" 5 Kasım 1989 itibari ile gök gürültülü fırtınalı bir yağış bekleniliyor. Yağışın önümüzdeki 72 saat boyunca süreceğini ve halkımızın zaruri olmadığı sürece dışarı çıkmaması gerekiyor. Akşam saatlerinde etkisini gösterecek fırtınanın gece itibari ile etkili olacağı tahmin ediliyor. " Niko televizyonu kapatıp, gitar çalışını çekmek üzere kamerayı televizyonun üzerine koydu.
Niko'nun annesi işe gitmişti bu yüzden evde tekti. Gitar çaldığı esnada karşıdaki evden sesler gelmeye başladı. Karı ve kocanın kavga seslerinin yanı sıra gök gürültüsünün de sesi Niko'yu korkuttu. Ama merakına yenik düşen Niko evinden çıktı ve karşıdaki eve doğru yürümeye başladı. Komşunun evi açıktı ve Niko yavaş yavaş içeri doğru ilerledi. Evin içindeki merdivenin yanında orta yaşlı kadını ölü bir şekilde yerde buldu. Korkudan titreyen Niko, merdivenlerden ağır ağır inen eli bıçaklı adamı -ölen kadının kocası- gördü. Niko adama ayak uydururcasına yavaş yavaş geriye doğru yürümeye başladı. Ardından bir hışımla dışarı doğru hızla koşmaya başladı ve pek tabi adam da arkasından.
" Dur, koşma ! " diye bağırdı adam. Fakat 10 yaşındaki Niko'nun durmaya niyeti yoktu. Ve karşıdan karşıya geçmeye çalışırken Niko'ya araba çarptı.
**********************************************************************************
" Yeni evimizin ilk gecesi bensiz nasıldı? " diye sordu Aşil şirketteki ofisine çıkarken.
" Her ne kadar Feray üşümüş olsa da ilk gece için fena değildi." diye soruya karşılık verdi Puduhepa, kızına yemek verirken.
" Hey, bugün Artur'u ve annesini yemeğe davet et ve yemeği benim yapacağımı da eklemeyi unutma. "
" Demek sonunda işin bitti, ha?" dedi Puduhepa sesinin sitem dolu olmasına dikkat ederek. Genelgeçer sıradan bir konuşma yaptıktan sonra telefonunu kapattı.
*****
Kadın sigarasından derin bir duman çekti ve gökyüzüne doğru bakarken ağzından şu cümleler döküldü: " Aynı fırtına.. Yıllar öncekiyle aynı fırtına.. Hiç iyi şeyler olmayacak " dedi.
*****
" Meteoroloji uzmanlarının tahminine göre 72 saat sürecek bir gök gürültülü fırtına bekleniliyor. Astrofizikçilere göre bu 27 yıl önce yaşanan fırtına ile aynı yapıya sahip. Akşam saatlerinde etkisini gösterecek fırtınanın gece itibari ile etkili olacağı .. " hastanedeki televizyondan duyulan bu haber hemşire olan Puduhepa'yı sebepsiz yere ürpertti.
"Hey, elindeki o yara nasıl oluştu? " dedi Puduhepa, hemşire arkadaşına, hastayı ameliyathaneye doğru iterken.
" Önemli bir yara değil. Ee yeni evine alıştın mı? "
" Sana yeni eve taşındığımı söylediğimi hatırlamıyorum. " dedi Puduhepa kuşkuyla.
" Hastanede haberler hızlı yayılır bilirsin. " dedi hemşire kız ve ardından konuyu değiştirmek istercesine: " Fırtına umarım erkenden diner ." dedi. Puduhepa'da kafasını sallayarak onay verdi.
******
Ameliyathaneye girmeden önce beyin cerrahı ve Puduhepa elini yıkamaya gitti.
" Neden tıp fakültesini bıraktığını anlayamıyorum " diyerek laf açtı beyin cerrahı.
" Kızım doğduktan sonra sadece ona odaklanmak istedim. Ve bunun için bana minnettar olmalısın. " dedi Puduhepa gülümseyerek.
" Neden? " diye sordu beyin cerrahı Puduhepa'nın gülümsemesine sorgulayan bir gülümsemeyle karşılık vererek .
" Çünkü tıp fakültesini bitirseydim, en iyi beyin cerrahı ben olurdum. " İçten içe bunun doğruluğunu herkes biliyordu.
******
Puduhepa işten çıktıktan sonra okula doğru yol almaya başladı. Arabanın radyosundan fırtına öncesi herkesin evinde olması tembihleniyordu. Küçük kızını okuldan aldıktan sonra ona bir sürprizinin olduğunu söyledi. Ve bahçeye yapmış olduğu salıncağı gösterdi. Küçük kız Ferya sevinçle salıncağa doğru koştu. Puduhepa kızını sallarken gözünü etkisini yavaş yavaş göstermeye başlayan koyu gri bulutlarla kaplanmış gökyüzüne doğru dikti.
" Ne zaman geldin? " diye sordu Puduhepa, Aşil'e sarılırken. Küçük kızını kucağına alan Aşil ciddi bir tavır takındı.
" Eh, misafirlerimize en lezzetli yemekleri sunmak için tüm işimi gücümü bırakmam gerekti." dedi ve sırıtmaya başladı. Yeni taşınmanın verdiği dağınıklık, boya kokusu her yerden anlaşılıyordu.
Bir süre sonra Aşil ve Puduhepa'nın gözüne çarpan küçük bir dolap oldu. Puduhepa dolabı açtı ve gördüklerine bayağı şaşırdı. Tüp televizyon, eski bir kamera ve bir düzine kaset doluydu dolap.
" En az 20, 30 yıllık aletler bunlar. " dedi Aşil kameraya doğru hayretle uzanırken.
" Eline ne oldu? " diye sordu Puduhepa pekte umursamadan çünkü gördükleri onu büyülemişti. Aşil de önemli olmadığını söyleyerek, dikkatlarini yeniden dolabın içindekilerine verdiler.
" İsterseniz kasetleri dinleyelim. " dedi Aşil ve öylesine bir kaseti kameranın içine soktu, kamerayı da televizyonun üstüne koydu.
Kasetler küçük bir çocuğun gitar çalışları ile doluydu. Son kasetin üzerinde yazan tarih gören Aşil:
" Bu elimdeki son kaset, bugünün tarihi ile aynı günde çekilmiş. " dedi ve elektirikler gidip geldi. Korkuyla karışık birbirlerine bakan Aşil ve Puduhepa bir anda televizyondan gelen sesle irkildi.
" 5 Kasım 1989 itibari ile gök gürültülü fırtınalı bir yağış bekleniliyor. Yağışın önümüzdeki 72 saat boyunca süreceğini ve halkımızın zaruri olmadığı sürece dışarı çıkmaması gerekiyor. Akşam saatlerinde etkisini gösterecek fırtınanın gece itibari ile etkili olacağı tahmin ediliyor. " diye ses geldi tüplü televizyondan.
" Kameranın içerisinde kaset yok ki " dedi Puduhepa endişesini gizlemeye çalışarak.
" Ve artık analog bir şekilde yayın yapan da kalmadı " diye ekledi Aşil. Kısa bir sessizliğin ardından sessizliği bozan Aşil oldu.
"Misafirler gelmek üzere, en iyisi ben yemeklere bakıyım" diyerek ayağa kalkıp mutfağa doğru ilerledi.
*********************
" Elektrikler gidip geldi, sonra televizyon kendi kendine 27 yıl önceki haberi gösterdi." Aşil az önce yaşadığı olayı gizemli bir şekilde Artur'a anlatıyordu. Artur gülerek mutfaktan yemek masasına doğru ilerledi.
" Kocan kafayı yemiş Puhudepa, benimle evlenmeyerek hata yaptın." dedi Artur gülmeye devam ederek. Aşil de mutfakta işini bitirip sofraya oturdu gülerek.
"Ama görseydin kimin kafayı yediğini görürdün" dedi Aşil.
" Peki madem, kasetlerin içinde ne vardı? " diye sordu Artur. Soruyu Puduhepa cevapladı.
" Gitar çalan bir çocuğun videoları. " Artur'un yüzü bir anda ciddileşti ve önündeki yemekle oynarken konuşmaya başladı.
" O çocuğun adı Niko idi. Kendisi benim en yakın arkadaşımdı. 5 Kasım 1989 senesinde, tıpkı böyle bir fırtınanın olduğu gece öldü. " dedi Artur ama annesi daha fazla konuşmasına izin vermedi. Yemek sofrasında derin bir sessizlik içerisinde yemekler yenildi.
*********************************************************************************************