- Bir : "Uykusuzum ya" -

93 9 68
                                    



Sepete, ihtiyacı olmayan bir ürünü daha eklediğinde kasaya doğru ilerledi genç kız. Ağzına kadar dolu sepeti yönetmekte hiç zorluk çekmeyişi kendisine tuhaf gelmişti ama... Bir şey iyi olduğu sürece ne kadar tuhaf olursa olsun sorgulanmazdı.

3 kasadan sadece ortadakinin hiç müşterisi yoktu. Ortadaki kasaya ilerledi ve ürünleri tek tek yerleştirdi. Başındaki şapka yüzünden yüzü gizlenen kadın ürünleri okutup yanındaki boşluğa koydu.

Genç kız ürünleri poşetlere doldururken parayı ödemek üzere kadına döndü.

Şapkasının ön tarafına bir kez vurup yüzünün açığa çıkmasını sağladı, oğlan. Aynı kahverengi arasına pembe iliştirilmiş saçlar, aynı göz gülümsemesi ile kendisine bakıyordu. Ve aynı isimler zikredildi.

"Min Ji."

"Yoo Hyeon."


***


Omzunda hissettiği parmakların hafif sarsıntısıyla gözlerini açtı ve abisinin dudak kenarlarının kıvrılmasının oluşturduğu parlak gülümsemeyi izledi. Her sabah ilk gördüğü gülümseme Yoo Hyeon'u uyandığına şükrettiriyordu.

Abisinin gülümsediğinde iki tarafında ortaya çıkan minik çukurları görmek için bütün uykularından vazgeçebilirdi.

"Kahvaltı hazır." Dedi ve kız kardeşini üstünü değiştirmesi için odada yalnız bıraktı büyük olan.

Yoo Hyeon, hızla okul üniformasını giydi ve aynada kendine baktı. Kâküllerini eliyle taradı ve saç uçlarını eliyle kıvırdı.

Makyaj yapmaya üşendiği için bu adımı es geçerek hızla mutfağa gitti. Abisinin çoktan yemeye başladığını gördüğünde göz devirerek masaya oturdu. Annesi önüne çayını koyarken Yoo Hyeon, abisine ters ters bakışlar atmakla meşguldü.

Üstünde delici bakışlar hisseden oğlan kafasını kaldırdı ve kız kardeşine baktı. Göz kırpıp aynı anda kafasını sallayarak Ne? Dedi.

"İnsan beni de bekler."

"Affet böceğim."

Annesi boşta olan eliyle büyük olanın kafasına hafif bir fiske attı.

"Kızıma böcek deyip durma, Ho Seok."

Küçük olan gülümseyerek, ağzını açma zahmetine sokmayan annesine bir öpücük attığında, Büyüğü kaşlarını çatmıştı.

"Ben evlatlık mıyım?"

Anne ve kız aynı anda göz devirip yemeğe odaklandılar. Ho Seok ise mıymıylanarak tabağına geri dönmüştü.


***


Sırt çantasının kolları omzundan düştüğü için kolları birleştirmiş ve tek eliyle tutmuş koşuyordu okula doğru. Hayır, okula geç kalmadı. Aksine erken bile gelmişti. Ama çok sabırsız arkadaşlarına kütüphane sözü vermişti ve o, saati kaçırmıştı.

Koşarken bir yandan da gözleriyle taradığı okul çevresinde arkadaşlarını gözlerine kestirmeyi başarmıştı. Kız arkadaşı kısa mesafeli voltalar atarken erkek arkadaşı elleri cebine koymuş, bacaklarını genişçe açmış ve ayağıyla ritim tutuyordu.

It's Just a Dream - [ kmj + kyh ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin