2. BÖLÜM GİTARİST

159 7 0
                                    

“Yani Justin ne kadar da büyümüşsün !” dedi babam ona bakarak.

“Teşekkürler efendim.” Dedi Justin kibarca başını eğerek. Ben de kızararak yere baktım. Bakışlarımı ifadesiz tutmakta oldukça zorlanıyordum.

Arada bir kaçamak bakışlarla Justin’e baktıktan sonra onun oldukça yakışıklı olduğunu kabul etmek zorunda kaldım.

Bal rengi gözleri altın rengi saçları, biçimli kavisli dudakları vardı. Gülüşü o kadar içtendi ki, bir anda o gülüşü alıp saklayıp arada sırada çıkarıp bakmak istedim.

“Baba ben gitsem olur mu?” dedi Justin sıkılmış bir tavırla “Arkadaşlarla buluşacağız da.”

Douglas Justin’e dönerek ona ayıplarcasına baktı. “Yani Hazel’ı burada yalnız mı bırakıyorsun?”

“Kendi başına durabilecek kadar büyümüştür herhalde.” Dedi Justin aksi aksi. Utancımdan yerin dibine giriyordum.

Douglas Justin’e sinirle bakınca Justin geriledi ve elini uzattı “Gel bakalım zoraki prenses.”

“Seninle hiçbir yere gelmiyorum.” Dedim ve ellerimi göğsümde birleştirdim.

“Teklif var ısrar yok.” Dedi Justin keyifle.

“Justin ! Hazel’ı da götürüyorsun, hepimiz Hazel’ın gelmek istediğini ama senin yaptığın terbiyesizlik yüzünden gelmediğini biliyoruz.”

Justin kafasını salladı. Babam beni dürttü ve ayağa kalktım. Justin elini uzattı. Uzattığı eli tuttum. Sinirlerim hala tam olarak geçebilmiş değildi.

Biz giderken babam ve Douglas kıkırdadılar.

Dışarı çıkınca Justin elimi bıraktı.

“Hey !” diye bağırdım.

“Ne var ya ?”

“Biraz centilmen olman gerekmez mi? Ne çeşit bir odunsun sen ya !”

“Üzgünüm bebeğim.” Dedi Justin göz kırparak. Sinir olmuş bir biçimde arkasından yürüyüp garaja doğru ilerledim.

Arabası çok güzeldi. Siyah bir Audi (sanırım böyle :dd arabalardan hiç anlamıyorum kankalar) bizi bekliyordu.

“Öne bin.” Dedi Justin aksi aksi. Bu gezinin ne kadar sıkıcı olacağını anlamıştım.

“Nereye gidiyoruz?” dedim ona bakarak. Dudaklarımı yaladım. Ne kadar kuruydular.

“Benim mekanıma.”

“Senin mekanın neresi?” dedim sinirle.

“Bieber’s World”

“Kendine özel mekanın olduğunu söylemiyorsun herhalde” dedim şaşkına dönmüş bir halde.

Justin göz kırptı ve arabayı sürmeye başladı.

“Nesin sen bir manyak falan mı?” dedim dudaklarımı ısırarak. Justin aynadan bana baktı.

“Sen de hiç öyle hanım hanımcık bir kız sayılmazsın.”

“Doğru tahmin.” Dedim aksi aksi. Justin’den her saniye daha fazla nefret ediyordum.

Mekanın girişi çok güzeldi. Henüz hava yeni yeni kararmaya başladığından mekan çok dolu değildi ama yine de samimi bir ortamı vardı.

“Aman tanrım bu Justin Bieber değil mi!!!!” dedi bir kız. Muhtemelen benden bir yada iki yaş küçüktü. Koşarak Justin’in üstüne atladı.

“Merhaba bebeğim.” Dedi Justin kıza sarılarak. Kız ağlıyordu.

“Aman tanrım sen!!!!” diyebildi ve başka bir hıçkırık nöbetine tutuldu.

Gözlerimi devirerek onlara baktım. Justin’in etrafını bir çok insan sarmıştı ve sanki ben görünmez bir tabakaymışım gibi kimse benimle ilgilenmiyordu. Ciddi anlamda umursanmadığımı gördüğümde omuz silkip öne doğru ilerledim. Justin’in beni fark etmesini ve yanıma gelmesini bekliyordum ama daha çok beklerdim :D Çoktan hayranlarıyla konuşmaya sohbet etmeye başlamıştı.

İçeriye girip mor bar sandalyelerinden birine oturdum Daha önce hiç içmemiştim. Adam sanki halimden anlar gibi “Kola da var.” Dedi.

Gülümseyerek. “Tamam kola olsun” dedim.

Benim gibi bar sandalyelerine yaslanmış çiftleri görmezden geldim. Sanki iki kişi bir sakızı çiğniyormuş gibi yüzlerini emiyorlardı.

“Burada kalmaya nasıl katlanıyorsun?” dedim barmene. “Sahibinin tam bir salak olduğun duydum.”

“Justin Bieber ?” dedi şaşkınlıkla. “Herhalde şaka yapıyor olmalısın! O adama bayılıyorum. Burayı terk edilmiş bir haldeyken aldı ve şimdi şuranın güzelliğine bak!” Büyülenmiş bir şekilde etrafını eliyle gösterdi.

“Hey George.” Dedi arkamdan bir çocuk. Barmen gülümsedi ve elini uzattı. Arkamı döndüm.

“Merhaba güzellik.” Dedi çocuk bana bakarak. Hemen hemen Justin’e benziyordu ama ondan daha farklıydı. Esmerdi, kollarında dövmeleri vardı ve kesinlikle ilk baktığın anda öpmek istediğin dudaklara sahipti.

“Merhaba Bay Dövme.” Dedim gülerek.

Çocuk da güldü “Ben Chad.”

“Ben de Hazel.” Dedim elimi uzattım. Chad elimi dudaklarına götürüp kibarca öpünce kıkırdadım. Justin’in aksine birileri kibar olmayı biliyordu.

Chad’le sohbete başladık. On sekiz yaşındaydı. Buraya sürekli geliyordu, kız arkadaşı yoktu. Bunu duyunca oldukça şaşırdım.

“Hiçbir kıza gerçekten bağlanamadım, hepsinin kusurları var. Her insanın kusurları vardır ama ben sanırım kusurlarına bile katlanabileceğim bir kız arıyorum.”

“Aramaya devam et.” Dedim ve kolamdan bir yudum aldım.

“Sahi sen yalnız mısın?” dedi Chad bana gülümseyerek.

“Justin vardı…” dedim.

“Bieber?” dedi Chad şok olmuş bir biçimde.

“Ondan nefret ediyorum.” Dedim somurtarak.

Chad gülümsedi. “Ben de.”

Bir anda Chad’e içim ısındı.

“Peki seni arayabilir miyim?” dedi yalvaran bir bakışla. Elini uzattı, diğer elinde bir kalem vardı. Küçük bir kahkaha atıp kalemi aldım ve numaramı avucuna yazdım.

“EVET BAYANLAR VE BAYLAR;” dedi sahnedeki adam. Etraf iyice kararmıştı. Sadece bir spot ışıkla sahne gözüküyordu. Chad gergin bir şekilde bana baktı.

“JUSTIN BIEBER”

Salondan bir alkış koptu. İnsanlar onu seviyordu, neden ben sevemiyordum.

Adını bilmediğim bir şarkıya başladı. Sesi o kadar güzeldi ki ağlamak istiyordum.

“Her şey iyi olacak.”

“İyi olacak.”

Gözleri bir an gözlerime değdi. Hızlıca yere doğru baktım.  Şarkı bitene kadar bakmaya devam ettim. O ise elinde gitarı söylemeye devam ediyordu. İzleyicilerinin meraklı bakışlarına alışkındı.

Justin şarkıyı bitirdiğinde bir kız koşarak sahneye zıpladı. O kadar güzeldi ki ağlamak istedim. Saçları sapsarıydı ve gözleri ise masmaviydi. Justin ona doğru gelen kızı görünce ellerini açtı ve dudakları birbiriyle buluştu.

“NE KADAR TATLILAR DEĞİL Mİ? JUSTIN’IN MINIK KELEBEĞİ AVEL”

Kola bardağı istemsizce elimde parçalandı.

HONEY (Justin Bieber Hayran Hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin