Bölüm-3

36 7 17
                                    

Multimedia- Cem Adrian- Sana Sarılınca
Gerçekten güzel bir şarki dinlemelisiniz :)

O cümleden sonra oturmuş sohbet etmiştik. Aksel'le eski arkadaşlarmış ama şu yeşil gözlü çocukla Barın'ın arası kötü olduğu için pek görüşemiyorlarmış. Ders zili çaldığında o arka sıraya geçti ve Aksel de yanıma geldi.
''Blog olayını hallettim. Telefonuna bak.''
Elime telefonu olup erkranı açtım helen bildirimi açtığımda eski yazı silinmiş yerine:

Geçen gün paylaştığımız yazıda Adel Mirkelam ve Barın Tamer hakkında istemeyerek yanlış bilgi vermişiz. Eski arkadaş olan Adel ve Barın bu konuda sessizliğini korusada fotoğrafın açıklamasının Adel'in yorgun olduğu için kestirmek istemesi ve kankası Barın'ın ona yardımcı olmasıymış. Bu iki arkadaştan özür diliyor aflarına sığınıyoruz.

Yazıyı okumayı bitirdiğimde Aksel'e döndüm.
''Nasıl hallettin?''diye sordum.
''Aslında ben halletmedim. Bizim Umut'la(gruptaki yeşil gözlü olan) konuştum 'nasıl hallederiz?' diye o da bir sinirlendi falan anlamadım. Ben hallederim dedi sonuç bu.'' dedi. Bir ara Umut'a teşekkür etmeliyim. Sonunda zilin çalmasıyla derse döndüm

Tenefüste camdan Umut'un duvara yaslanmış bahçede telefonuyla uğraştığını görünce kalkıp yanına gitmek için sınıftan çıktım. Okulun kapısından çıktığımda Umut kafasını kaldırdı. Tabi o sırada ona doğru yürüyorum. Gözlerini bahçede gezdirdikten sonra beni fark edince telefonunu kapatıp cebine attı ve elleri cebinde beklemeye başladı. Bu bahçeyi kim bu kadar büyük yaptı ki? Sonunda yanına geldiğimde açıkçası ne diyeceğimi bilmiyordum. 9. Sınıftan beri sadece Aksel'le konuşuyordum.
''Blog olayını halletmişsin?" dedim.
''Arkadaşımın canı sıkkındı yardım ettim. Özel bir durum değil yani.''dedi ben ona bakarken o bana bakmıyordu. Bende kafamı çevirdim. Boynum ağrıdı yani.
''Ben yine de teşekkür ederim.'' diyip ilerledim. Yanında olmamdan memnun değilse giderim.

*****

Okul bittiğinde Aksel arkadaşlarıyla takılacağını söylemişti. Ben de gece gideceğim graffiti öncesinde kendime yapacak bir şey arıyordum. Aslında senelerdir yalnız takıldığımda otomatikman kendime yeni hobiler bulmuştum. Sonunda skate parka gitmeye kara verdiğimde patenlerimi giyip kask, dizlik ve dirsekliklerimi taktım sonrasında yürürüm diye elime de ayakkabılarımı alıp çıktım. Skate parka geldiğimde kalabalıktı. Bende aralarına girip sürmeye başladım. Git gide insanlar azalıyor beni izlemeye başlıyordu. Son olarak en zirveden atlayıp takla atmaya çalışırken işler istediğim gibi olmamış kendimi rampanın ortasında bulmuştum. Başım dönüyor ve insanların sesleri birbirine giriyordu. Acı hissetmiyordum. O sırada havalanmam ve gözlerimin kapanması bir oldu.

Naz Ölçal- Tek Nefes lütfen dinleyin
#Barın#

Okuldan sonra Çınar'la sahile gitmeye karar verdik. Sahile geldiğimizde Çınar
''Blogtaki yeni yazıyı gördün mü?"
''Yoo ne saçmalamışlar yine?" dedim. Bloğun bildirimlerini siliyordum. Napayım?
''Eski haberi silip sizden özür dilemişler.'' dedi.
''Adel halletmiştir.'' dedim. Çınar bana doğru dönüp geri geri gitmeye başladı.
''Tabii ki Adel halletmiştir. Sonuçta o güzel ve zeki ve mükemmel ve ve ve...'' diyip bana iğneleme yapınca ileriye doğru gidip kafasını kolumun altına aldım. Tam o sırada rampanın üstünde havada uçuşan kahverengi dalgaları görünce yine tüm güzelliğiyle ilgiyi üstüne toplayan Adel'i fark ettim. Bu sefer rampanın tepesine doğru daha hızlı geldiğinde zamanı durdurmak istedim. Havaya iyi çıkmıştı ama takla atarken dengesini iyi koruyamamış ve ani bir şekilde yere çakılmıştı.

Düşüşüyle beraber sanki bende kafa üstü yere çakılmıştım. Hareket edemiyordum. İçime dolan korkuyla ayaklarım daha beynim emir vermeden koşmaya başlamıştı. İnsankarın arasından rampaya çıkabildiğimde Adel bizden yaşça büyük bir adamın kucağındaydı.
''Kimsin?" diye sorduğumda
''Kim olduğumu boşver hemen arabaya gitmemiz gerekiyor.'' dedi ve hızla ilerlemeye başladı. Bende arkasından gittim.
''Anahtar cebimde al ve aç.'' dedi. Hızla heraket edip aldım ve sürücü koltuğuna geçtim. Oda Adel'i arkaya yatırdı. Ve kafasını da dizine koydu. Hareket ettiğimizde sürekli kornaya basıyor en kısa yolu hesaplamaya çalışıyordum.
Bunların yanı sıra kafamdan geçenler canımı yakıyordu. Neydi bu acı neydi bu içime dökülen kezzap. Kaç gün oldu ki tanışalı? Kaç saat? Sanki kalbim ellerinin arasındaydı. Can çekişirken sıkmak zorunda kalıyordu. Ama verdiği savaşı kaybederse kalbim yere düşecek ve milyonlarca parçalara ayrılacak. Dudakların titriyor, burnum yanıyor. Düşüşü gözlerimin önünden gitmiyor işte silemiyorum yani olmuyor. Kafayı
yemek üzereyken hastaneye geldik. Adam hemen inip
''Sedye!!!'' diye kükreyince sedye geldi. Ne olduğunu sorduklarında
''Paten kayıyordu havada takla atmaya çalışırken sol tarafının üstüne düştü. Düştüğü mesafe en az  üç metre vardır.'' dedim. Acile girdiğimizde perdeleri kapattılar ve aradan içeriye doktor girdi.
Kahverengi saçlarının havada süzülüşü o kadar kusursuzdu ki aklımdan çıkaramıyordum. O sırada son anda kapıdan çıkan adamı gördüğümde,
''Hey!'' diye seslendim. Arabasına binip gittiğinde yapacak bir şeyim kalmamıştı.

#Adel#

Fecii bir bacak ve baş ağrısıyla gözlerimi açtım. Sol bacağıma sanki çivi çakıyorlar. Hayır hastane kokusu falan yoktu. Etrafa baktığımda tam karşımda televizyon Mirkelam Vakfı'nın reklamını gösterirken sağ tarafımda Aksel uyuyordu. Hareket etmeye çalıştığımda bacağıma saplanan acıyla tiz bir çığlık attım. Sesimi duyan Aksel hemen ayağa fırladı.
''Ne oldu? Hemen doktor çağırıyorum.'' diyip ayaklanınca
''Dur Aksel iyiyim sadece bacağımı hareket ettirmeye çalıştım ama görünen o ki kırılmış.''dedim.
''Olsun gelsinler.'' dedi ve doktoru çağırmak için olan düğmeye bastı. Yanıma gelip başımı okşadı.
''Nasılsın ağrın var mı?"dedi
''İyiyim ikiz taş gibiyim sadece başım ve bacağım ağrıyor.''
''E tabii 20 saattir uyuyorsun.''
''Nasıl?"dedim o sırada doktor girdi.
''Selam uyandığına göre sorun yok demektir. 20 saattir uyuyorsun çünkü travmaya bağlı beyin kendini korumaya almış. Sol bacağının 3 yerinde kırık var. Alçıya aldık iyileşme düzenine göre alçıyı çıkaracağız. Geçmiş olsun.'' dedi
''Sağ olun.'' dedim ve gitti.
''Yine başına bela açmayı becerdiğin için tebriklerimi sunuyorum.''dedi Aksel
Yine almıştım başıma belayı tek ağlayanım Aksel tek sığınağım Aksel'di. Hayatımdaki herkes herşeyin en iyi olduğu anda gidiyordu. Annem gitti, babam gitti, o gitti.
Neden gidenler yanlarında götürdüklerinin hesabını vermiyor. Bir genç kızın annesinin olmaması, babasının olmaması kadar acı veren birşey yoktu. Ben tek hayalim olan Galatasaray Lisesini elimin tersiyle itmek zorunda kaldım. Bunun hesabını kim verecek? Bundan daha acı bir olay var mı? Hayalleri silip atmaktan acı olan birşey varsa o da sen hayalinden vazgeçerken göz yaşını silecek anne yada babanın olmamasıdır. Yalnız olmaktır. Aksel vardı ama ben içime kapandıkça Aksel dışarı açılmıştı. Yarışlardan, gezilerden, kamplardan topluyordum onu. Bense kendi içimde takılıyordum. Bir kişi vardı 3 yılımı adını bilmeden geçirdiğim. Evet üç yıl boyunca her şeyimi bilen adama adıyla seslenememiştim. Aşık olduğumu zannediyordum. Meğersem hayranlıkmış. Kusursuzdu ama şiir gibiydi okumaktan hiç sıkılılmayacağınız bir şiir.

Biliyorum kısa ama gerçekten bu bölümü yazmak çok zor oldu.
Umarım beğenirsiniz sizi seviyorum.
Kimi seviyorsunuz?

Adel?

Aksel?

Barın?

Umut?

Adam?

Yorumlarınız benim için önemli paylaşmayı unutmayın.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 27, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

*BİLMİYORDUM*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin