İyi Okumalar :)
Usulca kızın tabağındaki pizzayı kesmeye yardım ediyor. Bıçağı küçük kızın ellerinden kurtarıp gülerek bir şeyler anlatıyor. Küçük kız kıkırdıyor. Büyük bir lokmayı ağzına atıp iştahla yemeye başlıyor. Mayonez eline yüzüne bulaşmış hala yiyor. Aldırdığı yok ama belli mutlu bunu önemseyecek kadar büyük bile değil. Babası onun yerine peçeteye uzanıp kızın elini yüzünü siliyor. Yüzünde en ufak bir tiksinme ifadesi bile yok. Hatta bundan mutlu olduğu bile söylenebilir. Küçük kız gözlerini babasından ayırıp bana bakıyor. Onları izlediğimi fark etmiş olmalı. Belli belirsiz bir gülücük dudaklarına yerleştiriyor. Sonra önüne dönüyor. Babasına bir şeyler söyleyip sohbet etmeye devam ediyorlar. Bakışlarımı bana doğru yürüyen genç garsona dikiyorum. Sahte bir gülücükle saçlarını karıştırıyor.
" Ne alırsınız? Kararınızı veremediyseniz yardımcı olabilirim." diyip bu sefer bakışlarını yüzümde gezdiriyor. Sanırım bu her seferinde gelen müşterilerine söylediği şeyler. Durup bir kaç saniye düşünüyorum. Kararımı veremediğimden değil düşüncelerimden. Sabırsızca yerinde kıpırdanıyor. Hafif bir tebessüm edip bakışlarımı az ilerideki baba-kızın masanını işaret ediyorum.
" Aslında kararımı verdim. Şu 13. masadaki baba-kızın yediği pizzadan istiyorum. " dediğim masaya bir göz gezdirip;
" Ah, tabii ki emin olun en iyisi İtalyan usulü pizza sosu, mozerella peyniri, sucuk, sosis, yeşil biber, mantar ve mısır beğeneceğinize eminim." elindeki tablete bir şeyler karalayıp yanımdan ayrılıyor. İçimden cevabımı veriyorum, " Kesinlikle bende eminim." Yanımdaki masadan kahkaha sesleri yükseliyor. Bir grup gençin kahkahası kulaklarımı doldururken gözlerimdeki yaşlar içime doğru akıyor. Sessiz sedasız yakarak geçiyor. Oturduğum deri yumuşak koltuktan doğrularak tuvalete doğru yol alıyorum. Üst katta olduğundan merdivenleri elbiseme aldırmadan ikişer ikişer çıkıyorum. Nefes almaya ihtiyacım var. Ellerimi soğuk suya sokup bileklerime masaj yapmaya başlıyorum, önce sağ bilek sonra sol. Makyajıma aldırmadan yüzümü suyun etkisi altına bırakıyorum. Bir süre öylece duruyorum, bir nebze rahatladığımı fark ettiğimde dudaklarım zaferle kıvrılıyor. Tuvalet boş. Ah, bunu daha yeni fark etmiş olmam ne ironi ama(!) Aynadan yansımamı bakmayı kesip peçete aramaya koyuluyorum. Ne yazik ki burada da peçete yok sadece şu boş boş sıcak hava üfleyen gereksiz alet var. Onu pas geçip kabinlerden birine doğru ilerliyorum. Tamda tahmin ettiğim gibi. Burada var tuvalet kağıdı olmasının ne önemi var ki, peçete mi, evet sorun yok o zamam. Birkaç parça koparıp yüzümden boynuma ve dirseklerime doğru inen soğuk suyu siliyorum. Kapı rahatsız edici bir sesle sonuna kadar açılıyor. Gelenin kim olduğuna bakmak için kafamı kapıya çeviriyorum. Kan bütün vücudumdan bir anda çekiliyor. Nefesimi tutuyorum. Kapının dışındaki adam kararsızlıkla içeriye giren küçük kızı izliyor bir şeyler demeye hazırlanırken kapı sonuna kadar kapanıyor. Ne yapacağıma karar veremeden öylece orada dikiliyorum. Ne şans ama(!)
" Hey, seni gördüm bizi izliyordun yardım eder misin boyum yetmiyor?" bu kız fazla mı dikkatli? Ne yapacağıma daha karar verememişken ayaklarım ve ağzım aynı anda çalışmaya başlıyor. Kıza doğru yürümeye başlıyorum. İçimde nedensizce bir öfke aynı zamanda kıskançlıkta var.
" Ah, daha önce kimseye elini yıkamasına yardım etmedim ne yapmam gerekiyor?" bunu neden dediğimi bende bilmiyorum ama konuşup bir şeyler öğrenmem lazım.
" Ne yani daha önce yapmadın mı? Kardeşin vardır zannetmiştim." bu kız ciddi anlamda sinir bozucu benden bilgi edinmeye çalıştığı açıkça belli ama bilmediği şey benim ondan daha deneyimli olduğum. Kıza yaklaşıp ellerini suyun altına sokarken aynı zamanda da sorumu soruyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzin Verirsem
Novela JuvenilKukla sahibinin izin verdiği sürece hayata tutunan bir genç kızın hikayesi. Yer altındaki pisliklerin sonsuzluğa gözlerini kapatmadan önce gördüğü son yüz. Hayatı zenginlik içinde geçen bir fakir aslında. O, son kez sahibinin istediği oyunu oynayac...