"İyi yolculuklar, Bay Styles." dedim gülümseyerek. Des Styles ise babacan bir tavırla eliyle hafifçe omzuma vurdu.
"Sana güveniyorum Vivien, biliyorsun."
"Biliyorum, efendim. Güveninizi boşa çıkarmayacağım." derken gülümsedim. İki hafta uzun bir süreydi ve koca bir şirketin en ağır yükünün büyük bir kısmı bu iki hafta için bendeydi. Gerilmemek elde değildi.
Ben yavaşça geri çekilirken Anne Styles da oğluna sarılmayı bıraktı ve bana doğru döndü.
"Vivien." derken kollarını çoktan iki yana açmıştı."Bayan Styles, iyi yolculuklar." dedim ve sarılışına karşılık verdim.
"Senin işin olmadığı halde Harry'ye göz kulak olmayı kabul ettiğin için teşekkür ederim, hayatım." dedi gülümseyerek. Ben bir şey diyecekken Harry benden önce davrandı.
"Anne, dört yaşında değilim."
"Her neyse," dedi Bayan Styles ve bana döndü. "İki hafta boyunca bizim evde kalmayı bir daha düşünebilirsin bence."
"Çok teşekkür ederim ama dediğim gibi, kimseye yük olmak istemiyorum. Kendi evimde kalsam daha iyi." Harry yavaşça yanımıza geldiğinde gülerek konuşmama devam ettim. "Hem biz Harry'yle birbirimizi öldürürüz büyük ihtimalle."
"İlk ölen kişi ben olurum herhalde." diyerek güldü Harry.
"Olsun, sen yine de tekrar düşün." Tekrar ısrar etti Anne Styles, bunun üzerine sadece gülümsedim.
Anne ve Des Styles'ı bavullarıyla birlikte havaalanının diğer kısmına gönderdikten sonra Harry ile birlikte havaalanından çıkıp arabalara doğru ilerledik.
"Şirkete gelecek misin?" diye sordum yanımda yürüyen Harry'ye. Sırıtarak telefonuna bakıyordu.
"Efendim?" Hızlıca kafasını kaldırıp bana baktı."Şirkete gelecek misin?" Sorumu tekrarladım.
"Ihm, hayır. Pazartesi sendromuna girdim galiba." Güldü.
"Yarın ne olacak peki? Salı sendromuna mı gireceksin?"
"Neden olmasın?" Sırıttı ve bana göz kırptı. Gülerken gözlerimi devirdim. Şirkete gelmemek için bahaneler uydurup duruyordu.
Açıkçası onun şirkette olmaması işime gelirdi. İşini düzgün yapamıyordu, yapsa bile önemsemeden yaptığı için düzenli bir şeyler ortaya çıkmıyordu. Ayağıma bağ olmasındansa ortalıklarda gözükmemesi benim için daha iyi olurdu.
Ama o zaman Des Styles'a yapabileceğim bir açıklamam olmazdı. Sıkıntıyla yanaklarımı şişirdim.
"Bak, gördün mü?" dedi Harry.
"Neyi gördüm mü?"
"Sen de şirkete gideceğin için mutsuzsun." Güldü.
"Mutsuz değilim, Harry. Gerginim sadece. Üzerimdeki yükün altında eziliyormuş gibi hissediyorum."
"Sen mi?" Şaşkınlıkla bana baktığında kendime kızdım.
Bunları ona söylemek zorunda değildim, o işimden dert yanabileceğim bir dostum değildi. Patronumun oğluydu ve bir bakıma işverenim bile sayılabilirdi.
"Sadece, şakaydı." Sahte bir şekilde güldüğümde bana bakmaya devam etti kaşlarını hafifçe yukarı kaldırarak. Önemsemedim ve kolumdaki saatime baktım.
09:07
"Pekala, benim acele etmem gerekiyor. 10:30'da toplantım var." dedim adımlarımı hızlandırırken.