Akşam yemeği saati gelince aşağıda masada beni bekleyen koca adaylarımın yanına gittim. Bir yandan da kendime kızıyorum sanki izdivaç programındayız koca adayı ne be? Hepsinin yüzünü tek tek inceledim. Sert yüz hatları bulunan yakışıklı bir sürü erkekle bir masada oturucaktım. Tanrım. Sanırım bu işin ikinci eğlenceli kısmıydı. Masaya baktığımda beni oturacağım yerin yanında bir sandalye daha vardı. Bu duruma kaşlarımı çatsam da bir şey demedim. 5 dakika kadar babamı bekledikten sonra babam yanında yakışıklı sert bakışlı çatık kaşlı bir adamla içeri girdi.
Adamın kulağına bir şeyler söyledikten sonra adam başıyla babamı onayladı. Ardından adam yanıma oturunca şaşkınca ona ve babama baktım. Babam bana gel işareti verince yerimden kalkıp babamın yanına -çalışma odasına- gittim. babam masasında oturmuş elindeki dosyalara bakıyordu. Kapıyı kapattığımda bakışları bana döndü ve oturmam için işaret verdi. Otoriter sesi ile konuşmaya başladığında tek üzüldüğüm şey bir türlü kahvaltı edemememdi.
" Su yanına oturttuğum adam Ateş. Hiçbirinin soyadını şimdi söylemeyeceğim. Ancak Ateş benim sana uygun gördüğüm anlaşacağını düşündüğüm damat adayım. Özellikşle Ateş'in yanında diğerlerine yakın davranma. Çünkü çok kıskançtır ve ben birilerini komalık etmesini istemiyorum. Şimdi senden hepsiyle konuşup içlerinden 2 tane seçmeni istiyorum. Ancak bu seçimlerinde Ateş olmayacak yani onu elemeyeceksin ya da seçmeyeceksin sadece konuşacaksın. çünkü Ateş'i zaten ben test ettim ve onayladım." bu ne baba ya deterjan reklamlarındaki gibi 'test edildi onaylandı' sjsjsjsjjs
" Ayrıca ne kadar bunları söylemiş olsam da yinede Ateş ve Meriç dışındakilere pek güvenmiyorum ve bu ikisi dışındakilerle çok laubali olmanı istemiyorum. "Normalde kabullenen bir yapım olmasa da bu süre boyunca eğlenmek istediğim için babamı tatmin edecek onaylayıcı sözler söyleyerek kahvaltıya indim.
Başlasın eğlence.
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
"Sıradakiiii!" birazdan boğazım patlayacak ya 16 kişiyle ayrı ayrı 15 dakika konuşuyorum bide not alıyorum ya. Hani eğlenceli olacaktı bu iş ben hiç eğlenmiyorum. Neyse ki en azından bitiyor bu işkence. Son iki kişi kaldı. Gerçi zaten 1 kişiyi seçmiştim. Adı Boğaç. Meriçle ve Ateşle daha görüşmediğime göre şimdi ya Meriç gelecekti ya da Ateş hadi hayırlısı.
Kapı açıldığında not kağıtlarından kafamı kaldırdım. Kapı pervazına yaslanmış bir adet Aras'ın kopyasını gördüğümde gözlerim doldu. Aras'ın ölme fikri kafama yerleşmiş olmasaydı kesinlikle onu Aras sanıp sarılabilirdim. Kapıyı kapatıp yanıma geldi ve elini uzatıp "Meriç" dedi işte o an gerçek dünyaya döndüm o Aras falan değildi ama yinede Aras'a benzediği için kesinlikle onu seçecektim. Zaten adımı bildiği için sadece elini sıkıp sabahtan beri seçtiğim adaya bile söylemediğim şeyi söyledim
"Seçildin"
"Ne" anlama kıtlığı falan mı yaşıyor acaba diye düşünmeden edemedim.
"Seçildin diyorum neyini anlamıyosun?"
"Şaka mı yapıyosun?" şuan fark ettim de Meriç'in sesi de aynı arasın ki gibi. ama ben onu sabah kahvaltıda görmedim. bu işte bir iş var ama hadi neyse.
"Şaka yapıyo gibi bir ifadem mi var?" diye ciddiyetle sorduğumda yüzüme gözlerindeki ışıltıyla bakarak konuştu.
"Beni tanımak için konuşmayacak mısın?"
"Hayır" dediğimde yüzü düştü ve homurdandı.
"Ama diğerleriyle 15 dakika konuştun"
"Ama diğerlerini değil seni seçtim. Yarın sabah 8 de beni almaya gel." dememin ardından kapıya yöneldim tam kapıdan çıkarken konuşmasıyla durakladım.
"ama daha Ateş'le de konuşmadın."
