Hayatı hiç bir teraziye benzettiniz mi ? Bir kefesinde iyilik , diğerinde ise kötülük olan acımasız bir hayat terazisi. Ben "Artık her şey için çok geç" dediğimde çoktan kötülük kefesinin yükü ağır basmaya başlamıştı o gece.
Siyah hırkamın şapkasını başıma geçirip titreye titreye kalacak yer aramaya başladım. Bir daha o binaların bodrum katında popomu üşütmeye hiç niyetim yoktu. Yurttan kaçmayı başarmıştım. Oraya geri dönemezdim.
Sağanak halinde yağan yağmurdan ıslanmamak için bir apartmanın altına girdim. Caddeden geçen arabalar saatler ilerledikçe azalıyordu.
Kim bilir o arabaların içlerindeki insanların hayatları ne kadar güzeldi ? Belki sadece istediği elbiseyi alamadıkları veya sevgili dertleriyle uğraşan kadınlar , züppe erkekler vardı.
Hayır böyle düşünmemeliydim. Hayata ve diğer insanlara karşı acımasız olmamalıydım. Ne kadar onlar bana karşı insafsız olsalar da ben onlar gibi olmamak adına bunu yapmamalıydım.
Ben kendi kendime düşünürken önümde son model bir araba belirdi. Camı açıldı ve içinden "Bizimle geliyorsun" diyen, sert ve net bir cümle geldi.
Bu sesi nerede duysam tanırdım. Bu ses beni iki aydır yurttan eşiyle beraber almaya çalışan Murat Soyer 'in ta kendisiydi. Beni evlatları olarak evlerinde görmek istediklerini söylüyor ama ben yine de içimdeki huzursuzluktan onlara olumlu cevap veremiyordum.
Şaşkınlığımdan kurtulup sessizce yutkundum ve" Ben hiç bir yere gelmiyorum" dedim. Allah ' tan sesim şu durumda titrememişti yoksa ağzımdan bir küfrün çıkmasına engel olamazdım.
Arabadaki yani Murat Abi burnundan soluyarak kapıyı açıp çıktı ve onunla beraber mafya kılıklı iki adam daha indi. Anında korku tüm bedenimi sarmalamaya başlamış , adeta nefesimi kesiliyordu.
Birden elini şapkamın içine sokup ,saçımı sıkı bir şekilde tuttu ve çekerek beni kendine yaklaştırdı. Kulağıma eğilip "Son kez söylüyorum bizimle geliyorsun Ashley" dedi, buz gibi bir sesle.
Bakışlarım belindeki silahı gördüğünde şoktan ve korkuda "ta-tamam" diyebilmiştim. Dudağının kenarı küstahça kıvrıldı ve beni bir kutu gibi arka koltuğa attı. O an ona öküz diye bağırasım vardı ama önce şu şoku atlatmam gerekiyor.
Arabaya bineli yaklaşık tahminimce yirmi dakika sonra sıkıntıdan yanımdaki kas yığınına baktım. Bakışlarımı hissetmiş olacak ki ağır çekimde yüzünü bana çevirip, gözlerini kısarak bakmaya başladı. Bende ona içimden gelerek huysuzca dil çıkartıp önüme döndüm ve "Beni nereye götürüyorsun?" diye, arabayı süren Murat şerefsizine sordum. "Gidince görürsün" dedi ve kestirip attı.
Hiçbir şey anlamıyordum. Ben neden bu mafya kılıklı adamların yanındaydım? Öldürecekler miydi? Allah aşkına ben neden şu anda kaçırılıyorum ki? Bu sorularla kafam karışmaya başlarken bir soru daha yönelttim. "Selma Teyze nerede?" Selma Teyze Murat Abi'nin eşi ve çok sıcak kanlı bir kadın. Onları ailem olarak istiyordum ama içimde bir his beni sürekli kararsız bıraktırıyordu. Bana bakıp sırıtarak "Öteki dünyada " dedi..
Öteki dünyada dedi adam resmen. Gittikçe korku ve adrenalin damarlarımda artmaya başladı. Kendimi boğulacakmış gibi hissetmeye başladım. Kafam çok karışmıştı. Kendimi ilk defa bu kadar çaresiz hissediyordum. Akmaya hazır gözyaşlarımı geri gönderdim. Burada ağlamanın hiç sırası değildi. Güçlü olmalıydım.
Bir süre sonra araba ormanlık bir araziye girdi. İki saatlik yolun ardından ileride bir helikopter gördüm. Murat denen pis herif beni arabadan çıkartıp sırf siyah renkte olan helikoptere bindirdi. Ardından adamlarından biri hariç oda bindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK "ASHLEY"
General FictionKimim ben? Kimim ben? Buraya geldiğimden beri sorduğum sorular... Ellerimin kanlar içinde olmasına aldırmadan yüzümü kapattım. Her yer kandı. Kanda sır. Bu bina sırlarını içine kanlarla kilitlemişti. "Ashley "Bu benim gerçek ismim mi? artık ismi...