"Gerçekten gitmek zorunda mıyız?" diye sordum dolabımdan aldığım krem rengi elbiseyi giymeye çalışırken.
Kapının önünde duran kardeşim Esin ve en yakın arkadaşım Derin aynı anda "Evet!!" diye cırladılar.
"Offf... Bana tek bir mantıklı neden söyleyin gitmem için, ne olur!"
Derin "Yeni aldığın elbiseyi giymek için uygun bir fırsat." dedi hemencecik. Moda zaafımı kullanarak beni yumuşatabileceğini ve bütün gece boyunca yanında somurtuk surat Özge'yi gezdirmeyeceğini düşünüyor aklı sıra.
"Mantıklı... Amaaa, bu elbiseyi giyecek daha güzel ve daha keyifli olabileceğim bir gece bulabilirim."
Hala laf yetiştirmeme rağmen bu sırada elbiseme uygun kolye arıyordum. Benimki bir son çare denemesiydi.
Esin ise duruma daha iyimser yaklaşıyordu. Sonuçta o lise hayatını kalorifer kenarındaki en arka sırada kitap okuyarak geçirmek yerine sosyal hayatında başarıdan başarıya tırmanmış ve okulun "popüler kızı" olma onuruna erişmişti. Ergenlik travması nedir nereden bilsin bu suratında sivilce bile çıkmamış kız!
"Ablacım, bence Mezunlar Derneği'nin partisi özlediğin lise arkadaşlarını görmen için çok güzel bir fırsat."
Sakin bir şekilde "Haklı olabilirsin Esincim." dedim.
"Yaa... Bak gitmen için mükemmel bir neden!"
Ah saftirik kardeşim... Kış görmemiş yaz çocuğum...
"Tabii eğer aralarında özlediğim ve sevdiğim biri olsaydı!" diye bağırmayı ihmal etmedim. Aynı anda da dolabımdan topuklu ayakkabılarımı çıkarıyordum.
Terslenen Esin "Off abla! Özlesen de özlemesen de, sevsen de sevmesen de gideceğini hepimiz biliyoruz." dedi. "Hepsinin neler yaptığını merak ediyorsun çünkü."
Gülerek "Merak kediyi öldürür derler!" dedim ve bu sırada yatağımın üzerine adeta bir mafya babası gibi yayılmış benim gibi somurtuk kedim Keramettin'e göz kırptım. Keramettin anlamış gibi "Miy-yaaav" dedi ve biraz daha yayıldı. İyice kendime benzettim bu kediyi. Yiyor, içiyor ve yatıyor. Veterineri diyet bile yazdı oğluşuma. Ah, Kerem, ah... Bu gece senin yerinde olmak için neler vermezdim. Münzevi kedim benim. Mart ayında bile dışarı çıkmayan sakin ve uslu kedim...
"En güzelini sona sakladım abla. Düşman çatlatacaksın, düşman! Kim son gördüklerinde heyecandan sahnenin ortasına kusan cart mor elbiseli kızın şu an ünlü bir piyanist olacağını tahmin edebilirdi ki?"
Bak bir de o günü hatırlatıyor! Yine de bu sefer doğru noktaya parmak bastı. Gitmemin tek nedeni... Salona assolist girişi yapacağım ve sonra "Bir zamanlar sessiz, inek, kitap kurdu, sivilceli, sevimsiz ama zeki bir kız vardı..." klişesini buram buram hissettirerek saçlarımı savuracağım, sonra da kibar kibar gülümseyip geceyi atlattıktan sonra zengin kalkışı yaparak oradan ayaklarımı popoma vura vura kaçacağım. Tabii gitmemin bir diğer nedeni de her yıl yatırdığımız Mezunlar Derneği aidatının boşa gitmemesi. Yıllardır düzenledikleri hiçbir toplantıya ve partiye katılmadığım için oldukça fazla müsriflik yaptığımı düşünüyorum zaten.
Kerem'in başını okşadım ve kapıyı açıp dışarı çıktım. Esin anında "Off... Sarışınım yakıyorsun!" dedi. "Yakıp kavuracaksın ortalığı güzellik."
"Ne kadar istiyorsun Esin?"
Esin sözde şaşırarak "Ne? Nasıl?" diye sordu.
"Uzatma... Bu yağ çekmen boşa olamaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezunlar Derneği (Kitap Oldu)
Storie d'amore"Özge?" O... "Söyle buldun mu aradığın aşkı, söyle." Çocukluk arkadaşım. "Yoksa yalnız mısın sen yine?" Çocukluk aşkım. "Emre?" "Benim gibi boynu bükük, gözü yaşlı, tek başına..."