''Ne demek kapı açılmıyor lan?'' Emre, sinirlenmişti.
Berat'ta atıldı uzaktan, ''Şaka mısınız, şaka mı yapıyorsunuz kendi çapınızda? Düzeltin şunu, komikte değil, insanlar nereye gitti, siz mi adam tuttunuz?''
Merve'nin gözleri dolmuştu, elleri tir tir titriyor. ''Ya hayır, yeminederim yapmadım bir şey, şoktayım.''
''Bak orospuya bak,'' dedi Berat. ''Nasılda rol kesiyor?''
''Hop hop, ne orospusu birader? Ucuz mu değeri kelimelerin?'' bunu diyeni tanımıyordum. Burak'a, 'kim bu' şeklinde kaş göz yaptım.
''Sefa.'' dedi.
''Ucuz lan, bu kıza ucuz, aklı sıra oyun oynuyor, sikti attı keyfimizi.''
''Bak,'' deyip ayaklandı bu sefer Sefa. ''Bak güzel kardeşim, küfre devam etme.''
''Bir siktir git sende. Ağası kesildi, erkeklik taslıyor kendi çapında.''
Sefa, Berat'a yaklaşmaya başladı, hem de hızlı adımlarla. Bakıştılar.
''Şu orospuya orospu dedim diye vuracak mısın lan? Yoksa aşık mısın ona?'' güldü ve devam etti. ''Haha! Partinin sahibine, partimizin prensesine aşık olmuş, eminim buraya gelmeden önce bu kadar güzel olduğunu farketmemişsindir!''
''Bu kadar güzel değil birader,'' dedi Sefa. Kafasını Merve'ye çevirip devam etti, ''Bu kadar güzel değil.''
Sessizlik oluşturdular ve araları yavaş yavaş açılmaya başladılar. Kavga sakinleşmişti.
Ben hala, salonun ortasına bağdaş kurmuş olan bitene bakıyordum.
Emre, ayağa kalkıp, ''Ben gidiyorum, bu kadar gevşeklik yeter.'' dedi. Bizde Burak'la peşine düştük. Ama gerçekten kapı açılmadı. Denedik ama olmadı. Bu sefer harbiden sinirlenmeye başlamıştık.
''Abi kırsak ya.'' dedi Emre.
''Duralım az daha, olana bitene bakalım bence.'' diye karşılık verdi Burak.
Susamadım, ''Sende Nil için varya...'' mırıldandım.
Emre, sertçe içeriye girdi. ''Bir şey bulun, kırıp siktir olup gideceğim buradan.'' Merve'ye bağırmaya başladı. ''Bir şey bul Merve, elime bir şey ver.''
''Ne vereyim, ne verebilirim, tekme falan atın.''
''Gelin beyler.'' dedi Sefa. ''Vuralım şu kahpe kapıya.''
İnanın bize, defalarca denedik. Olmadı, olmuyor, olmayacak gibiydi. Kırılmıyor, oynamıyor bileydi. Resmen kilit altındaydık. Tekrar içeriye girdik. ''Camlar!'' dedi Doğa. Koşarak camın birini açtı.
Bağırmaya başladı. ''Aaa!'' Korkak adımlarla kendini geriye attı.
''Ne oldu, ne var?'' diyerek cama gitti Berat. Baktıktan sonra, ''Hassiktir lan oradan!'' arkasını döndü. ''Beyler, bakın şuna.''
Hemen oraya gittik. ''Ne, ciddi misiniz?'' Uzun uzun sivri demirler vardı. Atlamak, geçmek imkansızdı. O kadar kabalardı ki. Uçları..
''Abi ne oluyor?'' dedi Burak, yerine oturdu. ''Rüyada mıyız? Biri uyandırsın bizi, ne olur uyandırsın.''
Herkesi anlatacak kafada değildim, denk geldiğimden bahsediyordum. Bizimkilerin yanına gittim. ''Birisi şaka yapıyor sanırım.''
''Hiç sanmıyorum kanka.'' dedi Emre.
Burak'ta, ''Bence de şaka değil.'' diyerek onayladı. Ofladık.
''Oğlum, tamam bak bunları düşünürüz yine, hadi Nil'in yanına git, kız tekken ona yardım et.''