Saat akşam 8 ve ben bittim .Her ne kadar hafta içleri yarım gün çalışsam da hafta sonları tam gün çalışıp yorgun düşüyorum.
Chris ile buluşmamın ardından ilginç bir şey gerçekleşmemişti. Sıradandı işte. Rose'un her zamankinden tuhaf davranması dışında. Bunu mutlaka sorgulamalıydım. Birini bu şekilde görmek beni üzüyordu.
Kafeden dışarı adımladım ve nihayet kapalı olan telefonumu açtım.
Annemden 1 arama , küçük kardeşimden 2 mesaj ve Christen 1 mesaj vardı.Kardeşimin mesajlarına baktım.
Isabells : Seni özledik :* 19:08
Fotoğraf *multi* 19:10
Gördüğüm fotoğrafa karşı gülümsedim. Onları seviyordum. Onlar mükemmeldi. Benim için fazlasıyla mükemmel. Kardeşim benden 2 yaş küçüktü ve hem huy hem de fiziksel olarak birbirimize benzediğimiz söylüyorlar. Ben tam olarak böyle düşünmesem de çoğu zaman hak veriyordum.
Bende sizi :* 20:04
Chris'in mesajına baktığımda 2 saat önce konum atmış olduğunu gördüm ve konuma doğru ilerlemeye başladım. Eve gitme gereği duymadım .Üstüm gayet uygundu. 'Its Britney Bitch'yazan tişörtüm belki fazla salaştı ama gün boyu bunla gezmiştim sonuçta.
Chris burada ki tek iyi arkadaşımdı sanırım. Onunla ciddi şeyler hiç düşünmemiştim . Yakışıklı olduğu doğruydu ama yine de ona karşı bir şeyler hissetmiyordum. Belki de hissetmek zorundaydım. Belki de kaderim oydu . Onu ilk gördüğümde market raflarını diziyordu ve bütün paket sütler üstüne yıkılmıştı. Başta ona yardım etmeye koşsam da güldüğünü görünce kahkahalarımı tutamamıştım. Onun kadar eğlenceli ve mutlu bir insan hiç görmemiştim.
Karşımda ki markete doğru adımladım. Belki abur cubur alsam iyi olacaktı . Dönerken kapalı olacağını bildiğimden sonradan alamama fikriyle içeri adımladım.
İşim bittiğinde Chris'in evine iyice yaklaştım.
Vardığımda sakince zile bastım. İçeriden tuhaf sesler geliyordu. Tanrım başkasını da çağırmış olamazdı değil mi?
Kapıyı benden 2-3 yaş büyük gözüken bir adam açtı.
'Heyyy, dostum bu kızda neyin nesi?'
Arkasından başka biri kapıya geldi.
'Vaay bize piliç mi getirdin? Dostum sen bir harikasın. Taş gibi hatun. Becermekten zevk alacağım.'
Yanlış mı gelmiştim? Konuşmalarından sarhoş oldukları belliydi. Buradan hemen gitmeliyim.Derken Chris'in sesini duydum.
'Ne zırvalıyorsun yine ?' Evet bu oydu.
'Hey Chris benim Gigi.' Diye bağırdım.
'Olamaz, unuttum.' Ne yani unutmuş muydu?Gerçekten mi? Sinirle gitmek üzere adımladım derken kapıyı açan adam kolumdan tutup beni kendine çekti.
'Nereye gidiyorsun bebeğim? Bize bir parça versene.' Onu iteklemeye çalıştım ama sarhoş olmasına rağmen devrilemiyordu. Onu itmeye çalışırken elleri kalçama kaydı . Sinirle ayağına bastım.Topuklu giymiş olmama şükrettim ve beni hafiften bıraktı.
'Hey bebeğim,paranı veririm sıkıntı yok.' Fırsattan faydalanıp onu ittim ve yalpalayarak yere düştü. Düşerken ona yumruk attım. Gözünün kızardığı rahatça belli oluyordu.
Hemen uzaklaştım. Merdivenlerden aşağı koşarken arkamdan:
'Seni lanet sürtük, seni bulup ölene kadar becereceğim.' Diye haykırdı.
Sinirden akan gözyaşlarımın farkında bile değildim. Resmen taciz edilmek üzereydim ve bu iğrençti. Chris'in niyeti belki de buydu? Tanış ,etkile, yatağa at. Bu küçük düşürücü ve iğrençti.Onunla bir daha asla konuşmak istemiyordum.
Akan gözyaşlarım hızlanıyordu. Eve gitmek istemiyordum. Yakındaki banka adımladım ve oturdum. Hıçkırıklarımı tutamadım ve ağlamam şiddetlendi . Önümden geçen tek tük insanlar bana bakmıyordu bile. Belki de böylesi daha güzeldi .Koca şehirde yalnız olmak.
'Hey, seni tanıyorum.' tanıdık gelen sesle kafamı kaldırdım.
Evet, oydu. O gözler. O buradaydı. Tam karşımda elinde poşetlerle meraklı gözlerle bana bakıyordu.
Aceleyle gözlerimi sildim. Sesimi düzene sokmaya çalıştım.
'A-a e-evet kafede gö-gördüm si..' cümlemi tamamlayamdan yeniden ağlamaya başladım.
'Hey, ağlıyor musun?' (Y/N yok gülüyor canım ne alaka aeıufhwneıf ) Endişeyle yanıma oturdu.Tek kelime laf edemiyordum. Bana sarıldı. O an ki durumumdan dolayı başımı omzuna yasladım ve ağlamam arttı. Bu yabancı kadının omzunda ağlamam saçmaydı.Onu tanımıyordum. Tıpkı Chris gibi. Saçlarımı okşamaya başladığında kendim bir filmdeymiş gibi hissetim. Ne kadar klişe bir sahne değil mi?
Nihayet konuşmaya başladı:
'Hey, sakin ol. Bir şeyin yok.'
Cevap vermedim.
'Bak, anlatmak istemiyorsan sıkıntı değil ama bu saatte burada olman uygunsuz.'
'Ah,tabi bu saat sekiz buçuk çoktan çizgi film izlerken uyumuş olmam lazımdı.' Dedim hafif gülümseyerek.
' Tabi ki ' dedi kahkaha atarak.Şaşırdım.Kafe de bir kez bile kahkaha attığını görmemiştim.
'Artık iyiysen artık ağlama çünkü üstümü mahvettin.' Gülmeye devam ettim ve bunun bir saçma sapan klişe bir film olduğundan iyice emin oldum.
'Her neyse teşekkür ederim. Sanırım, görüşürüz?' dedim soru sorarcasına ve daha fazla rezil olmadan ayağa kalktım. O da ayağa kalktı ve bir müddet yüzüme baktı. Ardından elini sallayıp sokağın üst tarafına doğru yürüdü.
Neden böyle yaptığı tuhafı. Sonuçta sadece bir kere gördüğü yabancıdan başkası değildim.
Hızlanan adımlara eve yürüdüm ve poşetlerimi Chris'in kapısında unuttuğumu fark ettim. Bu arada yaşadıklarımı gözden geçirdim. Aşırı derecede aşağılanmıştım. Sahi şu an da bu şekilde tacize uğrayan kaç kadın vardı ? Belki de yüzlerce hatta binlerce kadın.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi mesaj bile atmamıştı. Özür bile dilese affedeceğimi sanmıyordum. Ya o arkadaşı? Ondan tehdit almıştım. Belki de polise gitmeliydim ya da sonuçta sarhoştu diye unutmalıyım.
Ne yapacağımı bilemiyorum ve şu an hiçbir şey düşünmek istemiyorum.
Nihayet eve vardığımda kendimi yatağıma zor attım ve evet yarın pazartesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Back To You|KENGI
Fanfiction"Sonsuza dek beraberiz,bana güven." KendallxGigi -EŞCİNSEL İLİŞKİ İÇERİR -