leon'un gözbebeklerini buldu.
Öncelikle hoşgeldiniz demek istiyorum. Sezon finalinin bizlerde bıraktığı etki yüzünden böyle bir şeye başlamaya karar verdim. Böylece kafamı o hüzne değil böyle bir çalışmaya verebilirim diye düşündüm. Umarım beğenirsiniz ve sizlere hitap eder, esenlikler dilerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•Abıhayat•
FanfictionAdaleti birbirlerinin kollarında yakalayan iki gence ithafen. Hilal ve Leon'a ithafen...