salıncaklar boş.Sallanan beşikler boş.
Ruhlar ve hisler boş. Kendimi kandırmak inandırıcı gelmiyordu artık.
Kısa duşumdam sonra, sert bir kahve içmiş ve buraya gelmiştim, buraların tehlikeli olduğu ve korktuğumu bildiğim halde.
Baya bir zaman önceden, kendimi korktuğum şeyler üzerine yürümeye zorlamış ve bunu başarmıştım.
Güçlü bir ruhum yoktu çünkü zaman geçtikçe içimdeki ormanda ağaçlar yaprak dökmüş yerler çatlamıştı,ve ben artık onları onarmak için bir girişimde bulunmuyordum .
Kendimi içten içe öldürüyor ve bundan hiç yapmak
istemeyeceğim bir şekilde zevk duyuyordum.
Bu hastalıklı bir durumdu, farkındaydım.Nereye gitsem ne yapsam
her zaman o eksiklik kendini gösteriyordu ruhumun tenha sokaklarında. Ben masum
kız değilim.
Hiç bir zamanda olmadım.Olamadım..
Ben saf rolüne konulan bir oyuncuyum.sevmediği ama ondan başka oyuncağı olmayan küçük bir kız çocuğuydum ben. Ta ki oda elimden alınana kadar..
Sustum.
Susuyorum. Susucam .
Susturtcaklar..Artık alışkanlık haline gelen ama ruhuma bir türlü alıştıramadığım hisler, yollar.
Haftanın çoğunu burda,
ağlayarak ve gerçekleri kabullenmiş ruhumla birlikte göz yaşlarımla toprakları suluyordum.
Mezarın üstündeki
çiçekleri göz yaşlarımla büyüttüm ben.Annemin.
Annemin mezarını.
Çiçekler her büyüdüğünde ruhumda büyüdü.
Düşüncelerimide
büyüttüm..Merzarlıktan çıktıktan sonra ağır adımlarla ilerledim.
Ağır gelen göz altlarımda kurumuş, göz yaşlarıyla ilerledim evim dediğim hayatımdan çalan, yaratanın bana emaneti olan yere..Bir bilinmezlik var,
ben bunu biliyorum,
bildiğimi
bilemiyorum.Ağır adımlarla ilerledim
mezarlığın çıkışına doğru, arabalar yoldan hızla akıp giderken üşüyen ellerimi siyah polarımın cebine soktum.
Elimi değdiğim telefonumun titrediğini hissettiğimde önce kaşlarım çatıldı bu saatte kim mesaj atmıştıki,Merakımın topraklarına bir avuç su verdim ve telefonu cebimden çıkartarak gelen mesajımı açtım.
Bilinmeyen bir numara, kaşlarım biraz daha çatılırken
mesajı okumaya başladım," Hala umudun varsa eğer, sana mesaj attığım adrese gel. Şimdi. "
Telefonu elimde sımsıkı tutuyordum artık. Bu kişinin kim olduğunu bilmiyordum ama iki haftadır bana mesaj attığı adrese gelmemi istiyordu.
Peki benim hala umudum
var mıydı?Babamı gerçekten çok uzun bi zaman önce kafamdan silmiştim.
Şimdi ise haftalardır onun için çabalıyordum, kendime işkence etmekten başka bişey bilmiyordum zaten.
Bir de bu adamlar karışmıştı işin içine, salık bıraktığım uzun saçlarımın bir kısmı gözümün önüne geliyordu rüzgardan dolayı. Aldırmadım ve devam ettim, evet düşünmedim sadece devam ettim.
Yoldan geçen taksiyi durdurdum ve şoförün yanındaki koltuğa geçtim. Bir de böyle bir takıntım vardı, gerekmedikçe arabalarda arka koltuğa oturmayı sevmiyordum.
Mesajın altındaki adresi orta yaşlı adama söylediğimde bana biraz baktıktan sonra arabayı çalıştırmıştı.
Nasıl bir yer olduğunu bilmiyordum ama içimde ufak bir korku bile yoktu.
Ben yinede her ihtimale karşı kendimi hazırlamıştım, sonuçta beni neyin karşılayacağını bilmiyordum.
Arabanın tekerleri taşlı yolda ilerlerken sakince etrafı kontrol ediyordum.Fazla bir değişiklik yoktu şehirden fazla uzaklaşmamıştık.
Taksi şirkete benzer büyük bir yapıtın önünde durduğunda burası olduğunu anlamıştım fakat babamın burayla ne ilgisi olacağını düşünüyordum.
Ücreti ödeyip indikten sonra taksinin gidişini izledim. Bir süre dışarda bekledim çünkü ne yapacağımı bilmiyordum içeri girip ne diyecektim ben mesaj attığınız kızım benden ne istiyorsunuz mu? yada direk babamın ismini söylesem.
Telefonu cebimden çıkararak verdiğim kararla numaranın arama kısmına bastım ve telefon kulağımda bir süre çalışını bekledim...
Telefonu açıldığında karşıdakinin konuşmasına izin vermeyerek sesimin soğuk olmasını dileyerek direk lafa başladım.
" mesaj attığın adresin önündeyim. Artık ne diyeceksen beni iki haftadır rahatsız etmene değmesini diliyorum.."
Birazda alay eklemiştim sesime.
Karşı taraftan gür bir adam kahkahsı geldiğinde kaşlarımı çattım oyun mu oynuyorlardı.
Kahkahanın bitmesini beklemeden,
" oyunmu oynuyorsunuz ? " dedim karşı tarafın kahkahası kesilmiş olmalı ki birden buz gibi bir ses duyuldu kulaklarımda.
"Aferin. Şimdi içeri gir ve bekle." dedi ve telefonu suratıma kapattı, Aldırmadım, dediğini yapacaktım eğer sonucuna ulaşıcaksam karşıma çıkan herşeyi değerlendirmeliydim.
Hiç düşünmedim, ne olucak, ne biticek. Seri adımlarla la dönen kapıdan içeri girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilsiz'in Hissiz'i
Novela Juvenilİmkansızın içine oturduğunda,biri gelir ve seni kurtarır.inanmayi bırakma..