Tanışma

28 5 1
                                    

Sanırım türkler diğer ülkelere göre biraz farklı. Karşımdaki koreli kız deli gibi kitap okuyor, hatta sayfaları o kada hızlı çeviriyor ki okuduğundan bile emin değilim, yanımdaki avrupalı sarışın kızsa bilgisayarda hunharca bir şeyler yazıyordu. Bense yatağa oturmuş boş boş etrafı izliyordum. Kızlara ingilizce bir şekilde soru sordum ama duymadılar. " Ne zamandan beri burdasınız?" Sorumu bir kaç defa tekrarladıktan sonra Avrupalı kız cevap verdi. " Senden yarım saat önce buraya geldim." Yuh! Buraya gelmekle hata mı etmiştim ki? Aman okuyacaktım Akdeniz Üniversitesinde, babamın dizinin dibinde. Hem kardeşimin en güzel yaşlarını da görmüş olurdum.

Evet, bir kardeşim var. Benim üniversiteye başlayacağım sırada o da ilkokula başlıyor. İsmi Liva. İsmini ben koymuştum. Aslında annem ve babam gibi anlamına bakmamıştım. Sadece benimkiyle uyumlu olsun istemiştim. Eğer anlamını çok merak ettiyseniz google beyciğime sorabilirsiniz. 

Neyse ne diyorduk? Hatırlamıyorum. Size biraz kendimden bahsedeyim. 18.12.1999 tarihinde, saat 16.30 sularında, Antalyada doğdum. İlkokulu devlet okulunda, ortaokulu tam burslu bir özel okulda, liseyi ise Antalya'nın en iyi fen lisesinde okudum. Lisede bir çok projeye katkıda bulunup Avrupa gezilerine çıktım. Her zaman okulun ilk beşinde oldum. Üniversite sınavında büyük bir başarı gösterip ilk 1'e girdim. Çoğu üniversiteden teklif aldım ve dayımların da Amerikada olmasını fırsat bilerek, farklı şehirde olsalar da Antalyadan daha yakınlar, Harvard üniversitesini seçtim. Şu an da buradayım.

Gelelim meslek seçimine. Meslek kavramının ne olduğunu öğrendiğimde doktor dedim, Ortaokulda cerrah dedim, lisede kalp cerrahı dedim ve hala da onu diyorum. Hatta sırf sol elimi de geliştirmek için dişlerimi sol elle fırçalamaya başladım. Ama etkisi büyük. Bir insanı kesmek ve kestiğin eti tekrar dikmek okumayı bilmezken bile çok etkileyici gelirdi bana. Lise hayatımda 500'ü aşkın bypass ve açık kalp ameliyatı izledim. Kalbin bütün yapısını inceledim. Biyoloji ve kimyada gösterdiğim üstün başarıdan dolayı , bayağı üstün başarı yalnız dünya ikincisi olduydum. Birinci gavur bi amerikandı, ödül olarak ne istediğimi sordular. Ben de canlı ameliyat izledim. Hatta izlemekle kalmadım ilk asistanla birlikte cerraha yardım ettim. Yani çok minik bir yardımdı ama olsun. Kim o yaşında ameliyathaneye girer ki. Yani doktor olarak. Doktor değildim gerçi de. Amaan bu konu uzar da uzar biz devam edelim.

Neyse devam ediyorum. Belki de buraya gelmemi sağlayan şey bu isteğim ve merakımdır. Çünkü her edebiyat çalışmadığım zamanda ' bütün emeklerinin boşa gitmesinin yanında  tüm hayallerin de suya düşecek. Bir kalp cerrahı olmak istiyorsan bu edebiyat bilgileri sana yaramasa da puan için yapmalısın Liya.' Dedim ve yaptım. Belki şu koreli kız daha iyi şiir okuyordur. Belki şu sarışın daha hızlı çarpma yapıyordur. Ama emin olduğum tek şey var ki: şu anda istediğim mesleğe dair sahip olduğum bilgilerim, ilgim, yeteneğim ve uzun süreli isteğim değil bu odadaki kızlar bütün üniversitedeki yeni başlayanlardan daha fazla ve değerli.

🎐🎐🎐

Şu an karşımda gördüğüm şeyle büyük bir oha tepkisi vermemek için kendimi zor tutuyorum. Henüz derslerin başlamasına 1 hafta olduğunu düşününce ben de okulu gezmeye başladım. Ama okul, okul değil 10 yıldızlı otel sanki. Gerçi yatakhanenin lükslüğünü gördükten sonra klasik bir yemekhane beklemem çok yanlıştı. Restoran gibi mübarek. Gerçi zaten adı yemekhane olarak değil restoran olarak geçiyor ama neyse. Hala sanki lisedeymişim gibi hissediyorum.

Okulun mükemmel derecede lüks ve güzel sınıflarını, kütüphanelerini, laboratuvarlarını, bahçesini ve tuvaletlerini de gezdikten sonra dışarı çıkmaya karar verdim. Ama bilgisayar laboratuvarındaki bilgisayarları bir görseydiniz ağzınızın suyu akardı. Benim gördüklerim bilgisayarmıymış be. Gerçi ben daha çok fen laboratuvarlarında çalışacağım ama olsun. Neyse ne diyorduk gezmeye karar verdim. Şu an okul sınırları içerisinden çıktım. Sanki gizli iş. Aslında bana verdikleri burs parasıyla kendime çok güzel bir araba alabilirdim ama , buradaki arabalar türkiyedekinin çeyreği fiyatında, henüz reşit değilim. Evet doğru duydunuz reşit değilim. Daha 3 ay okumam lazım reşit olmak için. Ehliyetim bile yok. Ama araba sürmesini biliyorum. Sanırım ehliyetimi Amerikadan almak havalı bir şey olu- " ahh" ben sizle konuşurken hiç etrafıma bakmıyormuşum ya! "Pardon ay yine unuttum, sorry." Henüz ani bir tepkide ingilizce konuşmaya alışamadım. Karşımdaki adam bana bön bön bakıyordu. E haklı önce adamın karşısında türkçe bir şeyler geveledim sonra da aksanı belli belirsiz bir özür diledim. Ben olsam kaçıp giderdim yani. "Türk müsün?" Duyduğum sesle kalakaldım. Ay bu türkçe sordu dimi? Ay valla türkçe sordu. "Evet, sen de mi?" " Hıhı." Bende de hiç şans olmaz ama okul beni şansladı sanırım. " Ben Liya sen?" Konuya bodoslama daldım resmen. Gerçi ortada konu yok ama neyse. " Liya mı hiç duymamıştım annen veya baban yabancı mı?" Ne yabancısı be has türküz biz. " yo, Liya kuranda geçen bir isim." "Öyle mi? Ben de Can." "Tanıştığıma memnun oldum." Uzattığım elimi sıkıp ben de dedi. "Neyse hoşçakal o zaman." Hoşçakal dememe kalmadan gitti. Ühüühü tanıştığım tek türk de gitti. Tam da koca denizlerde başka bir denizkızı bulmuştum ki o da gitti. Ah okul beni şanslamamış.

Yeni BaştanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin