1.BÖLÜM:MERHABA ADA

6 0 0
                                    


BİR SAAT!

Tam bir saattir bu soğuk, pis ve kapraranlık silindir şeklindeki, tanker biçimli, odanın içerisindeydim. Ellerim kafamın üstünden kelepçeyle duvara bağlanmış oturur vaziyetteydim. Sırtımı silindir şeklindeki duvara yaslamıştım. İster istemez kamburum çıkmıştı. Üstümde çuval vardı, gerçekten. Büyük boy bir patates çuvalının altını yuvarlık biçimde kesilmiş ve kafamdan geçirilmişti. Kol delikleri vardı. Normal şartlarda çuvalın ağzı dizlerime kadar gelmesi lazımdı ama malesef oturduğum için dizlerimi kendime doğru çekmiştim. Altımda hiç bir şey yoktu başka bir değişle mal meydandaydı. Ayağımdaysa yırtık bir sandalet vardı. Xa

Şükürler olsun ki bulunduğumuz silindir şeklindeki oda karanlıktı ve odadaki tüm tutsaklar benim durumumdaydı. Tutsak dediğime bakmayın ne suç işlediğimizi bende bilmiyorum. Benim bulunduğum sırada elli kişi ve kardışımızdaki sıradada elli kişi vardı. Ben kendi sıramın ortalarındaydım. Sağ tarafımda upuzun sarı saçlı, masmavi gözlü ve biçimli bir yüzü olan bir kız vardı. Saçları bu soğuk odada beni ısıtacak çuvaldan sonra ikinci şeydi. O yüzden saçlarına olabildiğince yakın durmaya çalışıyordum. Sol tarafımda kısa turunç saçlı, açık kahverengi gözlü, koca burunlu ve ince dudaklı bir oğlan vardı. Karşımdakileri göremiyordum fakat orada olduklarını başımızda nöbet tutan adam kırbaç darbesiyle birkaçını bağırttığından biliyorumdum(simsiyah, sağ elinde kırbaçlı, sol elinde hiç bırakmadığı ve habire durum raporu verdiği telsizi, sırtında da tanımlayamadığım bir cisim vardı).

Beş dakika sonra bir ışık süzmesi odayı kısmen aydınlattı(önümdeki tutsakların yaklaşık üç metre üstünde bir metre eninde korkuluklu bir metal düzlük vardı, ucundaysa beyaz ışığın geldiği kapı duruyordu. Bir kaç adam orada nöbet tutuyordu fakat onların elinde kırbaç yerine büyük silahlar vardı.) Birden metal düzlüğün üzerine süslü süslü kadınlar ve bir o kadar da süslü züppe adamlar girmeye başladı. Bizim halimize gülüyorlardı ve bize tuhaf tuhaf cisimler atıyorlardı. (kırmızı, biçimsiz yuvarlağımsı ve yere düştüğünde patlayan yapış yapış şeylerdi bunlar ve her taraf onların kabuklarıyla dolmuştu).

Başımızda nöbet tutan adam bir merdivenle diğerlerinin yanına çıktı ve merdiveni kaldırdılar. Kapıdan mor montlu beyaz simli pantolonlu bir adam girdi.

-Vay! Vay! Vay! Demek bizimkiler burdaymış.

Dedi gülerek ve sağ elindeki sıvıyı içti, kafasını yukarı kaldırdı ve bir oh çekti. Herkes psikopat bir şekilde gülüşüyordu. Mor montlu adam arkadaşlarına döndü ama söylediklerini bizde duyabiliyorduk

-Dostlarım gördüğünüz gibi hepsi gönderilmeye hazır ve şu anda konuşamadıklarına inanabiliyor musunuz? O özlelliği bir saat sonra karaya ulaşanlar için aktive edeceğiz. Neyse, sizlere kısa bir bilgilendirme yapacağım. Boyut zarını ilk geçen yüz kişi okyanusa düşecek ve adaya doğru yüzmeye başlayacak. Yüzecekleri mesafe iki kilometredir ve adaya vardıklarında yiyecek bulmak için yaylalardaki ekilmiş sebzeleri toplamaları gerekiyor. Merak ediyorsanız diye söyleyeyim, sayıları 112,yaşları 14, hepsinin boyu 1.80,kızların kilosu elli beş, erkeklerin kilosu altmış sekiz ve en önemlisi hepsinin kendine has bir yeteneği var. Adları yoktur kendileri seçeceklerdir. Yeteneklerini kullanıp adada hayatta kalabilirler. Bu arada boyut zarını geçemeyenler korsanlara bırakılacaktır ya da isterseniz çok makul bir fiyata alabilirsiniz.

Dedi ve hiç beklemeden metal düzlükteki herkes kapıdan çıktı ve kapı kapandı. Gene karanlıktı ama uzun sürmedi. Silindirin alt kısmı iki yana doğru açılmaya başladı. Ellerimizdeki kelepçelerde olmasa ayaklarımızın altındaki uçsuz bucaksız gökyüzüne düşecektik. Herkes bağıyordu ama adamın dediklerini düşündüm. Bize birşey olmayac---

SÜPER DEVLETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin