Kilitli Kapılar 1. Bölüm

295 48 29
                                    

Korkuyla karışık bir duygu kaplamıştı içini ama gene de koydu başını o yastığa. Hem fotoğraflarıyla anca hatırlayabildiği yüzü göreceği için sevinçliydi ,hem de kalbindeki o derin kabuk bağlamış yaranın biraz daha acıyacağının farkındalığı vardı üzerinde. Her şeye rağmen kendini uykuya teslim etti.
    *
Gözleri bir anda açıldı. Gördüğü rüyanın etkisinden çıkmaya çalışıyordu. Başucundan eksik etmediği suyu, yavaş yavaş içti. Titreyen elleri ve sımsıkı yumduğu gözlerini aldırmadan biraz bekledi ve kendine gelmeye çalıştı. Tam 3 senedir,her sene tekrar eden bu olaya alışamamıştı. Aksine her sene daha fazla etkileniyordu. Yavaşça ayağa kalkıp her zaman rahatlaması gerektiği zamanlarda kendisine iyi geldiğini düşündüğü yere çıktı. Teras. Bu onun için bir tür terapiydi. Doğmak üzere olan güneşi seyretti bir süre, yüzüne mart soğuğu çarpıyordu. Aldırış etmedi,alnında olan su damlalarından dolayı soğukluk hissediyordu. Gökyüzüne kaldırdı başını ve sayıklayadurdu. "Yapabilirsin Aral, derin bir nefes al. Hadi, korkma. Sen yaparsın." Alnına düşen saçlarını geriye doğru savurdu. Bir süre evinin manzarasını seyretti. Kokuyu içine çekiyordu derinden. Terasında yetiştirdiği çiçeklerde gezdirdi gözlerini, yüzünde tebessüm oluştu. O sert görünümü çiçekleri görünce anında yumuşadı. "Susadınız mı siz bakayım?" Onay almışcasına hemen yanında duran sulama kabını aldı. Elinde tuttuğu kabın ağırlığında yeterli su olduğunu anladı ve özenle çiçekleri sulamaya başladı. Bir andan da ne kadar eve hanımına dönüştüğünü düşündü. Saçmaladığının farkına vardı ve ufak bir tebessüm etti. Tekrardan çiçekleri sulamaya devam etti. Her yaprağına ve çiçeklerin toprağının her yerine su gelmesine özen gösteriyordu. Sulama işi bitmek üzereyken aklına gece gördüğü rüya geldi. Yaptığı işi bir anda durdurdu ve sulama kabını yerine koydu. Kendini sandalyeye bıraktı. Eli ayağını hareket ettiremez haldeydi. Artık yetmişti her yıl bu durumu yaşamaktan sıkılmış ve yorulmuştu. Sinirlenmişti, elleri titriyordu. Ellerinin titrememesi için sandalyenin yanlarını sıkı sıkı tuttu. Kendine hakim olmalıydı. Yoksa kötü şeyler yaşanabilirdi. Kendi kendine fısıldadı, "Çık aklımda yalvarırım çık aklımdan.." Gözünden yaş akmaya başladığında hiç birşey yapmadı. Canı acıyordu. Bundan 3 sene önce yaşadıkları ve devamı psikolojisini yerle bir etmişti. Yavaş yavaş toparlanırken yine aynı gün aynı rüyayı görmek onun tepetaklak olmasına sebebiyet veriyordu. Güçsüzdü, hemde çok güçsüzdü. Yaşadıklarını anlatabilecek ne yakın arkadaşı vardı, ne de kardeşi. Yalnız değildi elbet. Çok iyi 4 tane arkadaşı vardı. Ama anlatabilecek kadar yakın hissedemiyordu. Aslında kendisi içinde yaşama olayını çok benimsediği için hiç kimseye bir şeyini anlatmaz dinlerdi. Arkadaşları yaşadığı ruh değişimin farkındaydı ama sormaya çekiniyorlardı. Biliyorlardı,Aral kendisi anlatmak istediği zaman anlatırdı. O yüzden üstüne gitmiyorlardı. Aral hala oturduğu yerdeydi. Hava bugün bayağı soğuktu bu yüzden içi ürperdi. İçeri gitmek için ayağı kalktığında aklına bugün grupla buluşması olduğu  geldi. İptal etmesi imkansızdı. Aynı haftada üç kere kaçmanın yolunu bulmuştu ama bu sefer kaçamazdı. Sıkıntıyla iç çekti ve duş