1.7

132 16 4
                                    

Bu bölüm bence çohhoj^^
Çünkü hem markson hem de 2jae bir arada olacak.
Ara sıra anlatım şekli değişecek bilginize.

İyi okumalar~

Youngjae'nin ağzından;

Bugün büyük gündü. Yani en azından Jackson için. Mark hyungun doğum günüydü ve yaklaşık bir kaç dakika önce bana mesaj atıp bir kafeye çağırdı. Evet tekrar ediyorum kafe! Tamam jaebum hyung sayesinde birazcık alışmış olabilirim kafelere ama yine de... bilirsiniz işte henüz alışamadım.

Herneyse. Jackson'un attığı mesajı tekrardan açıp gönderdiği adrese baktım.

Kimden: Jackjack
Jae. Sana vereceğim adrese gelebilir misin?
Biliyorsun bugün Mark'ın doğum günü sürprizim var Jaebum hyunga da söyledim, işini gücünü bırak ve hemen kafeye uç.
-konum-

Demek Jaebum hyunga da söyledi:')
Hemen dolabın önüne geçtim ve güzel kıyafetler aradım. Sonuçta sevgilimin yanında hoş gözükmeliydim. Dur bir saniye! Sevgilim mi dedim ben?! Yaa~~ne kadar da yakışıyor sevgilim kelimesi ona~~(kendimi gördüm~~)

defsoul: Jae, sevgilim~~ (bir oha oldum şimdikin dldklssödl)

Jaebum. Hyung. Bana. Sevgilim. Yazdı. Bana. Sevgilim. Ağağağaağağağğ (yine kendimi gördüm dkdmsldk)

Daha fazla beklemeden mesajına cevap verdim.

arsoul: Efendim hyung~

defsoul: Hyung?
Jae, biz sevgiliyiz.
Bak tekrar ediyorum.
SEVGİLİ
Bu yüzden bana hyung demene gerek yok^^

Ben seni yerim be çocuk be. Ne güzel konuştun böyle.

arsoul: Ah, peki hyung.
Ay Jaebum^^

defsoul: Evet böyle daha güzel oldu.
Neyse ya asıl konumuza dönelim.
Mark'ın doğum günüymüş ya hani.

arsoul: Evet, Jack ikimizi de kafeye çağırıyor.

defsoul: Evet, şey.
Bende diyorum ki
Acaba, bizi de söylesek mi onlara?

arsoul: Ne?!
Ciddi misin sen?
Bu kadar çabuk mu?

defsoul: Yani eğer bilmelerini istemiyorsan söylemeyiz.
Sen ne zaman söylemek istersen söyleyebiliriz.
Neyse ben hazırlanayım o zaman seni almaya geleyim.

arsoul: Ah, hyung.
Uff, Jaebum.
Söyleyelim. Nasıl olsa öğrenecekler değil mi?
Şimdi bilmeleri daha iyi olur.

defsoul: Haklısın Jae.
Hadi hazırlan ben yarım saate gelmiş olurum.

arsoul: Ne?! Ne demek yarım saat?!
Ama Jaebum bana yarım saat yetmez :/

defsoul: Ya bana bak.
Çok süslenme sakın.
Yoksa o evden çıkamazsın.
Birazdan sendeyim^^

"defsoul çevrimdışı"

arsoul: Ya sen çok tatlısın~
Ben hazırlanayım o zaman.

"arsoul çevrimdışı"

Daha fazla zaman kaybetmeden hazırlanmaya başladım. Ne çok süslü ne çok sade görünmeliydim. Üzerime mavi bir gömlek ce altıma da yırtık siyah pantolonumu giydim. Aynanın önüne geçip saçıma ellerimle biraz şekil verdim. 

Jackson'un ağzından;

Şuan da kafedeydim ve sürpriz için son hazırlıkları yapıyordum. Sanırım bu en güzel doğum günü partisi olacaktı. Mark, genelde partileri sevmez ve evde küçük bir pastayla kutlamayı severdi. Ama bu sürpriz ona iyi gelecek. Çünkü ben hazırlıyorum.(bak bak egolara bak dkdndosmd) 

Biraz sonra kapıda beliren bedenlerle onlara doğru ilerledim. Önce Jae'ye sonra da Jaebum hyunga sarıldım.

Hoşgeldiniz de neden beraber geldiniz? İmalı bir şekilde sorduğumda ikisi de saniyelik birbirlerine baktılar ve cevap veren Jaebum hyung oldu.

Geldiğim yer evine yakındı bende almayı teklif ettim ve kabul etti. dedi, jae'ye dönüp gülerken.

Kesin çıkıyorlae bunlar hee' diye düşündüm, ama bugün özel olduğu için sorma gereği duymadım.

Her şey bitti sayılır, siz geçip oturun isterseniz. Onları oturacağımız masaya doğru götürdüm ve onlarla birlikte bende oturdum. Galiba biraz fazla yorulmuş olmalıydım, başım ağrıyordu.

Zaman gelmişti. Youngjae'ye döndüm ve Mark'ı aramasını söyledim. Kısaca Mark'a telefonda anlatması gerekenleri de söyledim. Youngjae 'Ben yapamam. Gülerim' dese de Jaebum hyung ile birlikte zor da olsa onu ikna ettik. 

Mark'ın ağzından;

Kitaplarımı rafa yerleştirirken bir kaçı elimden kaydı. Bende sinirle geri kalanları da atarak söylenmeye başladım. Bugün her şey ters gidiyordu. Bütün gün Jackson ile doğru düzgün konuşamamıştık. Bir çok kez aramama rağmen açmadı. En son açtığında ise 'Youngjae üzgün, onu teselli etmeliyim.' dedi ve cevap vermemi beklemeden telefonu yüzüme kapattı. Şaşırmıştım, iyice deliye döndüm. Koltuğa oturarak onu tekrar aramak ve doğum günümü hatırlatmak için telefonu elime aldım. Çünkü Youngjae'yi teselli etmek bu kadar uzun süremezdi. Bencillik yapmak istemiyordum fakat onu özlemiştim ve Tanrı aşkına benim bugün doğum günümdü. Bunu unuttuğu için de bunu söylemek benim hakkımdı. Telefonmu elime aldığımda çalmaya başladı. Arayan Youngjae'ydi. Şaşırdım -neden bilmiyorum- daha fazla bekletmeden aramayı cevapladım.

-Mark hyung! Hemen **** kafeye gel, çabuk.

~Neden Youngjae ne oluyor?

-Hyung, Jack-jack-jackson... Adını duyduğumda korkmaya başlamıştım, o da kekelemişti zaten.

~Ne oldu Jackson'a?

-Acilen gel. dedi ve telefonu kapattı. Bende hemen evden çıktım ve dediği yere doğru koşmaya başladım.

Söylediği kafeye yaklaştıkça kalbim daha da sıkıştı ve korkmaya başladım. İçeride ne göreceğimi bilmiyordum. Hemen içeri girdim ama her yer karanlıktı.

~JACKSON! deli gibi bağırdım ve birden ışıklar açıldı. Karşımda Jackson ve bütün dostlarım vardı -yani en azından dost dediklerim-

Sevdiğim adam elinde pastayla bana gülümsüyordu. Ah evet, bunu fena ödeyecekti. Tam o anda büyük bir ses ulaştı kulağıma ve taşlar yerine oturmaya başladı. Herkes bir ağızdan aynı şeyi söyledi.

-İYİ Kİ DOĞDUN MARK!

Tabii şuanda Mark'ın doğum günü değil. Yaklaşık bir ayı var, fakat benim böyle bir bölüm yazabilmek için 1 aya ihtiyacım vardı. Önceki bölümü de bu yüzden bu kadar uzattım.

Ama Mark Yi-En TUAN doğum günün şimdiden kutlu olsun bizim biricik uçan üyemiz. Umarım bir gün karşılaşırız:)

Beğendiyseniz yorum ve vote bırakmayı unutmayın.✌

Sizi seviyorum💕

Never Say Never(2jae-Markson)-ASKIDA-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin