HONEY (Justin Bieber Hayran Hikayesi)

312 12 4
                                    

241 GÜN ÖNCE

“Üstünü değiştirir misin?” dedi babam aksi bir tavırla. Ne zamandır bu kadar korumacı, ne zamandır bu kadar ilgili olmuştu?

“Bu kıyafet bence gayet güzel.” Dedim sinirle ayağımı yere vurarak. Üzerimde leylak rengi bir bluz vardı. Altımda ise kot bir şort duruyordu. Bana göre oldukça rahat ve şirin kıyafetler babamın gözünde ekstra kısa ve ekstra aptalcaydı.

“Sorun kıyafet değil, sadece önemli bir arkadaşımla buluşacağız ve seni böyle görsün istemiyorum.”

“Nasıl görsün istersin?” dedim alaycı bir tavırla.

“Daha hanım hanımcık bir şeyler giyemez misin?”

“Hayır.” Dedim sinirle. Gözüme gelen saçımı arkama ittim ve nefesimi sert bir şekilde dışarı bıraktım. Etrafta güzel bir deniz kokusu vardı. Yaz mevsimini seviyordum.

“Hazel.” Dedi babam bana bakarak. Ama ona bakmadım. Arkamı dönüp kapıdan dışarı çıktım.

Neden babamın arkadaşıyla buluşmaya ben de gidiyordum? Bunu istemiyordum.

Babam üzerindeki resmi kıyafetlere baktı ve sonra bir de onaylamaz bir tavırla bana döndü. Aksi aksi bir şeyler homurdanıp arabaya binince ben de kulaklığımı takıp öne oturdum.

“Buraya gelmek sana yaramadı değil mi?”

Buna katılmıyordum. On yedi yaşındaydım. Belime kadar gelen açık kahverengi saçlarım biçimli dudaklarım ve ela gözlerim vardı. Çoğu insan bu tesadüfe gülüyordu. Adımın Hazel olması kesinlikle çok ama çok ironikti.

Annem ben doğduktan üç yıl sonra ölmüştü. Onunla ilgili pek bir şey hatırlamıyordum. Aklıma geldiğinde ise sadece başım ağrıyordu. Onunla ilgili anılarımın hepsi bulanık spiraller gibi kafamın içinde dönüyordu.

“Arkadaşım Billy’nin bir oğlu var…” dedi babam düşüncelerimden beni uyandırarak.

Kulaklığımı çıkardım “Ne?”

“Billy’nin bir oğlu var.”

“Yani?”

“Adı Justin.”

Çok ilgilenmiştim gerçekten! Onun aptal oğlu umurumda dahi değildi. Muhtemelen sadece normal bir çocuktu.

“Seninle tanışması güzel olabilir.”

“Şimdi de tanımadığım biriyle aramı mı yapmaya çalışıyorsun?” dedim gergin bir şekilde.

“Bence Justin’i seversin.”

“Sussan güzel olurdu.” Dedim arabanın camından dışarı bakarak. Bazen, ah kimi kandırıyorum her zaman, babaları anlamak çok zor oluyordu.

Araba durduğunda geldiğimiz yere baktım. İki katlı lüks bir villanın garajına girmiştik. Babam arabadan inerken bir şarkı mırıldanıyordu.

“Douglas !” dedi tam karşımızdaki adam.

“Billy!” dedi babam gülerek.

“Ah hoş geldiniz.” Billy denen adam babama içten bir şekilde sarıldıktan sonra bana döndü. “Bu küçük Hazel’ımız değil mi? Ah ne kadar da büyümüş.”

“Onu son gördüğünde henüz barbie’li elbise giyiyordu.”

Bu utanç verici gerçeğin yüksek sesle söylenmesinden dolayı kızardım. Neyse ki etrafta Billy’nin salak oğlu Justin yoktu. Bir de ona rezil olmak istemiyordum.

“Merhaba.” Dedim yapay bir içtenlikle.

“Haydi içeri geçelim.”

Garajdan çıkarken evin içine doğru yürümeye başladık. Etraf çok güzeldi. Ailenin zengin olduğu her halinden belli oluyordu.

Kapıyı açan hizmetçi bize gülümseyerek hoş geldiniz dedi. Evin içine boş gözlerle baktım. Şu ana kadar gördüğüm en mükemmel evdi. Muhtemelen içinde sayısız derecede pahalı eşyalar vardı ve etraf mis gibi un kurabiyesi kokuyordu.

“Susamış olmalısınız.” Dedi kadın ve bize tepside üzerlerinde limon dilimleri olan limonatalar getirdi.

“Justin nerede?” dedi babam Billy’e bakarak.

“Yukarıdaydı.” Sonra merdivenlere doğru dönerek “JUSTIN!” diye bağırdı.

“Efendim baba?” dedi bir erkek sesi. Kulaklarımı okşayan türden bir sesti. Ayakkabı sesleri duydum ve benden pek de fazla büyük gibi gözükmeyen bir çocuk aşağı indi.

İlk dikkatimi çeken bal rengi gözleri oldu. İnsanı hipnotize eden türden gözlerdi. Dudakları çok güzeldi. Saçları tıpkı kumsaldaki kumlar gibi karışık bir renkteydi ama yüzünde mükemmel bir gülümseme vardı. Aniden arabada onunla ilgili düşündüğüm her kötü şeyden vazgeçerek olumlu bir tavır takınmaya karar verdim.

“Justin… Bu benim çocukluk arkadaşım Billy ve onun kızı Hazel.”

Justin gülümseyerek babama döndü. “Sizin hakkınızda bu kadar şey duyduktan sonra sizinle tanışmak kesinlikle bir zevk.” Dedi.

Babam da Justin’e gülümseyerek bana ters bakışlar attı. Ne de olsa arabada Justin’i oldukça kötülemiştim.

“Merhaba.” Dedi Justin bana dönerek. Elini uzattı ve kararlı bir şekilde uzattığı elini sıktım. Elleri yumuşacıktı. Aniden ellerim terledi ve panikle elimi geri çektim. Justin kıkırdadı.

“Merhaba.” Dedim.

İşte ilk merhabamız böyleydi. Kısa ama güzeldi. Henüz her şeyim olacağının farkında değildi ama ben fark etmiştim. Elini tuttuğumda anlamıştım bunu. O eller ellerimi bulduğunda bir daha asla bırakamayacağım bir şeye dokunduğumu anlamıştım.

HONEY (Justin Bieber Hayran Hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin