bazen öldüğümü düşünüyorum
ellerimi kavuşturmuş tavana bakarken
kıpırtısız...
tavanda olmadık yıldızlar ararken
son elli yılın en karanlık gecesi yaşanırken
yine "son elli yılın en karanlık gecesi" olacak, ertesi gün
muhtemel...
çocukluğumu çok özlüyorum
o ufaklığın artik uzaklarda bir yerlerde olması
sanki bir tepeye çıkıp ardına bakıyormuş gibi
gidiyorum demek ki.
belki herkes gibi hissediyorum, evet.
hiç bir farkı yok belki bunun
ama bu neyi degiştirir ki?
büyüdükçe bir şeylerin öleceğini biliyorsunuz değil mi
annenizin, babanizin, sevdiklerinizin
büyük şeyleri birer birer kaybedeceksiniz
konuşamayacaksınız
birini bir daha görememekte buna benzer
yolların bir daha kesişmeyeceğini bilmek
kötü.
hiç bir cevap hazırlamadim o gün için.
kendimi forrest'a benzetiyorum bugün
gerçi benim bir kutu çikolatam olsa, şu an, şu dakika
yemem.
elimin tersiyle iterim uzak bir yere
ağzımın tadı yok bugün açıkçası
ne yiyeceğim konusunda fikrim yok, o boşluk var
yemek istiyorum bir şeyler
yaşamaya benziyor bu biraz
acıkmak ve yaşamak
sonra şehir ışıkları, sokakların lambaları
o kadar güzeller ki
insanı acıktırıyor
ve şaşırıyor insan
eliyle yapılmış bu güzelliğe
insan türü bayılıyor ışıkla yapılmış oyunlara
ve çeşitli yansımalara
hava karardiginda güzel olmayan bir sehir var midir zaten?
örnegin bir istanbul.
istanbulla ne alıp veremediğim var bilmiyorum
ama sanki o kadın yanımdayken böyle değildi
kesinlikle değildi
yalnız yaşanamayan şehirler var galiba
bilmem belki de insanlar bu yüzden taşınıyor bir şehirden bir şehire
taşınmak,
düşünmek.
bu arada en son istanbulu düşünen öldü.
bir belediye çukuru sebep oldu.
bense,
bazen yatağımda
güzel olan şeyleri düşünürüm
yatağım pencerenin yanındadır.
sevdiğim kadını
onu gökyüzünde bulutların üzerine koyar
hayal ederim saçlarında yıldızları biriktirişini
saçlarıyla gözümü boyar
ve yalnızlık, yalnızlık oldukça aşikar
gecenin biri bin para eder sonra
ve söylemiştim bugün en karanlık gece
içimde faydasız bir çaba var atlatmak için
onu düşündüğümde kalbimde bir şey hissederim
sanki kalbim düşünebiliyormuş gibi gerçekten
sanki milyonlarca sinirden oluşmuş gibi
ölümü düşünürkende olur bu
duracakmiş gibi olur
bu yüzden korkarım
ölümü düşündügüm için, ölmekten
sevdiğim kadın bugün yok
olanlardan dolayı kendimi sorumlu tutuyorum
tutuyorum derken
bir şeylere tutunma ihtiyacı hissediyorum
hissediyorum derken
derken
bu amaçsızlıkta,
big bangten önceki o "an"da
sanki ordayım.
her şey toz bulutu
ve hiç bir şeyin zerre önemi yok.