Yavaşça araladığım gözlerimin içine vahşice saldıran güneş ışınları nediyle göz kapaklarımı tekrar kapattım ve yatakta yüzüstü dönerek ellerimi yumuşak yastığın altına yerleştirdim. Uyanmak istemiyordum ama bunun için çok geçti.
Yatakta bilincim açık ama gözlerim kapalı bir şekilde geçirdiğim bir kaç dakikanın ardından gözlerimi tekrar kapatmamak üzere açtım ve uyuşuk bir şekilde doğrulup gerildim.
Gözlerim perdelerini çekmeyi unuttuğum cama kaydığında havanın güzel olduğunu farkettim. Yaz mevsiminin mükemmel havası İstanbul'u kuşatıyordu.
İstanbul gerçekten çok güzeldi. Bu eve, bu şehire hayatımı yerleştirmem henüz bir haftayı geçmesede kanım ısınmıştı. Güneşi daha farklıydı sanki; enerjisi, her şeyi.
Yataktan aşağı sarkıttığım çıplak ayaklarımın odanın ısısına oranla soğuk olan laminanatla buluşmasının ardından gözlerimi ovuşturdum ve yataktan kalkıp adım seslerimi dinleyerek cama yöneldim. Hava gerçekten tahmininden daha güzeldi.
Odanın havalanması için camı açıp odanın içindeki küçük banyoya yöneldim. Yerde hala kaldırmadığım bir kaç kutu serbestçe duruyordu. Bazılarını ayağımı kullanarak bir araya topladım ve banyoya girdim. Tuvaletteki işimi bitirdikten sonra elimi yüzümü yıkayıp banyodan çıktım ve odanın kapısına yöneldim.
Evde yiyecek bir şeyler kalmadığını buz dolabını açtığında farkeden tiplerden değildim. Mutfağa girmeden markete gitmem gerektiğini çok iyi biliyordum.
Merdivenden tembel adımlarla inip vakit kaybetmeden kapıya yöneldiğimde, siyah saçlarımdaki gevşek tokayı çıkardım ve saçımı hızla dağınık bir topuz yaptım. Kapının yanındaki askılıktan şişik pembe yeleğimi alıp hızla kısa kollu beyaz tişörtümün üzerine geçirdim ve cebimdeki parayı kontrol ettim. Ardından spor ayakkabılarımı bağcıklarını bağlamaya gerek duymadan ayaklarıma geçirip dış kapıyı açtım. Yüzüme hafifçe vuran rüzgâr çölde su bulmanın heyecanını hissettirmişti bir anlık olsada. Saçmaladığımı farkettim ve düşüncelerimi bölerek dışarıya çıkıp kapıyı kapattım.
Evin küçük yeşil bahçesinden çıkarken bir ara bahçeyle ilgilenmeyi zihnimdeki hayali listeye ekledim.
Kaldırımda yavaşça yürürken yanımdan geçen kediye beni anlayabilirmişçe gülümsedim ve ellerimi gri eşofmanımın ceplerine sokarak yürümeye devam ettim. Üstümü değiştirmeye gerek duymamıştım.
Market bir sokak ileride olduğu için çok kısa bir süre içinde içerideydim. Herkes kahvaltı alışverişini yapıyor gibi gözüküyordu.
Raflarda gözüme çarpan Nutellayı gördüğümde en öndekilerden birini elime aldım. Arka tarafımda kalan raflara dönerek bir kaç tane daha çikolata alıp parmaklarımın arasına sıkıştırdım. İçimden şarkı mırıldanarak rafların arasında ilerlerken yere bir şeyler düşürdüğümü farkettiğimde hızla arkamı döndüğüm için yerdeki süt paketlerine yenileri de eklenmişti.
Derin bir iç çekerek yere eğildim ve düşen süt paketlerini kaldırırken elimdeki çikolatalar nedeniyle başarılı olamadığımı farkettim.
Görüş alanıma giren market sepeti ile bakışlarımı yerden ayırarak sepeti bana uzatana yönlendirdim.
"Bu sepetler müşterilerin kullanması içindir. Özellikle sakar olanların."
Karşımdaki çocuğun dudaklarının alayla kıvrılması yüzümdeki yanma hissini söylediklerinin ardından daha da arttırmıştı.
Gözlerimi hızla gözlerinden kaçırdım. Yüzünün yapımı için özel bir zaman ayrılmıştı sanki.
Doğrulduğumda "Teşekkürler." diye mırıldandım uzattığı sepeti elinden alırken.
Parmaklarımızın birbirine değdiği kısa saniyeler içinde kalbimin çılgınca atması, uzun süredir bana yabancılaşan duyguların aniden alevlendiğini gösteriyordu sanki.
Gözlerim benden izinsiz tekrar yeşil ve ela renginin karışımından oluşan gözleri ile buluştuğunda teşekkürüme omuz silkerek karşılık verdi.
Arkasını dönüp uzaklaşırken tüm hücrelerim nedenini bilmediğim bir şekilde gitmemesini şiddetle arzuluyordu. Attığı her adımda hissettiğim hayal kırıklığına anlam veremeyerek gözlerimi ondan ayırıp yerdeki süt paketlerine çevirdim. Yere tekrar eğildim ve aldığım çikolataları sepetin içine koydum.
Sepete eklediğim bir paket sütün ardından geri kalanını hızlıca rafa sıraladım. Gözlerim istemsiz bir şekilde çevreyi kısa sürede tararken onu görememek kötü hissetmemi sağlamıştı.
Beynim saçmaladığımı haykırırken kalbim onu son kez görebilmek için tüm marketi dolaşmamı fısıldıyordu. Sepeti elime alıp doğrulduğumda beynime hak vererek almam gereken bir kaç şeyi de sepete ekledim ve kasaya yöneldim. Önümde orta yaşlı bir kadın aldıklarını poşetlerken aldıklarımı kasa bandının üzerine koydum. Kasiyer önümdeki kadınla ilgileniyordu. Derin bir nefes alıp arkama baktığımda kalbimi çıldırtan o gözlerle karşılaşmıştım. Ne yapacağımı bilemezce ona gülümsediğimde kırmızı dudakları yukarı doğru kıvrıldı.
"12 tl."
Kasiyerin ince sesi kulaklarımı doldurduğunda hızla gözlerimi onun harika gözlerinden kaçırarak cebimden çıkardığım parayı kasiyere uzattım. Yüzümde hafif yanma hissini tattığımda aldıklarımı hızla poşete doldurmaya başladım. Kasiyerin uzattığı para üstünü de alıp poşete koyduğumda süt paketini yanlışlıkla yere düşürdüm. Hızla yere eğilip paketi elime alırken gözlerim tekrar onunla buluşmuştu. Harika gülümsemesinden gözlerimi zorla ayırarak doğruldum ve sütü poşete koydum. Yüzümde hissettiğim keskin sıcaklığa içimden bir küfür sıraladım. Neden her seferinde beni ele veriyordu ki?
Hızla kapıya yöneldiğimde ne kadar aptalca bir duruma düştüğümü farketmiştim. Marketten çıktım ve hızlı adımlarla sokakta yürümeye başladım.
Bir yandan kendime o çocuktan çok çabuk etkilendiğim için kızarken diğer yandan da yüzünü aklımdan çıkaramıyordum.
Markete giderken gördüğüm kedi ile tekrar karşılaştığında düşüncelerim bölündü ve yüzüme istemsizce kocaman bir gülümseme yerleşti. Yere eğilip başını okşamaya başladığımda miyavlayarak poşete yaklaşıyordu. Poşetin içinden dilimlenmiş salam paketini elime alıp açtım ve birkaç tanesini alıp yere koydum. Kedi salamı yemeye başladığında gülümseyerek son kez başını okşadım.
Yavaşça ayağa kalkarken tekrar tanıdık gözlerle karşılaştığımda bir kamera şakasında olabilme ihtimalimi ciddi anlamda düşündüm. Ya da hayal gördüğümü.
Onu farkettiğimde alayla sırıttı ve "Dikkatli ol." dedi karşı kaldırımdan. Ses tonu bile tarif edilemeyecek boyutta etkileyiciydi.
"Normalde sakar değilim." dedim bir anlık özgüven patlaması yaşayarak. Ardından kediyle olan ilişkimi kesip karşısındaki kaldırımdan yürümeye devam ettim.
"Buna eminim." dedi yüzündeki aptal ama harika sırıtışa devam ederken.
Benimle dalga geçmesi hoşuma gitmemişti ama gülümsemeye devam etmesi için her şeyi yapabileceğimi farkettiğimde beynim tekrar saçmaladığımı hatırlattı.
Elindeki poşetle yürümeye devam ederken telefonu ile ilgilenmeye başlamıştı. Nerede oturduğunu merak ederken bir yandan da benimle konuşmasını istiyordum. Evin önüne geldiğimi farkettiğimde tüm hissettiklerimi bir kenara atmak zorunda kalmıştım. Umutsuzca bahçe kapısından içeri girerken karşı kaldırıma geçtiğini farkettim. İçimdeki heyecan artarken yavaşça evin kapısına adımlar atıyordum.
Gözleri tekrar gözlerimle buluştu ve yan evin bahçe kapısını açtı. Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırırken yaşadıklarımın bir halisülasyon olmaması için dua ediyordum.
Gözlerini gözlerimden ayırmadan gri eşofmanının cebinden anahtar çıkarıp kapıyı açtı ve "Sakar komşu." deyip gülerek eve girdi.
Kapıyı kapattığında neden aptal gibi bahçede beklediğimi sordum kendime. Hızla kapıyı açıp eve girdim. İstemsiz bir şekilde yüzüme yayılan aptal sırıtışa engel olamıyordum.
Komşuyduk.