"Peki bundan sanane?" Ateş ile özel olarak konuşacaktım. Nasıl olsa onu babam seçmişti. Ancak bundan ona bahsetmeyecek kendim seçmiş gibi gösterecektim tabi babam söylemediyse. Ayrıca şu kıskançlık meselesine gelirsek kesinlikle deli olacaktı çünkü Meriç Aras'a benzediği için kesinlikle onunla daha çok vakit geçirecektim. Çalışma odamdan çıkıp salona geçtim. Sadece Ateş'in olması beni şaşırtsa da konuştuğum kişilere yarın kararımı bildireceğimi ve evlerine gitmelerini söylediğim aklıma geldiğinde onun burda olmasını mantıklı buldum. Beni fark ettiğinde konuşmaya başlamasıyla dikkatimi düşüncelerimden alıp ona verdim.
"Benimle konuşmayacak mısın? neden çıktın?!" hafif kızgın ve sinirli sesiyle biraz afallasam da burada hesapları ben sormalıyım ona ne oluyor ki? Ukala şey.
"Seninle ayrı konuşacaktım ancak istemiyorsan 15 dakika da seninle konuşabilirim." o ukalaysa ben ondan daha ukala olmasını da bilirim.
"Pekala. Nereye gidiyoruz?" Ahh. işte böyle yola gel bakalım.
"Öncelikle beni bildiğin güzel bir restorana götürmekle başlayabilirsin. açıkçası karnım çok aç ve sabahtan beri yemek yemedim." Ahhh. açık sözlülüğüm sanki ona yakın davranıyormuşum gibi bir izlenim veriyor sanırım ve bu onun ümitlenmesini sağlayabilir. Ve bu benim en son isteyeceğim şey bile olmaz. Ancak ne yapabilirim ki ben buyum açık sözlülüğüyle sempatik görünen ancak kızınca babasını bile takmayacak bir mafya kızı ya da şöyle mi demeliyim mafya veliahtı ve ya mafya kızı mafya.
"Tamam. Sen yeter ki yemek iste." Ben bu kadar ilgiye alışık değilim eğer alışırsam kesinlikle her zaman bu ilgiyi ondan isterdim. Ahh ne diyorum ben ya? Daha onu seçmedim bile.Aslında onu seçemiyordum bile çünkü babam onu test etmiş ve onaylamıştı. Sanırım bu cümle yüzünden babamla iyi bir dalga geçecektim. Hem Meriç'le daha çok vakit geçirmeliydim Ateş'le değil. Ama n'apabilirim acıktım ve bir an önce yemek yemeliyim. Ateş telefonunu çıkarttı ve yanımdan biraz uzaklaşıp telefondakine bir şeyler söyleyip kapattı. Tekrar yanıma geldi ve elini belime koydu. ben olayın şokuyla kaskatı kesilirken belimdeki hafif ittirmeyle ayaklarım istemsiz olarak harekete geçti. Arabanın yanına gelince belimdeki elini çekti ve kendi yerine geçti. Ne bekliyordum ki kapımı açmasını mı? O bir mafya ve kapımı açmasını beklemek tam bir aptallıktı ve ben de bu aptallığı yapmıştım. Daha fazla beklememek adına arabaya bindim. Binmemle arabanın çalışması bir oldu.
Sessiz bir yolculuğun ardından çok şık ama sade bir restorant (nasıl yazıldığını bilmiyorum.) geldik. Arabadan inerken yine elini belimde hissettim. Sanırım buna da alışmaya başlıyordum. kazadan sonraki hayatıma girecek olan ilklerin daha başlangıcındaydım ancak bu bile bana fazla geliyordu.
İçeriye girene kadar bir sürü çalışan bize selam verdi ben tebessüm ederken Ateş katı suratından ödün vermeyerek sadece baş selamı veriyordu. Ayrıca tebessüm edişime de kızarak bakıyordu. babam bana biraz kıskanç demişti değil mi? Tanrıım. bu adam çok kıskanç. İçeriye girdiğimizde restorantta sadece bizden ve çalışanlardan başka kimse olmadığını fark ettiğimde ağzımdan istemsiz olarak bazı kelimeler döküldü.
"Sen benim için restoranı mı kapattın?"
Umarım beğenmişsinizdir.
YARDIMCI HESAPLAR:
INSTAGRAM; sati_byza
Kitabın Instagram Sayfası: varligim_yokluguna
943 kelimelik bir bölümle karşınızdayım vote ve yorumlarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Benim
Jugendliteratur"hani kolumu bıraksan da bende eve gidip senden kurtulsam."dedim bezgin bir tavırla. "seni eve ben bırakıcam." bu söylediğine ben gözlerimi devirirken o sinirle homudanarak beni sürüklemeye başladı. ancak o homurdanmadan çok duymamı istermişcesine...