almak için banyoya gitti. Kıyafetlerini çıkardı ve kapının arkasındaki kirlilerin yanına fırlattı,aynada bir süre göğsündeki izi izleyip duşakabininin içine girdi. Suyu sıcağa ayarladı ve saçına şampuan döküp köpürtmeye başladı.Gözlerine biraz köpük kaçınca somurttu. Üflenerek hızlandırdı yıkanma işlemini. Yaklaşık on dakika içinde işini halletti ve saçını kuruttu. Sonra da giyinmek için odasına gitti. Bir kaç dakika dolaba göz gezdirdikten sonra mavi bir tişört ve siyah pantolon giydi. Telefon ve araba anahtarını alıp evden çıktı. Evin anahtarını da sigortanın üstüne koyup asansöre bindi. 0 a basıp kat sayılarının değişmesini izledi. 3-2-1-0. Tişörtün yakasını düzeltip telefonundan saate baktı. Sabahın 8'iydi henüz. Buluşma 9'daydı. Batı'nın planı olduğu için onu araması gerekiyordu. Mekanı unutmuştu bile. Kim bilir ne alemdeydi? Rehberine girip hızlıca onu aradı. "Alo?" Batı biraz durdu sonra "Oo Aral bey,nasılsınız?" dedi. Aral yavaş yavaş yürümeye başladı. Apartmandan çıkacağı sırada "İyiyim Batı bey,siz?" dedi. Arabası gözükmeye başlamıştı. "Biz de iyiyiz,yeni kalktım giyiniyorum. Mavi mi gri mi?" Aral anahtarla arabayı açarken "Gri olsun,nerde buluşuyoruz?" dedi. Batı da gri tişörtü üstüne geçiriyordu o sırada. "Valla öyle bir soru soruyorsun ki,olum yüz milyon kere söyledim ya. Cennet kafe. Erken gidersen kaptırma şu tikican ve mafisulara tamam?" Aral tikicanı tahmin etse de mafisuyu anlayamadı."Mafisu?" Batı gülmeye başladı. "Mafya tipli lavuklardan bahsediyorum abi yaa." Aral zaten sıkıntılı bir gündeydi,uzatmadı."Tamam kardeşim,hadi." Telefonu kapattı Aral. 'Acaba Çağla'ya da sorsam mı nerde olduğunu?' diye düşündü. Sonra boşvererek yoluna devam etti. Arabayı sürerken her zaman çok dikkat ederdi. Direksiyonu ister istemez çok sıkardı. Yola kaşlarını çatarak bakardı. Hayata karşı genel duruşu da hep böyleydi zaten. İçine kapanıktı genelde. 'Sıradan' tanımlamasında olan bir insan olmak ve dikkat çekmemek istiyordu genelde ama bunu istemesi bile kendini sıradışı hâle getiriyordu. Aslında görüntü olarak iyi olduğu söyleniyordu. Saçları hafif uzun,kahve tonlarındaydı. Gözleri de etkileyici duruyordu. Kemikleri ve damarları belirgindi. Yüzü tatlıdan çok çekiciydi. Prensipliydi Aral. Prensiplerinden biri de buluşma saatinin yarım saat öncesine göre kendini ayarlamaktı. Saat 08:26'yı gösteriyordu. Arabayı parkederek Cennet Cafe'ye doğru yürüdü. Sonra cebinden telefonu düşecek zannedip biraz panik olurken,çaldığını farketti. 'KILIÇ' "Efendim Kılıç?" Kılıç onun arkadaş grubunun bir üyesiydi. "Nerdesin Aral?" Aral bir anda durdu. Derin bir nefes aldı. "Cennet kafe'ye doğru gidiyordum,bizimkiler buluşma ayarlamışlar klasik, bir şey mi oldu?" Aral bir anda gözlerinin kapandığını hissetti. "Ben kimim?" diye bir soru yöneldi kadın-erkek ayırt edemediği bir şekilde. "Ya Kılıç söylesene geldiğini oğlum yaa." diyip sarıldı Kılıç'a. "Ne yapayım Aralcığım, geliyorum otogardan beni alın mı diyim? Kaç yaşına geldik be, üç yaşında değiliz ki." Aral üç sayısını duydukça sinirleri bozuluyordu. "Gelicek misin?" dedi ciddi bir şekilde. Kılıç da ciddileşti. "Gelmemeli miyim?" Aral, Kılıç'ın omzundan tutup cafeye doğru ilerlemeye başladı.

Kilitli KapılarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin