Lanet olsun demekten başka bir şey gelmiyordu elimden. Evimi sormasını beklerken şehirden çıkmıştık bile.
"Nereye gidiyoruz?"
Dedim sakince. Cevap vermedi. Ormanlık bir yola girdik. Böyle yerleri çok severdim ama tanımadığım bir adamla gelmek ödümü patlatıyordu. Arabam kulübenin onünde durduğunda tahmin edildiği gibi hiçbir şey söylemedi ve arabadan indi. Tabi ben inmemiştim inmeyi de düşünmüyordum ta ki arabayı içindeyken kilitleyene kadar. Bu bir tür katil miydi? Avı da ben miydim yani burada nefessiz çırpınışımı mı izleyecekti? Hemen kafam çalışmalıydı. Çantamı açıp telefonu çıkardım ve Kerem'i aradım. Açana kadar arabanın kilidinin açıldığını ve buraya doğru geldiğini fark ettim. Hemen telefonumu cebime sokup arabadan çıktım.
"Aen çıkmayınca arabanda kalmak kendini daha iyi hissetirir diye düşündüm. "
Ona arabamı çaldığını fark ettirmemeye çalışmıştım ama anlaşılan başarılı olamamıştım.
"Sen kimsin?"
Hiç bu kadar saçmalamamıştım. Zaten cevap da vermemişti. Hep böyle mi olacaktı. O kulübeye doğru yürürken ben arkada kalmış gidişini izlemiştim. Evet buradan uzaklasmam gerekiyordu. Hemen elimi cebime götürmüştüm. Hayır telefonum yoktu. Bu ne demekti böyle. Git gidebilirsen mi diyordu bana arabamı çalan ve beni kurtaran adam. Bu karanlıkta ölmeden ormandan çıkmam imkânsızdı. Arabanın yanında oturma planım birkaç kurt sesiyle geçerliliğini yitirmiş ben de kulübeye gitmiş kapıyı çalmıştım. Kapıyı açtı ve mavi gözleriyle donuk bir şekilde bana baktı.
"Benim hakkımda ne biliyorsun?"
Dedim yine cevap vermemiş kapıyı acık bırakmış ve içeri doğru ilerlemişti. Ömrümün son anlarını yaşıyordum galiba. Ben de kulübeye girdim ve bağırarak
"Yeter ama bana cevap vermek zorundasın."
Dedim. Bana doğru döndü fısıldayarak
"Sessiz ol. Soruların da beni hiç ilgilendirmiyor. "
"Yarın buradan gideceğim bu seni korkutmuyor mu bay hırsız?"
"Tabi gidebilirsen. Ayrıca hırsız değilim bayan adalet."
Dedi hala fısıldayarak konuşuyordu.
"Beni buraya bağlıyacak mısın yani?" Dedim dalga geçer gibi.
"Bu senin tercihindi. Beni suçlayamazsın." Dedi. Kaslı mavi gözlü yakışıklı tehlikeli kurtarıcım. Hayır kurtarıcım değildi öyle olsa beni evime bırakırdı.
"Bak arabam önemli değil kimseye de bahsetmem beni bırakmalısın."
"Bahsedersen başına dert almış olursun zaten. Sorun bu değil. Ayrıca şuan tavsiyeye ihtiyacı olan kişi sensin."
Dedi merdivenlerden yukarı çıkarken. Ben de icerideki odaya geçmiştim. Elinde battanıyeyle geri dönmüş bana uzatmıştı. "Ben avukatım. Ne olursa olsun seni kurtarmak için her şeyi yaparım. Beni bulamayacaklarını mı düşünüyorsun? Hadi ama şakaydı dimi yani beni buraya kilitleme gibi parlak bi fikrin yok." dedim battaniyeyi elinden almadan. "Kendini fazla önemli zannediyorsun. Ayrıca seni kaçırma gibi bir planım da yoktu. Ağzını bantlamamı istemiyorsan çeneni kapat." bu son cümleyi çok sert söylemişti ama umrumda da değildi. "Evet. tamam. Teşekkür ederim arabamı çalıp beni kurtardın, bu planında da yoktu. Ama anlamadığın şey benim telefonuma ihtiyacım var." dedim onu ikna etmeye çalışarak. Odadan çıkıp gitti. Ben de battaniyeyi üüstüme örttüm. Neler oluyordu böyle? Benim gibi adalete aşık bir insana böyle bir ceza çok fazlaydı. Hem arabamı çalmıştı, büyük ihtimalle bu yüzden polisler tarafından aranıyordu ve beni serserilerden kurtarmıştı. Ve sürekli fısıldayarak konuşuyordu.