42

51 4 0
                                    

Year: 7 Day: 145 Night Time

Gece boyu yatağımda dönüp durdum, uyku tutmuyordu. Yakınlarda birisini hissetmeyince karanlıkta tek başıma kalmak beni korkutuyordu. Yetimhanede yaramaz çocukları koydukları o karanlık oda gibi; oraya sadece bir kere girdim, o da ben çok küçükken avize düştü diye. Koca avize ben yerde oynarken arkama düşmüştü ve camlar her yerimi kesmişti. Beni doktora götürmek yerine, küçücük bir çocuğun bilerek o avizeyi düşürdüğünü düşünüp o odaya kapatmışlardı. Tüm olanları hatırlıyordum, kesiklerin acısını, karanlıkta tek başıma neler olduğunu; duyduğum kapı gıcırtıları, duvar boşluklarından yankılanan rüzgarın uğultusunu, farelerin seslerini; karanlıkta hareket eden garip yaratıkları ve gölgeleri... Korku ve heyecan anında hafızam normalden de güçlüydü, bu yüzden olanların hepsini hatırlıyorum ve karanlıkta yalnız kaldığım her zaman o olayı tekrar yaşıyormuşum gibi geliyordu.

Yorganıma sarılıp gözlerimi sıkıca yumdum. Gecenin çabuk bitmesini istiyordum. Sanki Enoshima beni izliyormuş gibi geliyordu, o lanet gülüşü kulaklarımda yankılanıyordu. İstemiyorum istemiyorum istemiyorum istemiyorum istemiyorum istemiyorum istemiyorum istemiyorum istemiyorum istemiyorum istemiyorum. Umutsuzluk olmak istemiyorum.

*Tık tık tık!*

Yattığım yerden fırladım ve kapı koluna baktım. Enoshima gerçekten mi gelmişti!? Herhangi bir hareket görmeyince yanlış duyduğumu sandım ama tekrar tıklatılınca yataktan kalkıp kapıyı araladım. "Nagito?"

"Üzgünüm (S/A)-san. Uyuyor muydun?" Başımı iki yana sallayıp cevapladım onu. "Şey... Sanırım ikimizi de uyku tutmamış." diyip güldü. "...Benim gibi birinin gecenin bu saatinde kapını çalmasından rahatsız olmuşsundur-"

"Sorun sen değilsin, saatin geç olması... Ama iyi ki uyanıksın. A-Açıkçası karanlığı pek sevmiyorum."

"Öyle mi? Halbuki dışarısı o kadar da karanlık değil." Odamdaki lombozdan dışarı baktım, ışık gelmiyordu sadece lacivert göğü görüyordum. Düz suratımla oğlana lombozu işaret ettim. "Oradan bakınca öyle... Güverteye çıkmak ister misin?" Kaybedecek bir şeyim yok, uykum da yok; omuz silktim, üstüme hırka aldım ve Komaeda'yı takip ettim. Güverteye çıktığımızda manzaranın güzelliğinden dilimi yuttum. Yıldızlar ışıl ışıldı ve ay kocamandı, yansıması denizin üstünde dalgalanıyordu.

"Deniz yolculukları gerçekten güzel oluyor." dedim. "Eğer batmazsan." diye de geçirdim. Sonumuzun Titanik gibi olmamasını umuyordum -muhtemelen Jack ben olurdum, Rose de Nanami. Diğerlerine katıldığımızdan beri onunla fazla konuşamıyordum açıkçası, Hinata sürekli araya giriyordu. Aslında benim yorulduğumu düşünüp yardım etmek istiyordu ama biraz aşırıya kaçtığını itiraf edelim.

"Bu mu? Pek de büyük sayılmaz. Asıl görmen gereken şurada." Komaeda elimden tutup beni kenara götürdü ve suyu işaret etti. Çenem hayranlıkla aşağıya düştü. Suyun kendisi parlıyordu.

"Bu da ne?" Daha iyi görebilmek için eğildiğimde Komaeda tek kolunu belime doladı.

"Bilmiyorum ama çok güzel. Normalde olsa asla göremezdik." Dirseklerimi kenara yaslayıp aşağıyı izlemeye devam ettim.

"Hareket ediyorlar!" İkimiz de biraz daha eğildik, bu şeyler her neyse hareket ediyordu. "Işığı olan hangi balıklar var ki?"

"Eğer sen de bilmiyorsan hiç tahmin edemem." diye güldü Komaeda.

"Daha önce öğrenseydim hatırlardım... Eğer beynim sağlamsa." Sonunu fısıldadım. Hem onu suçluyordum ve affetmek istemiyordum hem de elinde olmadığına kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Sonuçta bunu yapan oydu ama Enoshima yüzündendi. Ama ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum, hangisinin doğru seçenek olduğunu bilmiyordum. Keşke otome oyunları gibi önümde seçenekler belirseydi.

I'm So Unlucky [Komaeda NagitoxUnlucky!Reader]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin