(Öncelikle küfürlü, açık saçık ,argo konuşmalardan hoşlanmıyorsanız bu hikayeye hiç başlamamanızı tavsiye ederim. Çünkü açık saçık, çılgın ve deli gibi eğlenceli bir hikaye yazmayı düşünüyorum.)
Kamp’ın kocaman kapısından gireli yaklaşık 15 dakika oluyordu. Elimde bok varmış gibi tüm giysilerimi koyduğum valiz ve bavullarla işlemler için gereken evraklar vardı. İlk önce valizlerimi bırakmak için kamp’ın yurdunu bulmalıydım ki, evraklarım için idareyi bulabileyim.
En sonunda büyük eski yurt binasını bulduğumda, binaya girmeden önce kapının hemen önünde şöyle bir nefes almıştım. Yurt binasına girdiğimde gözlerimi etrafta dolaştırdım ve “waooaw” diye mırıldandım. Karşılaştığım atmosfer, Harry Potter’ın Howarts’a girdiği ilk andaki atmosferle aynıydı sanırım. Eğer beni Hogwarts’a davet ettiklerini bilseydim 1 ay gecikmez aksine 3 ay erken gelirdim.
Merdivenlerden en üst kata çıkarken, gözüm bir çeşit değişken merdiven ya da hareketli tablo falan aramıştı. “kızlar yatakhanesi” yazısını gördüğümde, doğru yolda olduğum tasdiklenmişti. Evet, “kızlar yatakhanesi” sözünü ilk işittiğimde bende sizin gibi hayal kırıklığına uğramıştım. Ve çadır hayatı yaşayacağımızı Ve bir yemekhanemizin olduğunu ve sınırlı dışarı çıkış iznimizin olduğunu Ve ve ve ve ve ama yine de buradayım işte. Mecburi ya da istekli sonuç olarak buradayım.
Yatakhaneye ilk adımımı attığımda pembe duvarlar midemi kaldırmıştı. Şöyle bir etrafa baktığımda kızın biri aynada büstiyer ve şortunu çekiştiriyor. Diğeri makyaj yapıyor. bir diğeri sutyenine silikon sıkıştırıyor. Ve diğeri.. pekala ! Buranın bana göre olmadığı en baştan beri belli değil miydi sizce de. Sıçtığımın lanet yeri !
Kendime boş bir yatak ararken, en köşede cam kenarındaki yatağın boş olduğunu gördüm. Ne tür gerizekalı insanlar yatakhanedeki en güzel yatak dururken gidip diğer yataklara yatarlardı ki ? her neyse hem bir bakımdan işime gelmişti. Yatakhanenin en orta yerinde uyumak işkence olurdu sanırım.
Yatağın yanına gittiğimde, yanındaki yatakların da bazılarının boş, bazılarının ise yastığının diğer tarafta olduğunu gördüm. Sanki bir şekilde bu yataktan uzak duruluyor gibiydi. Yatağın üzerine valizlerimi bıraktığımda, başlıktaki yazı dikkatimi henüz çekmişti. “Katherine Black.” Yatakta ismim yazıyordu. Hatta tüm yataklarda sahiplerinin isimleri yazılıydı. Yatağımın neden boş olduğunu şimdi anlamıştım.
Kol çantamı çıkartıp, yatağın üzerine bıraktığımda arkamdan gelen sesle irkildim.
“orada mı uyuyacaksın ?”
Arkamı döndüğümde sarışın, mavi gözlü bir kız karşımda duruyordu. Ama bir şekilde yüzünde ummadığım bir endişe vardı.
“ah, evet. Yatağım burası. Adım yazıyor.” Dedim elimi yatak başlığının üzerindeki yazıda gezdirirken.
“oha! O yatağın sahibi sen miydin? senin yerinde olsam orada yatmazdım.”
“buradan başka yatabileceğim sahipsiz yatak yok. hem dur bi dakika. Neden burada yatmayayım ki ?” dedim kaşlarımı kaldırarak.
Ellerini üzerindeki pembe pijamanın ceplerine sokup, gözleriyle şöyle bir etrafı kolaçan ettikten sonra bana eğildi ve fısıldayarak konuşmaya başladı.
“şuradaki kızı görüyor musun ?” dedi gözüyle bana başka bir aptal sarışını işaret ederken. Kafamı salladım.
“o candice. Sen yokken bir gece candice’in sevgilisi ethan, camdan buraya geldi.”
“camdan mı ?” dedim sözünü keserek. “çocuk Süpermen falan mı ?”
Boş boş güldü. “hayır, erkekler yatakhanesi yan tarafta. Camdan kızlar yatakhanesinin balkonuna atlıyorlar. Aslında bu duruma önlem olarak balkonlar uzak yapılmış ama, yönetim camdan atlayabilecek kadar elastik olan erkeklerimizi hesaba katmamış.” Aptalca kıkırdadı.