#1#

16 2 0
                                    

***Sene 1965.Mevsim yaz.Haziran ayı.Dokuz  senenin ardından aileye 5. olarak gelen bir çocuk.Babam denizciydi.Yurt içi seferdeymiş.Tanıdıklardan biri haber vermiş.Dursun Kaptan gözün aydın ama bir kızın oldu.Hala anlayabilmiş değilim bu sözleri.Kızıma sarılırken dünyalar benim olan bir anneyim...Ablam benden önceki tek kız çocuğu olduğu için gelişimi pek hazmedememiş.Papucun dama atıldı diyen insanların bu kıskançlıkta payı büyük olsa gerek.Bazen düşünürüm ablamın içinde bir sızı mıdır hala?                                ***                                                                                                                                        
  Ablam,kız kardeşim.Bana en yakın olmasıgerekenkişi.Sevincimi,üzüntümü,hayallerimi,dertlerimi paylaşabileceğim en yakın kişi.Ama öyle olmadı.Küçüklük yıllarımda kişiliğim oluşmamışken,yönlendirirken o beni pekala yakındı.Ama ben büyüdükçe bir şeyler ters gitmeye başladı.Kişiliğimi kazandıkça uzaklaşıyorduk.Bazen dargınlıklara varıyordu.Zaman zaman beni az mı seviyor diye düşünüyordum.Bu nasıl sevgiydi?                                                                                ***                                                     Sevdiğim insanlar o kadar çok ki.Ne kadar yanlışlıklar görsem,severim yine ben.Hem de çok derinden.Kimler gelip geçmedi ki bu gönülden.Ama en çok sevdiğim babamdı.                                                                                                                                  Babamla birlikte olduğumuz günler sayılıydı.Seferlerinden dönüşündeki çocukluk günlerini pek hatırlamıyorum.Beni özleyip sarıldığı,sevdiği,sohbet ettiği şeklinde hatıralar aklımda.Mektup yazardı yurt dışındayken.Bir şey isteyip istemediğimi sorardı.Annem 5 çocuğu İstanbul'da büyütmenin korkusundan olacak çok sıkı davranırdı maddi ve manevi konularda.Büyük resim defteri almazdı mesela.Oysa ben büyük bir deftere çizmek,boyamak isterdim.Kısıtlıydı çoğu şey.Gerçi ilerki yaşamda daha kıymet bilir olduk.Aşırı baskı yapardı annem.Çok otoriterdi.Uzun yıllar babamı daha çok severek devam etti hayatım bu yüzden.Babam onurlu,ileri görüşlü,sert görünümünün altında sevecen,kültürlü,beyfendi,asil bir insandı.Çevreme bakıyorum da babam gibi parmakla gösterilecek sayıda erkek var maalesef ki.Fazla konuşmazdı.Emekli olduğunda bile bir kenarda akşama kadar gazetesini okur,zaman zaman arkadaşlarıyla buluşurdu.Düğünlere,cenazelere çok önem verirdi.Emeklilik tazminatıyla da 3 erkek çocuğuna bir iş kurdu.İnzivaya çekilmek iztiyordu artık.Yorgundu.Denizcilik şirketleri peşini bırakmadı ama.İyi,disiplinli bir kaptandı.Bir kaç sefer daha yaptı.Müstakil bahçeli bir evimiz vardı.Babam onu bir mütahide vermişti.Yeni iki dairesi vardı.Birinde benimle oturacaktılar annemle beraber.Diğerini bekar iki kardeşime bırakmıştı.Hatta 'ceketlerinizi bile burda görmeyeceğim' dediğini bugün bile hatırlıyorum.Onlara asla ablamla bana davrandığı kadar yumuşak davranmazdı.Kendini göremezdi onlarda diye düşünüyorum hala.Bana hep'keşke sen erkek olsaydın' derdi.Aşırı şekilde beğenir,güvenirdi o çocuk yaşlarımda beni.                                       ***

  Annem dediğim gibi 5 çocuğu tek başına büyütmek için sarf ettiği çabalardan yorgun düşmüştü.Orta yaşlarda gelen bir çocuk o kadar yıl aradan sonra ona pek mutlluluk verememişti.4 yaşında kalçasında problem olduğu anlaşılınca tabii ki yükü ikiye katlanmıştı.Kalçamda alçı varken bayağı zorlamışım annemi.Tuvalete gitmesine bile izin vermezmişim.Beni tek başına bırakamazmış.O zamanlar akrabalar aynı semtte iç içe yaşardık.Dedikodular çokçaydı tabii.Ama o kadar güzel günlerimiz vardı ki yıllar geçtikçe hepimiz daha çok özlüyoruz.Babam seferden geldiğinde bahçeli evimizde toplanırmış herkes.Yemekler,sohbetler olurmuş hep.Bir üst sokakta teyzemler otururdu.Annemle teyzem iki kız kardeşin gelini olmuşlar.Dolayısıyla eniştem amcam oluyordu.Biz 5 onlar 4 çocuk kardeş gibi büyüdük.Teyzem annem yerindeydi bizim için.Sarıldı mı annem gibi sarılırdı.Ayırt edemezdik.                                                                              ***
  Teyzemin en küçük çocuğu da benim gibi sonradan ortaya çıkmıştı.Ama erkek olduğu için o daha bir değerliydi.Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi onunla.Çocukluğumun en değerli arkadaşıydı o.Babamdan sonra hayatımdaki 2. değerli kişiydi.Babam ölünce de bir tek ona sığınmıştım.Kendi kardeşlerim iş,güç,evlilik derken benimle iyi bir diyalog kuramamışlardı.Oysa teyzemin oğlu hep oradaydı.Bir telefonun hemen diğer ucunda,ulaşılabilir,bütün sorunların üstesinde.Şimdiki çocuklara bakıyorum da ne kadar basit şeylerden zevk aldığımızı daha iyi anlıyorum.Tuzsuz ay çekirdeği severdi o.Ben de uyardım ona.Kuru yemişçilerden küçük kese kağıtlarıyla alırdık o zaman.Evlerinin girişinde bir hol vardı.Küçük bir de masa.Otururduk dakikalarca çekirdeklerin içini ayıklardık bir tanesini bile yemeden,sohbet ederek.Bitince avuç avuç yerdik.Bir de bir ekmek,bir kase siyah zeytin,bir sürahi su ile keyif yaptığımız olurdu.Kimbilir çocukca neler konuşuyorduk.Seneler sonra ilk ve son kez  sert şekilde başlayan bir dargınlığımız olduğunda ablam olan çekirdekli ve zeytinli anılarınıza oldu demişti.Dargınlığımız sırasında ağır hastalığı ve ölümü dünyaya bakışımı değiştirdi.İnsan hayatının bir evresinde muhakkak kendisini sorgulamaya başlıyor.Bir kişi ya da olay neden oluyor belki.                                Ben doğduğumda en küçük abimle 9,ablamla 11,diğer abimlerle de 13 ve 15 yaş fark varmış aramızda.Bir bakıma onlar da benim ebeveynim olmuşlar,arkadaşım değil.Çocukluk...İnsanın en güzel yılları.Neler hatırlıyorum acaba?Bahçeli,müstakil evimiz hala hayallerimin baş köşesinde.Mahalle arkadaşlarım.Aklımda kalan Pamuk ve ablası Senay.Pamuğun sürekli burnu kanardı.Bir hastalığı vardı.Ama ölümcül değildi.Çocuk aklıyla fazla da merak etmemişim doğrusu.Şimdiki çocukların daha gözü açık.