"Hayatımız yaşamak ile ölmek arasında mekik dokuyordu. Ölüm, nefes almak kadar kolay iken, yaşamak o nefesi tutmak kadar zordu. İntihar ise bütün ihtimalleri ortadan kaldıracak kadar basit.
İntiharın türü ya da nedeni önemli değilken gideceğin yerin cehennem olması aslında dünyadaki yanışının ve yakışının bir ödülüydü.
Gözlerinin önünde kavrulup giden bir bedenin yine gözlerinin önünde ölümü kucaklaması kadar acı vericiydi yaşam.
Çok severdi insan,değer verirdi ama kendi sonunu yine kendi hazırlardı. İşte o yolun sonu uçurumun aşağısındaki intihardı.
Beklerdi doğru anın gelmesini o an için, kendince doğru zaman geldiğinde iş işten geçmiş olurdu. Ya intihar edip ölürdü ya da ecelinin geldiğini düşünürdü. Benimsemişti yani kendi sonunun geldiğini.
İntihar... Çoğu insan için acizlik ya da zor gelenden kaçış gibi anlamlara gelsede bu anı yaşayıp görenler,böyle bir duruma kalkışanlar için en doğru yoldu. Acılarından, yaşanmışlıkların-
dan, hatırlamak istemediklerinden saklanışı,belki de kaçışıydı herşeyden.Hele bu anın canından bir parçada şekil aldığını görmek kendisinden çok bitiriyordu insanı. O andan önce intiharın diğer insanların düşündüğü gibi acizlik olduğunu düşünürken, kendisinden birinin buna kalkışması,hayatına son vermesi ve buna kendi gözüyle şahit olması içindeki acıya tuz basarken, ölümü o da istiyordu artık. Hem de en kısa zamanda.
Hani derler ya birinin değerini onu kaybettiğinde anlarsın diye. İşte bu tam öyle bişeydi. Kaybetmişti ve tekrardan geri gelmesini istiyordu. Ama o da biliyordu ki artık çok geçti. Bazı şeyler yaşanmıştı ve bitmişti bazıları için. Ama onun için asla. Ona kavuşamadan bitmeyeceğine inanıyordu."
Melsum ÖZSU 11/B 843Ne kadarda beni anlatıyordu yazdıklarım. Can parçam bırakıp gitmişti beni ve ben onu istiyorum. Evet bazıları için bitmişti herşey ama ben ona kavuşamadan benim için bitmeyecekti. Nasıl bitebilirdi ki?
Ablam dediğim insanın aslında öz ablam olmaması,ailem dediğim insanların arkamdan iş çevirip evlatlık olduğumu söylememesi ve bu zamana kadar nerdeyse bir hiç uğruna yaşamam, iki aylıkken gerçek ailemin beni bu oyuncak aileme bırakıp gitmesi ve son olarak ablam dediğim can parçamın bana bunların hepsini yaklaşık iki ay önce anlatarak gözümün önünde intihar edip ölümü kucaklaması. Bu kadar kolaydı işte insanlar için anlatmak bazı şeyleri. Ama siz bide onu kendi içinde yaşayıp, acılarıyla kardeş olanlara sorun. Bana sorun.
Yazdığım kompozisyonu edebiyat hocamıza teslim etmeden önce içimden tekrardan okuyup hocaya verdim. O sırada hocayla göz göze geldik. Bana hafif tebessüm ettiğinde bunun ne için olduğunu biliyordum. Ablamın ölümünden sonra okulun çoğu bunu öğrenmişti. Tabi evlatlık olduğumu da. Bunu söylerken o kadar canım acıyor ki anlatamam. Bunu öğrenenler ya dalga geçmiş ya da başsağlığı dilemişti. Ama dalga geçenlerin çoğunluğu fazlaydı. Sonuçta özel lisede okuyordun ve ailen sandığın kişiler bunu sağlıyordu. Ve ben artık onlarla iletişimimi kesmiştim. Hesabımda bugüne kadar olan bütün parayı çekmiş ve kendime yetecek küçük bir ev tutmuştum. Elimde fazla param vardı ve bu okul masraflarımı karşılayabilmem için yeter artardı.
O gün gerçekleri öğrendikten sonra yıkılmıştım. En çokta oyuncak ailemin bunu ne kadarda güzel yapabildiğine şaşırıyorum. Beni bu zamana kadar hiç bir şey belli etmeden yaşatmışlardı. Ama artık yaşamak içinde bir dalım kalmamıştı. Ben genelde ablamla vakit geçirir, onunla daha iyi anlaşırdım. Ama artık o da yok. Bütün yaşanmışlıklarını bırakıp gitti. Beni de bırakıp gittiği gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARKEDİŞ
Mystery / Thrillerİntihar... Çoğu insan için acizlik ya da zor gelenden kaçış gibi anlamlara gelsede bu anı yaşayıp görenler,böyle bir duruma kalkışanlar için en doğru yoldu. Acılarından, yaşanmışlıklarından, hatırlamak istemediklerinden saklanışı belki de kaçışıydı...