24 yaşında bir kız ne yapmalıdır? Hayatımı hep bu soruların doğrultusunda yaşayan ben şimdi bu soruya cevap veremiyordum. Hayattan istediklerime sahiptim tek bir şey haricinde. Bunun ne olduğunu merak ediyorsanız bilmiyorum. Bildiğim şey inanmadığım bir şeyin hayalini kuruyor olduğum, aşkın. Tam bir işkoliktim. Öğrencilik hayatından avukatlığa terfi etmiş biri olarak çok da mutlu sayılmam.
"Selam davayı kazanmışsın. Çok hızlı ilerliyorsun." Dedi. Masamda oturmuş davaları inceliyor gibi görünüyor olmalıydım. Bu işyerinde beni takan tek kişi, Akındı.
"Sağol."
"Ahh sen biraz yavaş olsan olmaz mı? Hadi kalk çabuk bunu kutlamalıyız." Derken çantamı almış ceketime yönelmişti. Galiba haklıydı ben de kalktım ve birlikte sinemaya gidip yemek yedik. Güzel bir gün sayılırdı tabi aşk filmine girmeseydik daha hoş olacaktı. Aşk filmlerinden çok hoşlanan biri değildim aksine o bunları çok severdi. Karnımızı doyurduktan sonra telefonu çaldı. Yüz ifadesine bakılırsa ters giden bir şeyler vardı. Telefonu kapattıktan sonra ona baktım.
"Bir sorun mu var?" Dedim tüm anladıklarımı yansıtmaya çalışarak.
"Aslında evet. Şu cinayet davasında yeni olaylar olmuş ve gitmem gerek."
"Ahh hiç sorun değil. Git ve şu yemeği tekrarlamak için fırsatımız olsun." Dedim gülümseyerek. Eğer gitmesi gerekiyorsa anlaşılan bu ciddi bir şeydi ve ona ayak bağı olmak istemiyordum. Hesabı ödedikten sonra dışarı çıkabilmiştik. Bu planda olmayan bir şeydi ve benim arabama gerek duymamıştık. Önümden geçen taksiyi çevirdim.
"Saçmalama seni bırakabilirim." Dedi kolumdan tutarak.
"Merak etme ilk defa taksiye binmeyeceğim."
Dedim kolumu ondan kurtarırken. Bana baktı
"Peki öyle olsun. Bir dahakine buna izin vermem" dedi.
"Çok bekletme o zaman" dedim ve taksiye bindim. Evimi tarif ettikten sonra telefonumdan yarım kalan hikayemi okumaya devam ettim. Şu haksızlıklardan nefret ediyordum. Zaten bu yüzden o tür davalara bakıyordum. İnsanlara bir de o şeyleri havalı gösteren bir takım şeyler yok mu bunlar beni deli eder. Taksi durmuştu ama burası evim değildi. Radyoyu kapattı ve arkasına dönüp
"Yol kapanmış. Tarif ettiğiniz yere ancak bu kadar yaklasabilirim" dedi bıyıklı adam. Kafamla onayladım ve ücreti ödedim. Biraz yürüyüş iyi olacaktı bardağın dolu kısmı bugün benimleydi. Karanlık caddeleri aydınlatan lambaların etrafındaki sineklere takılmış gözümü aklım yalnız bırakmamıştı. Düşüncelerimi yolun karşısınadan gelen serseriler dağıtmıştı. Evet bunlar tam bir serseriydi az önce felsefe yapacağım lambalara şimdi dua ediyordum. İçlerinden biri
"Hey güzelim yavaş olsana biraz."
O lambaların aydınlığı anlaşılan onları etkilememişti. Adımlarımı hızlandırdığım gibi arkamdan başka bir sesle irkildim
"Yavaş ol tatlım. Sadece eğlenmek istiyoruz."
Dedi. Artık daha da hızlanmıştım. Korkum beni titretirken aklım yarı yolda bırakmıştı. Gözlerimi önüme dikip yürüyordum ki siyah yırtık ayakkabılar durmam gerektiğini fark ettirdi bana.
"Oo fazla güzelsin."
Dedi ona bakmadan arkama dönmüştüm ki arkamın da sağlam olmadığını anladım. Arkamdan gelen sesle tekrar önüme döndüm.
"Bak eğer bizimle gelirsen canını acıtmayız."
Onlarla gitmek mi saçmalık. Ama şuan hiçbir şey düşünemiyordum. Çünkü bir serseri cemberinin tam ortasınaydım ve çember gittikçe daralıyordu. Şimdi ne halt yiyecekyim. Tanrım hadi bir şeyler olmalı derken birinin elini yüzümde hissettim. Daha fazla tepkisiz duramayacaktım çığlık atarak birinin uçkuruna tekmeyi geçirmiştim ama diğerleri buna sesli bir şekilde kahkaha atmıştı.İçlerinden biri
"Demek karşı geleceksin." Deyip elini kaldırdı ve tokat yemiştim. Yere yapışmış bir şekilde yukarı bakıyordum burdan çok daha korkunçlardı. Isim bitmişti. Fren sesiyle arkalarına baktılar ben de yanımdaki taşı alıp diğerinin kafasına geçirip doğruldum. Araba çok yakındı arabaya doğru koşmaya başladım araba hareket etmiyordu. Güldüklerine göre onlardan biriydi. Ama ben buna inanamazdım. Koştum ve arabaya bindim. Az önce gülen serserilerin artık yüzü asılmıştı anlaşılan bu onlardan biri değildi. Arabaya doğru gelirlerken
"Ne duruyorsun sür şunu" diye bağırdım. Bana baktı
"Sakin ol. Ve şimdi söyle. " tanrım neyin içine düşmüştüm böyle.
"Lütfen şu arabayı sürün." Dedim sakin olmaya çalışarak. Kapıya çok yaklaşmışlardı ki araba bir hamleyle o sokaktan çıktı. Ukala kurtarıcım anlaşılan iyi bir şofördü. Hızla çarpan kalbim yavaşladığında vefasız aklım bana geri döndü. Arabayı incelemeye başlamıştım ama bir terslik vardı ya da bu iyi bir şakaydı.
"Bu araba senin mi?" Diye sordum.
"Evet artık benim senin gibi." Dedi.