İletişim araçları neden olsa gerek.Pamuklarla oynamayı çok severdim sokakta.O zamanlar sokaklar tehlikeli de değildi.Gel gör ki Gestapo bir annem vardı.Asla sokağı sevmezdi.Arka bahçe kapısından arkadaşlar kaçırırdı beni.Annem anlayana kadar oynadığım yanıma kar kalırdı.Gelsinler!Bahçede oynayın derdi hep.Zaten köşeyi dönünce de teyzemlerin eviydi.Onlara giderdim bazende.Teyzemin oğluyla oynardım.Çocukluğumun bu yıllarını mutlu hatırladım hep.Her ne kada incecik ayva sopasıyla annem bacaklarımı acıtsa da.4 yaşına  yakınmalarıma rağmen annem kalçamdaki çıkığı da fark edememiş.Ağlayan bir bebekmişim.En sonunda kalçadaki morlukla başlayan sıkıntılı günler tabii ki.Çok iyi bir ortopedi doktoru bulmuş babam.Asla kızımı topal yürürken göremem demiş.Günlüklerini saklıyorum babamın.Kalça yerine koyulduıktan sonra ki acıları mı öyle derinden hissetmiş ve üzülmüş kü.Ancak bir anne böyle hissedebilir.Onun için haytımda hala 1.sırada oturu duru babam,bütün haşmetiyle,sanki bir kral edasıyla.Canım babam.Keşke canlı sesini duyabilsem şuan.Ses  dedim de.Babam fırtınalı bir seferde kendi kendine konuşmuş,kaydaemiş kasede o zamanlar.Kopyasını istemişti abim.Ama hırsızlık diye bir şey var.İnsafsız hırsız,çantamla beraber kaseti de çalmış tabii ki.Gidiş o gidiş.Babamın ses kayıtları da gitti tabii ki.Alçıya alınmam,sonraki günler...Büyük abim çok titiz,düzenli,asabi biriydi.(Maşallah yine aynuı seyrediyor,60 yaşında bile.)Annemden,bir de ondan çok korkardım.Akşam gelince pijamalarımı kontrol ederdi.Katlı değilse kızardı.Katlıysa harçlık verirdi.Ama hep sinirliydi.Senelerce asabiyetinden  iyi bir diyalog kuramadık gitti.Ablam ilk okulu bitirmişti.Biçki dikiş kursuna giderdi,diğer akraba kızlarla.Ev işleri yapardı.Hala abimlerin yağlı torna giyeceklerini elinde yıkadığını,ezildiğini anlatır durur.Ortanca abim üniversite öğrencisiydi..Küçük abim eğlence,keyif adamıydı.Çok ta iyi niyetliydi diğer 2 abim gibi.Senelerce sorumluluk almamasıyla da devam etti rahatlığı.İlk olula başladığım da ayağı tamamıyle normal,sağlıklıydı.Hiç bir beden dersine raporlu katılmadım.Unuttuk kalça problemini.Sadece annem iş yaptırmazdı bana.Dikkat ederdi.Ne ileri ne geri bir talebe oldum ilk okulda Fena değildim.Karnelerime teşekkür yazısı da yazardı öğretmenim.Bir tane samimi arkadaşım vardı.Diğerleriyle de tartışmazdım,diyaloğum iyidi.Bir tane annesi çarşaflı bir kız vardı ön sıramda.İyi biriydi.Annesi beslenmesine 2 haşlanmış yumurta koyardı.Sarılarını yer beyazlarını çöpe atardı.O yaşta bile yiyeceğin çöpe atılmasına karşıydım.Bozulurdum her gün aynı sahneyi gördükçe.Bri de anneme yalvarırıdım.Bana da iki yumurta haşla diye.Asla,bir gün bile dediğimi yapmadı.Şimdi kendim büyütürken aynı hataya düşmemeye çalışıyorum.Ne sıkı ne gevşek.Bir de büyük resim defteri istediğim halde maddi olarak küçük resim defterine çizmek zorunda kalmak çok üzerdi beni.Babam seferden geldiğinde sorardı eksiklerimi gizli bir kenarda.Annem hep suç üstü yapardı.Ama bir kaç ay sonra alınan büyük resim defterim olurdu nihayetinde.  
                             ***

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 26, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bu Nasıl Sevgi? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin