Yıllardır kurtulamadığı aksine gün geçtikçe güçlenen o his tekrar etrafını sarmaya başlamıştı. Uyanması gerektiğini hatırlattı kendine, bunu istemediğini, kendi hayatına mal olacağından korktuğu düşüncesi yayıldı tekrar tekrar sisli görüntünün kuytu köşelerine. Ne var ki, son sekiz yıldır olduğu gibi uyanmayı seçmek yerine neler olacağını merak ettiğinden önünde uzanan karanlığa doğru tedirgin adımlarıyla yürümeye başladı.
Taehyung, sandığı gibi güçsüz biri değildi.
Hiçbir zaman kendine tamamen güvenmeyen ve asıl istediğine ulaşamayacağını tekrarlayan bir zihinsel akışa sahipti. Rüyalar, kabuslarla boğuştuğu vakitleri ailesinden gizlemeyi zamanla öğrenmiş ancak bunun kendini içten içe zehirlediğini fark etmesi yıllarına mâl olmuştu.
Rüyalar, ilk kez on ikinci yaş gününde başladığında çok korkmuştu. Hiç tanımadığı birinin ölümüne rüyalarında şahitlik etmek ve buna karşın bir şey yapamadan öylece izlemek deli gibi korkutmuştu Taehyung'u.
Asıl korkusunun nedeni ise doğum günün ertesi akşamında yatağına girmek için üst kata yöneldiği sırada gördüğü son dakika haberiydi. Rüyasında öldüğünü gördüğü kadının haberlerde boy boy resmi vardı ve ne yazık ki tam olarak Taehyung'un gördüğü rüya ile aynı görüntüler kendisini selamlıyordu ekrandan.
İşte tam da bu yüzden sekiz yıldır uykularından korkar olmuştu.
Bu rüyaların ne zaman geleceğini bilmezken rüyaların içeriği de vahşice işlenen cinayetlerden sıradan kalp krizlerine kadar her türlü ölüme kadar uzanan bir listeye ev sahipliği yapmaya başlamıştı günler haftalar hatta yıllar geçtikçe.
Değişen her günün gecesinde ağlayarak uyandığı uykuları geride kalmış ve yerini meraka, öğrenme hevesine bırakmıştı. Eh, bu da Taehyung'u başka çıkış yolları aramaya yöneltiyordu istemsizce. Hala korkuyordu, evet ama...
Uykularının arasında oluşan görüntülerin her geçen gün daha da netleşmesi, korkusundan kaynaklanan geride durma isteğini baskılayıp ileriye atılarak olaylara dahil olma hevesinin önüne geçemiyordu artık.
Kimseye anlatamadığı, anlatsa da kimsenin inanamayacağını bildiği bu şey, ona göre bir lanet ya da yetenek değildi.
Bunu bir şekilde değiştirmek için bir şeyler yapması gerektiğinin farkındaydı elbette, sadece ne yapabileceği hakkında en ufak bir fikri yoktu işte. Tüm bu kargaşa ile uğraşırken artık hayatına bir yerden devam etmesi ya da tam anlamıyla başlaması gerektiğine karar vermişti sonunda Taehyung.
İki yıl boyunca ertelediği üniversitesi için yeterince para biriktirmiş ve ne istediğine karar verebilmişti bu zaman boyunca. Küçük kıyı şehirlerinden çıkıp o büyük gösterişli yere gitmekten ölümüne korksa da bunun geleceği için gerekli olduğunun da farkındaydı.
Sonsuza kadar ailesiyle kalamazdı, her ne kadar bunu yeğlese de... Ayakları üzerinde durup kendi başının çaresine bakmak için, ayrıca, "belki de başka hayatlara dokunurum" umuduyla kendini koca bir karmaşanın içine atmaya hazırdı.
Hazırladığı valizi, birkaç küçük kutusu ile hazırdı şimdi. Bilgisayarını ve renkli kulaklığını da eşyalarının yanı başına bıraktıktan sonra yatağına gömülüp huzurlu bir uyku aramıştı bir umutla. Ancak, gecelerdir uyuduğu o sakin uykulardan eser yoktu ailesinin yanında kaldığı bu son gecesinde.
Bu kez gördüğü, yaşlıca bir kadındı.
Görüşünde olan alandan anladığı kadarıyla yemek yapmaya hazırlanıyordu kadın. Mutfak tezgahının üzerine koyduğu biber ve domatesleri dikkatle ve ağırca yıkamasını izledi sakince. Yaşlı kadın tamamen odaklanmış bir şekilde kesmeye başladığı sıradaysa o anın yaklaştığını hissetti Taehyung.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dream Chaser • TaeKook
Fanfic🍃yavaş güncelleme🍃 "bırak da; uykularımın getirdiklerinden korkmadan, onlara dokunabilmeyi öğreneyim." "izin ver de; hayallerine ulaş diye eğdiğim sırtımı evin edeyim, yorgun gözlerini öperken titreyen ruhunu seveyim."