17 Haziran olayına kadar hikaye 3. Kişinin dilinden anlatılacaktır. 17 Haziran olayından sonra hikaye Tolga'nın ağzından devam edecektir. Eğer hikayenin devam etmesini istiyorsanız hikayeye oy verin. Hikayenin akışının nasıl gitmesi gerektiğini hikayeye yorum atmanız yeterli. Iyi okumalar :)
16 Haziran
"Merhaba" Dedi Can hayattan bezmiş bir şekilde Tolgaların evinin kapısının içine girerken. Onun o sıfatının öyle olmasının sebebini Tolga çok iyi biliyordu. "Uyk..." der demez Can girişti. "Nolur deme şu lanet kelimeyi. Hayır aklım almıyor. Neden bir insan tam uyuyacakken üst kattan bağıra çağıra süpürge sesi gelir ki?" Diye bağırmaya başladı Tolga'ya. Tolga karşılık veremedi bir on saniye. Normaldi bu halleri çünkü Can'ın.
Can sertçe giriş yaptı beddualarına "İnşallah süpürürken en sevdiği elbiseyi giymiş olur da, yanlışlıkla süpürge içine çeker ve elbisesini yırtar." Dedi ve Tolga çok şaşırdı. Çünkü Can asla ve asla beddua etmezdi. Şimdi anladı neden beddua etmediğini. Çünkü sanatsal beddualarla insanların beynini yakıyor. Çok yaratıcı.
Enes içeri girerken Can'ın bu halini gördü ve söze girdi "Can ne bu hal akşamdan kalma. Gece böcekler mi dürtükledi seni." Enes yine alaycı ve kışkırtıcı sözleriyle Can'ı on ikiden vurdu. Can yine altta kalmayarak "Ben seni şimdi bir dütükleyeceğim, on ikiden değil 90 ın'dan giricem, çocuğun olmayacak" dedi sinirli, agresif ve her an birine girişecekmiş durumuna gelen Can. "Tamam tamam Can Ateş'e nolmuş dedi ortalığı sakinleştirmeye çalışan Enes. Can kızmış bir şekilde kendi kendine üst kata söverken cevap Tolga'dan geldi "Üst katta ki komşusu süpürge açmış gece gece. Bizimki de uyk..." der demez Can yine büyük girişti Tolga' ya "Ben demedim mi bu evde o başımın belası kelime kullanılmayacak diye? Dedim. Ve sen ne yaptın o kelimeyi kullanmaya çalıştın. Bundan sonra bu evde 10 gün boyunca o kelime kullanılmayacak." der demez nerden geldiğini bilmediği bir yastığa maruz kaldı.
Dur lan çocuk ne güzel anlatıyordu az kapa çeneni diye sert çıkıştı Enes. Tolga Enes'e olayı anlatırken Can'da sövmelerine geri döndü. "İşte bu yüzden canı sıkkın rüya güzelinin" diye olayı anlattı Enes'e. Uyku kelimesi yasak olduğundan rüya diyordu uykuya. "Yani tek derdin bu muydu Tarzan." Dedi Enes Can'a. Tarzan diyordu ona çünkü Can Tarzan gibi ağaçtan ağaca, iplerle ya da atlayarak gezinebiliyordu. Aslında sadece Can'ın değil hepsinin ayrı ayrı takma isimleri vardı. Tolga'nın belli zaten. Yorgan Canavarı. Aslında daha güzel bir şey bulabilirler di. Mesela Yorgan Gülü. Bu daha beter oldu. Enes'in ise Dahi Zeka. Bu bence aralarında ki en normal takma ad. Hatta bu takma ad bile değil. Yani insanlar kendine Dahi Zeka denmesini neden istemesinler ki?
Bir on-on beş dakika uzun bir sessizlik oldu. Can yatmıştı. Dünden kalan uykusunu zorla da olsa hatta olmasa da devam ettirmeye çabalıyordu. Tolga yarın Melda diye bir kızla buluşacakmış onu düşünürken aynı zamanda Tehlikeli Maddeler diye bir dersten sınavı varmış ona çalışıyordu. Malum Tolga hala üniversite okuyordu. Can hiç okumamış Enes ise Marmara Üniversitesi Bilgisayar Mühendisi mezunu. Tolga da Gelişim Üniversitesi Sivil Hava Ulaştırma Hizmetleri okuyordu.
Uzun bir sessizlikten sonra sessizliği Enes bozdu "Ben düşündüm de birazdan biryerlere mi gitsek? Evde yat yat biraz da öbür koltuğa arada yatağa yat sıkıldım. Yata yata koltuklar hamile bıraktı beni. Gidelim dışarı alemlere akalım. İçelim biraları. Sarhoş olalım. Sonra birilerine asılırken güvenlik bizi kapı dışarı etsin. Genelde öyle şeyleri Can yapar." Dedi bar hayatını anlatır havasında Can'a ufaktan göndermeler yaparak. Can bu sefer alttan aldı ve "Ne barı, ne ailemi Enes senin zekana sokayım. Az o zekanı gezmek için de kullansan ya. Saat daha 1. Aleme asla gitmeyiz hatta orası gidilecek bir yer bile değil. Buralarda ki barlar gece saat 22.00 da açılıyor. Ve ayrıca en önemli nokta ben sadece bir kere bir kıza asılıp kovulmuştuk. O orospu yüzündendi." Dedi ve nasıl olduğunu Enes'lere anlattı. O orospu bana asılıyordu. Dedi işte bir geceliğine 500 alırım falan. Sonra bende ona asıldım. O sırada tokatı bastı ve bağırmaya başladı Güvenlik Güvenlik... sonra işte devreye siz girdiniz. Anlayacağınız beni tuzağa düşürdü göt kafalı." Dedi ve Tolga ile Enes hiç şaşırmadı. Sonuçta cinsel hayatı çok kabarıktı. Her an herşey olabilirdi. "Neyse" dedi Enes canı sıkkın bir şekilde "En azından bir kahve içmeye falan gidelim" Enes iyice bunalmıştı. "Tolga bari sen kabul et" dedi umutsuz bir şekilde. "İyi peki madem. Bende ders çalışmaktan bıktım. Ne maddeymiş arkadaş hiçbir şey anlamıyorum. Biraz kafa dağıtmam lazım." Dedi ders çalışmaktan beyni bulamaç olmuş bir şekilde.
- Can, gelmiyor musun? Geliyorsun hadi kalk.
- Oğlum siktir git. Beni bulaştırmayın. Yatmaktan yoruldum. Az dinlenmem lazım.
- Mızmızlık etme kalk işte bak Tolga kabul etti. Kalk oğlum hadi.
- Ya git. Gelmiycem uzatmayın. Gidin nereye gidiyorsanız. Cehennemin dibinde görüşürüz.
- Gelmezsen seni süpürge sopasıyla gideceğimiz yere kadar kovalarım. Ya da burda kalıp beynini...
- Tamam amk geliyorum. Siktiniz iki dakika da beynimi.Enes Can'ı zor da olsa ikna etmeyi başarmıştı. Can söylene söylene Güney Kafe diye insanların sadece kahve çay, dışarıda nargile ve sigara içmek ve iki kişilik toplantılar, görüşmeler, arkadaşlarıyla buluşmak için kullandıkları üst katta langırt, bilardo, masa tenisi, bowling gibi oyun yerleri olan, en üst katında nikah, düğün, nişan gibi merasinler için kullandıkları 3 katlı yaş sınırlaması olmayan bir yer.
Saat 14.00, 14.30 gibi bu yere geldiler. Can yine Enes'e söyleniyordu ama onları kırmakta istemiyordu. Can galiba biraz sesli söylenmiş olmalı ki Enes de "Ne kızıyorsun oğlum. Fena mı oldu işte. Günlerdir dışarı çıkmıyordun. Az hava almış olursun. Evde yat yat bir yere kadar değil mi?". "Değil" dedi Can. "Ben evimde yatakla fantezi yaşayarak mutluydum. Geldim içine ettin. Neyse çok konuşma da siparişleri çağır. Bitsin bu çile" Dedi sıkkın bir şekilde. "Siparişler çağırılmaz verilir Allah'ın sığırı. İyi izle de öğren. Garson! Menü rica edebilir miyim?" Dedi ve Can "Gorson! mono roco odobolor moyom?" Dedi sinir bozucu bir edayla. Enes bu taklitin üstüne sadece sadece ufak çaplı sırıttı. Tolga bir soğuk kahve, Can cappucino, Enes'te sadece türk kahvesi istedi. İki dakikalık bir sessizliği Tolga on saniyede bozdu "Aaaahh... Dilim... Amk... Dondum lan! Imdaaat! Bu ne biçim milksahe lan! Vostok'tan mı geldi oğlum bu! İçinde 110 derecelik buz mu var bunun?" Dedi soğuktan bağarmaya başlarken. "Sussana oğlum millete rezil edeceksin bizi. Onun içinde 110 derecelik buz yok. Sadece iki tane buzu aynı anda ağzına attın da ondan. Amk salağı." Dedi Can hala soğuktan kıvranan Tolga'ya. Enes hemen konuyu değiştirdi:
(Enes)
- Ya onu bunu bırakın da bizim bu etüt merkezi için alabildik mi imza'yı Taner'den.
(Can)
- Evet, aldık. Şimdi tek iş tadilat işinde.
(Enes)
- Güzel. Ondan sonra hiçbirşey kalmıyor zaten. Yani kalıyor ama tek sorun iyi hocalar bulmamız lazım.
(Tolga)
- Iyi de tüm hocaları araştırdım hepsi çakma hoca. Biri lise mezunu. Biri aslında kimyager 6 ay hocalık eğitimi almış. Bizim daha iyi hocalar bulmamız şart. Yoksa öğrencilerin velileri şipler bizi.
(Can)
- Vallaha Tolga haklı. Ben daha gencim. Hayattan iki üç veli yüzünden ayrılmak istemiyorum.
(Tolga)
- Siktir lan. En fazla etüt merkezi kapanır. Ne yapabilirler ki? Yani di mi?
(Can)
- Olsun ona o kadar emek verdik. O da kapanmasın. Çok konuşma da iyi öğretmen aramaya devam et.
(Enes)
- Tamam kesin kavgayı. Saat geç oldu. Eve gidelim herkesin yarın için yapacak işleri var. Hadi kalkın.Enes'in bu sözünden sonra herkes ayaklandı. Hemen eve gittiler. Haklıydı Enes. Herkesin yarın için işleri vardı. Tolga, Melda diye bir kız ile buluşacak. Can arkadaşlarıyla nargile kafede buluşacak. Enes'i ise iş görüşmesine çağırdılar ona gidecek. Yani herkesin bir işi var.
Saat 20.30'du. O gece herkes Enes'ler de kalacaktı. Herkesin yine canı sıkılmış sıkıntıdan patlamıştı. Saat akşam dokuzda puhutv'de Fi dizisinin sezon finali çıkacaktı. Bir saatlik bir dizi için mısırlar, cipsler, kolalar, çekirdek ve kuruyemişler. Herşey tamam dı. Sadece dizinin çıkması gerekiyordu. Saatler dokuzu gösterirken evde sessizlik oldu kolalar döküldü ve pür dikkat diziye odaklanıldı. Bir saat diziyi izledikten sonra herkes ağlamıştı. Çünkü sezon finali o kadar acıklıydı ki kimse kendini tutamamıştı. Saat on olduğunda herkes yatağa girmişti ama kimse uyumadı. Can "Gençler ben uyuyacağım. Az sessiz olun." Dedi. Telefonunu şarja taktı ve kafayı yastığa koyar koymaz uykuya daldı. Ardından Enes ardından da Tolga. Hepsi telefonlarını şarja takıp uykuya daldı...
Bu bölüm burada son buldu. Bu bölüm ilk diye ve arkadaşım için erken atmak istedim. Adım hiçbir yerde geçmiyor dedi bende adını hikayeme yazdım. Neyse inşallah begenmişsinizdir. 2 hafta sonra yeni bölüm gelecek. Azıcık sabır. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZEMLİ: AYRI BİR DÜNYA
Mistério / SuspenseTolga, Can ve Enes. En yakın 3 arkadaş. "BFF" gibi öyle denen birşey işte. Ama tam değil. Onların eşi benzeri yok. Onların ki daha değişik bişey. Gelin öğrenelim. Tolga, yorganına vahşi davranan, uyurgezer bir maceraperest. O Tolga Safkan. Ah o yorg...