Herkese merhaba. Belki de aranızda bu kısmı geçenler olacak. Lütfen geçmeyin. Bu platform, benim hedefim ve ilerde hayal ettiğim meslek için en uygun yer.
Ve siz eğer, bu platformda binlerce kitap içinden benim kitabımı seçip okumaya layık gördüyseniz size minnettarım..!
Lütfen oy ve yorumlarınızı benden esirgemeyin.. Benim için çok çok önemli..😌
Keyifli okumalar...💕
...
Genç adam, o an; atölyesindeki en nadide parçayı, birkaç gün önce tanıştığı, gayet hoş bir kadın olan Seren Özgü'ye anlatıyordu..
"İşte bu parça , hayatımdaki en değerli ikinci varlık.."
Diyerek gururla ve duygusallıkla baktı tuvaline..
Kadın hoş bir tebessümle,
"Cidden çok büyüleyici Uğur.. Birincisi nedir? "
Uğur tuvali özenle yere bırakıp, gülümseyerek genç kadına baktı. Gözleri şefkatle dolmuştu..
"Birincisi, benim hayatımdaki gökkuşağı.."
Seren tam bir şeyler söylemek için biçimli dudaklarını aralamıştı ki; aniden hızla açılan kapı, ve kapıdan telaşla karışık hüzünle Uğur'a bakan kadın bu konuşmayı böldü.
"Uğur Bey, çok üzgünüm ama.."
Bir süre kadının bir şey demesini bekleyen Uğur, kadına doğru birkaç adım atarken, aksini söylemesi için yalvaran gözlerle bakarak ,
"Eylül'e mi bir şey oldu?"
Dedi kısık bir sesle..
Kadın zorla yutkundu, başını eğdi ve bir süre sonra tekrar kaldırarak Uğur'un yalvaran gözlerine dönerek,
"Eylül, dün gece siz yanından ayrıldıktan birkaç saat sonra vefat etmiş efendim.."
Uğur' un nefesi kesildi.. Eylül'le geçirdiği her an, tüm anılar tek tek zihninden akmaya başladı.
Küçük kızın sesi, kahkahaları, gülüşü doldu kulaklarına..
Sonra o çok sevdiği, okşamaya doyamadığı, kahküllerini hissetti parmak uçlarında..
Hızla avcuna bastırdı parmaklarını..
Daha sonra bir hançer saplandı göğsüne..
"Eylül, dün gece siz yanından ayrıldıktan birkaç saat sonra vefat etmiş efendim.."
"Eylül, vefat etmiş efendim.."
"Eylül, vefat etmiş.."
"Eylül, artık yok.."
"Eylül öldü.."
"Gökkuşağı söndü.."
...
1. Bölüm
30 Eylül 2010/ Paris"Her şey tamam mı?"
Diye sordu hissizce..
Mosmor göz altları, içine çökmüş yanakları, dağılmış saçları, üzerindeki bol beyaz tişört ve altına giydiği koyu renkli kot pantalonla, Paris'in o ünlü , karizmatik ressamı değil de, herşeyini kaybetmiş bir adam gibiydi.
Gökkuşağını kaybetmiş bir ressam, herşeyini kaybetmiş bir adam olurdu zaten..
Gökkuşağı sönmüştü..
"Evet Uğur Bey, eviniz, tüm arsalarınız ve atölyeniz dahil Paris'te sahip olduğunuz her şey satıldı ve bunlardan kazanılan kazanç istediğiniz vakıflara bağışlandı efendim."
Cevap vermeden çıktı bürodan. Sokaktan bir taksi çevirip hava alanına gitmesini söyledi. Taksi durduğunda tek bir saniye beklemeyip adama ücreti fazlasıyla uzattı ve indi taksiden.
İşlemleri hızla geçtikten sonra sonunda kendini uçağın koltuğuna bıraktı. Gözlerini kapadı ve uzun zaman sonra kendini ilk defa uykuya bıraktı.
..
İstanbul'da hava alanına indikten sonra kısa süre yürüdü ve Samsun otobüsüne bindi.
Samsun' a geldiğinde daha fazla otobüs aramamak için bir taksi çevirip babaannesinden kalan küçük kulübeye doğru yol almaya başladı.
Nihayet kulübe orman yolunun ilerisinde görüldüğünde taksiyi durdurup taksimetredeki ücreti ödedi ve indi taksiden.
Kısa süre önce yağdığı belli olan yağmurun ıslattığı toprak, ve topraktan yayılan o enfes koku uzunca süre sonra huzuru aşıladı genç adamın yüreğine.
Elindeki küçük bavul ve diğer elindeki devasa resim çantasıyla hızlıca kulübeye doğru yürüdü.
Kulübenin kapısına geldiğinde kapıyı biraz zorlamayla açtı. Hemen karşısında duran üçlü raf, en üstte birkaç kupa, ortada birkaç kavanoz, altta ise küçük kaseler vardı. Hemen köşede duran tek kişilik eski bir yatak, yatağın yanındaki küçücük pencere, diğer köşede duran tahta dolap ve dolabın kenarındaki komodin (komodin: üstü çekmece altı dolap şeklindeki küçük ev eşyası).. İki tane de eski bordo tek kişilik koltuk.. Duvarlardaki eski resimler, ve tekli bir rafta duran gaz lambası ise ortama nostaljik bir hava katıyordu.
Bavullarını komodinin yanına bırakıp dolabın yanındaki kapıyı açtı. Uzun ince bir tezgah, minik lavabonun üzerindeki paslanmış çeşme, tezgahin üzerindeki birkaç dolap, küçük eski buzdolabı , iki rengi solmuş leğen, birkaç temizlik malzemesi, tezgahin köşesindeki tahta mandallarla dolu kap ve hem tuvalet hem de banyoyu içinde barındıran en fazla üç metrekarelik küçük bir kapısı olan odacık.
Paris'teki dört katlı villasından sonra geldiği bu kulübe fazlaydı bile ona göre.
Resim çantasını açtı ve içindeki resimleri ellerinin arasına aldı tek tek.. Yalnızca bir tanesini çantada bıraktı.
Dışarı çıkıp dolaptan bulduğu kibritle ateşe verdi tüm resimlerini.. kağıtlar yanıyor, rüzgarla etrafa saçılıyor ve tek tek yok oluyordu.. Bir anda bastıran yağmurla genç adam içeri girdi. Ve bir çift göz de usulca onun içeri girişini izledi. Ardından da hızla resimlerin kalanlarını toplayıp bisikletiyle hızla uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Eylül Sonu Hikayesi
Teen Fiction🍃 Bir 'Eylül' Sonu Hikayesi.. 🍃 Paris'te dünyaca ünlü sergiler açmış, 'Elleri Sihirli' ressam Uğur, bir gün her şeyini Paris'te bırakıp , Karadeniz'in ıssız bir ormanında, iki gözlü derme çatma kulübede yaşamaya başlar.. Tabii buna ne kadar...