2.bölüm 'ateş kanında var'
(eser miktarda küfür ve argo içerir :D )
“siktiğimin aptalı ! beyinsiz !!” ellerimi tekrar ve tekrar demirlere vurdum. Ne kadar olduğunu bilmediğim bir süredir, terasta etrafı seyrediyor sinirimi yenmeye çalışıyordum. Buraya hiç gelmemem gerektiğini biliyordum. Bu kampa yani. Ne kadar kamp denebilirse tabi. Kafamı kaldırıp son bir kez gökyüzüne baktım .Şu an mavi gözlerim olsaydım gökyüzünün mavisi gözlerime yansır, ışıl ışıl bir görüntü oluştururdu. Ama kahretsin ki gözlerim lanet derecede yeşildi. koyu yeşil.tam koyu değil aslında. koyudan biraz açık yeşil. Orta yeşil ? çimen yeşili ? ahh! Her ne boksa !!
Sonunda boynum ağrıdığında beynimde dönen şu “yeşil” muhabbetine bir son verebilmiş ve etrafıma bakabilmiştim. Hava kararmıştı. İlerideki koru bile zor seçiliyordu. Sahi ne kadar zamandır buradaydım ben.?
Demin yere atmış olduğum sırt çantamı yerden aldım ve çıkışa ilerledim. terastan çıkmış hızlı bir biçimde ilerliyordum.
“ukala pislik ! ‘yanlış kişi olduğumu düşünmüşmüş !’ ne bekliyordu acaba piç ! avatar falan mı?”
Dakikalarımı alsa bile cidden gece olduğunu fark edebilmiş, ve o koca çenemi kapayabilmiştim. Kimseler yoktu. Işıklar bile sönüktü. Ortalık cidden karanlıktı. Ne ara bu kadar çok gece olmuştu.
Mükemmeldi ! o zaman ben yemeği de kaçırmıştım. Hızlı ve bir o kadar da sessiz adımlarla yatakhaneye ilerledim. Kızlardan bir iki tanesi horluyordu. Her şey o kadar mükemmeldi ki, cidden!
Gecelik giymeye pek niyetim yoktu. Bende her zaman yaptığım gibi üzerime bir kemik atlet, altıma da rahat, eşofman tipinde bir şort aldım. Kabine girip giyinmek saniyelerimi almıştı. Çıktığımda, yemekhaneye inip bir kahve içmek üzere çekmecemden kahve kavanozumu ve sigaramı aldım. ardından yatakhaneden çıktım. Karanlık merdivenleri hızla inip 2. Kata geldim. Yurt planı şöyleydi ;
1.KAT; tuvalet ve banyolar.
2.KAT; yemekhane ve kantin.
3-4. KAT; sınıflar.
5.KAT;idare.
6.KAT; yatakhaneler.
7.KAT; orada ne sikim olduğu hakkında tek bir fikrim bile yok.
8.KAT;teras.
Elimdeki kavanozdan bardağıma kahveyi dökerken, yurtta neden kahve-sigara-içki-seks dörtlüsünün yasak olduğuna anlam vermeye çalışıyordum. Yani seks hakkında pek bir deneyimim olmasa bile geriye kalan üç şey dünyanın en güzel üçlüsüydü. Her neyse, yasak olması benim için bir şey ifade etmiyordu zaten.
Sert kahvemi alarak, yemekhanede camın önüne doğru ilerledim. Kupayı iki elimle kavrarken, dışarıdaki manzaranın, New york’un ışıltılı manzarasından ne kadar uzak olduğunu fark ettim. Los angeles’da doğup New york’da büyümüş olmam Amerikaya ve Amerikan yaşamına alışmış olmamı göstermezdi ama İngiltere cidden rahibeler şehri gibi görünüyordu. En azında bu camdan öyle görünüyordu.
“bu yaptığınız yasalara aykırı bayan!” arkamdan gelen sesin hemen ardından elimdeki kahve bardağı çekilmişti. Arkamı dönüp kim olduğuna baktığımda, bunun zayn den başkasının olmadığını gördüm. Gözlerimi kısıp ona bakmaya devam ederken, o “benim” kahvemden bir yudum aldı ve gözlerini kapattı.
“tanrım.” Diye mırıldandı. Daha çok inledi diyelim. “Kahve içmeyeli tam bir buçuk ay oldu.” Dedi gözlerini açmadan kahvemden ikinci yudumu alırken.
