Bu sabah yine geç yattığım için zar zor kalktım. Yarı uyanık şekilde ağzımı yüzümü temizledim. Her zaman ki gibi okula hazırlanmak çok zor gelmişti. Her neyse... daha sonra yine acaba başıma ne gibi bir talihsizlik gelecek diye düşünürken okula doğru yürümeye başladım. Diğer çocukları eğlenip kahkaha atarlarken gördüm. Yanlarına gidip onlarla beraber eğlenmeyi her zaman çok istemişimdir... fakat olmazdı, neden olmazdı bende bilmiyorum ama gidemezdim işte. Okula varmıştım. Aptal görünmemeye çalışarak sınıfa doğru yürüdüm. Bendemi bir sorun var diye düşünüyorum fakat sınıftaki çoğu kişiyi çok gereksiz görüyor ve onların neden yaşadıklarını soruyordum kendime. Hiçbirisiyle işim olmazdı. Tek başıma daha iyiyim ben. Buna rağmen hep birşeyler eksikmiş gibi hissettim. Bu arada sanırım ismimi söylemeyi unuttum ben Hiroshi. Hiroshi Kurutsu. Derslerde başarılı olduğum söylenebilir ama arkadaş edinmek konusunda pekte başarılı sayılmam. O yüzden sadece ben varım. Bir de yanlızlığım var tabi. Ders bitişi öğle yemeği saatinde yemekhaneden yemek aldım buranın yemeklerinin pek bir iştah açacağını söyleyemem. O yüzden bana kalıcak olsaydı ilk önce yemekhaneci kadının ölmesini isterdim. Her neyse yemeğimi aldım ve camın kenarındaki boş bir masaya geçtim. O an çok tuhaf ama yanıma bir kız geçti. Açık tenliydi. Simsiyah uzun saçları, kaşına kadar gelen kahkülleri, rüya gibi gözleri, kuğ gibi bir boynu ve büyüleyici bir kokusu vardı. Öylece oturup bütün gün onu izleyebilirdim. Bu kızın adı Aiko Fuka. Bana "selam Hiroshi-kun" dedi. Ben ise ona bakarak kendimi kaybetmişim.
- selam Aiko-chan.
- neden burada tek başına oturuyorsun?
-ş-şey ben eee bilmiyorum.
-neden bizimle beraber yemeye gelmiyorsun?
-ta-tamam
Aiko-chan' ın yanında olduğum için çok mutluydum hemde hayatımda hiç olmadığım kadar. Bu keyifli yemek için ona minnettardım. Yinede tek bir kelime edememiştim ama onu yakından görmekten çok memnundum. Fakat o kadar kendimi kaptırmıştımki. Çiçeğin dibinde dolaşan salyangozları görememiştim. Bu salyangozlar beni çok öfkelendiriyor. Onların üstüne basmak istiyorum, onların üzerine tuz döküp acıdan nasıl kavrulduklarını görmek istiyorum onları parça pincik etmek istiyorum.