"Tutulmadı Yunus canı, geçti Tamu'dan, Uçmak'tanYola düşüp Dost'a gider, ol aslına uyakmağa"-Yunus Emre
Atalarımızın dini dünyası hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz?
Öznel gözlemlerimle başlayacak olursam, eski Türk inancı olan Tengricilik ile ilgili yapılan araştırmaların önemli bir kısmı; atalarımızın dinini İslam'a benzetme çabası-gayesi taşımaktadır.Elde ettikleri bulguları ve kaynakları, çoğu kez Tengricilik'i İslam'a benzetme uğraşı ile yorumlamaktadırlar.
Atalarımızın ahiret inancı da, bu yorumlar arasında mekik dokumaktadır.
Eski Türkler'de cennet-cehennem fikri var mıydı? Uçmak ve Tamu nedir?
Bu yazımızda, 'uçmag' konusunu işleyeceğiz.
Öncelikle 'ölüm' kavramını Türklerin nasıl anlamlandırdığına bakalım. Eski Türklerde ölüm, ruhun yani tının bedenden ayrılması ile gerçekleşen olaydır.
Bu anlamda yalnızca Tanrı'nın ebedi (sonsuz) olduğuna inanılır. Orhun Yazıtlarında açıkça, Öd Tengri yasar, kişi oglı köp ölgeli törümiş. denmektedir. (Yani Zaman Tanrısı yasa koydu, insanoğlu hep ölmek için türemiştir.)
İslam'dan sonraki dönemlerde, uçmak kavramı İslam'daki 'cennet'in karşılığı olarak kullanılmıştır. Buna örnek olarak Mansur Bahçi'nin Mes'ele kitabından şu dizeler gösterilebilir:
"Hak' ta'al-âmanga sonsız uçmakbirz-e uçmak-ka kirmegeymen" (Sf. 254)Ancak her ne kadar 'uçmak' kavramı 'cennet' için kullanılsa da; 'uçmak' kavramı ile altından ırmaklar akan, üzümlü bağlar vs. zihninizde canlanmasın: Özünde Türklerin inandığı uçmak ve öbür dünya fikri ile, İslam'daki ahiret inancı örtüşmemektedir.
"Tengrici Türkler, öbür dünya ile insanların cezalandırılması arasındaki bağlantıdan hiç bahsetmez. Genel görüş ayrıca, günah kavramının da onlara yabancı olduğudur. Öbür dünya onlara bolluk ve bereket vaat etmez, ama ceza ile de tehdit etmez. Cehennem kavramı muhtemelen sonraki zamanlarda, başka bir kültür çevresinden alınmıştır."
Aslında, cennet ve cehennem kavramları ile birlikte; 'öbür dünya' olgusu da Türkler için belirsizlik olarak görülmektedir. Bu yüzden de Türk dünyasının çeşitli yörelerinde farklı inançlar gelişmiştir.
Peki 'uçmak' tam olarak nedir?
"Orhun Yazıtlarından ancak şu kadarı malum oluyor ki Türk halk itikadınca, insanın ruhu öldükten sonra, kuş yahut böcek suretinde tenasüh edermiş. Vefat eden hakkında "uçdı" deniliyor. Malumdur ki Batı Türklerinde de hatta İslamiyet'i kabul ettikten sonra da öldü yerine "şunkar boldı" yani "şahin oldu" ibaresi kullanılıyordu." (Tuna, 1960, 131148).
Bugün Türkiye'de halk arasında yaşayan Ölümle ilgili bazı deyimler (canı çıktı, ömür kuş gibi gelir gider, hasta zayıf ama canı içinde, kuş gibi uçtu vb.) Geleneksel Türk Dininden günümüze ulaşan kalıntılar olmalıdır.
Görüldüğü üzere 'uçmak' kavramı, günümüzde bildiğimiz 'uçmak' fiili ile aynı sözdür. Türkler, öldükten sonra tının yani ruhun bedenden ayrılıp uçtuğuna, çeşitli donlara girdiğine inanırlardı. Kuş, bu anlamda bir çeşit simge olarak düşünülmelidir. Özünde, tın uçtuktan sonraTengri yir (Tengri'nin yeri)'ne gider.
Yani ölümden sonra, ruhun yaşamı devam etse de Tengri inancına göre onu bekleyen bir ceza veya ödül yeri yoktur. Ruh, yeni bir yaşama başlar. Yakutlar gibi Türk halklarına göre, öbür dünya da bu dünyaya benzer bir yerdir. Orada da yenip içilir ve evlenilir. Hatta ölünür. Ölen kişinin ölmesi gibi kavramlar da işin içine girince, Altay halklarının inancının karmaşıklığı daha çok göze çarpar.